Kırımlı çocuklar…

A -
A +

“Men bu yerde yaşalmadım

Yaşlıgıma toyalmadım

Vetenime hasret boldım

Ey güzel Kırım!..”

 

Dünyada en fazla onlar gözyaşı döktü. En çok onlar vatan hasreti çekti.

Ve en çok onlar görmezden gelindi. Kırım Tatarları 1917 yılından beri aşamalı olarak baskı, soykırım ve sürgün yaşayan bir Türk topluluğu olarak tarihe geçti. 1917 yılının aralık ayında ilan edilen Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin ömrü çok kısa sürse de etkileri uzun oldu.

Rusya, 1944 kanlı sürgünüyle işgal ettiği Kırım’ın hesabını vermeden, yargılanmadan; bu kez geçen süre zarfında aşamalı olarak demografik göç mühendisliği marifetiyle Ruslaştırdığı Kırım’ı 2014 yılında ilhak ederek kendine katmıştır… Kırım, Türk milletinin sızlayan yarasıdır! Kırım, binlerce yıllık bir Türk-İslam toprağıdır ve Rus işgali hiçbir zaman meşru ve mazur görülmemiş, görülmeyecektir.

Bugün Kırım Tatarları pek çok coğrafyada bu haklı davalarının mücadelesini veriyor. Ukrayna Kırım Tatarlarına ev sahipliği yapan, demokratik hak ve özgürlükler konusunda cömert yaklaşımlar sergileyen bir ülke oldu. Dolayısıyla Rus-Ukrayna savaşı, Kırım Tatarları için de yeniden bir var olma mücadelesine ve istiklal savaşına dönüştü.

Geçen pazartesi akşamı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin ev sahipliğini yaptığı, benim de davetli olduğum “Kırım Tatar ve Ukraynalı Mülteci Çocuklarla İftar Programı” vardı. Bu iftar yemeği her veçhesiyle çok anlamlıydı hiç kuşkusuz.

Ülkemizde faaliyet gösteren Kırım Tatar Dernekleri’nin yanı sıra savaş nedeniyle Ukrayna’dan ülkemize sığınmacı olarak gelen Ukraynalı Mülteci Çocuklar ve Kırım Tatar çocuklarının Türkiye Cumhuriyeti’nde en üst düzeyde ağırlanması gerçekten büyük bir alkışı hak ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın neresinde, hangi milletten hangi dinden olursa olsun özellikle bütün mazlum çocukların, kadınların hamisi olduğunu bütün tarihi boyunca göstermiş ve göstermeye devam ediyor.

Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin Kırım Tatar ve Ukraynalı sığınmacı çocuklara yönelik müşfik tutumu, bu nazik ev sahipliği ve bu zor zamanlarda yaptığı bu anlamlı konuşma Putin’e, Biden’a, savaşı kışkırtan sözde medeni dünyaya muhteşem bir mesajdır:  

Burada, kendi evinizde, kendi yuvanızdasınız. Her ihtiyacınızda ve sorunlarınızın çözümünde, tüm gücümüzle yanınızdayız. Tüm soydaşlarımız, can kardeşimizdir. Dünyanın tüm insanları ise, insanlık ailesinden, yakın akrabamızdır.

Türkiye’nin, insani yardım politikalarını belirleyen tek kriter, insandır. Ne dil ne din ne ırk insanlar arasında imtiyaza, ya da ayrımcılığa sebep olamaz. Bu bakış açısıyla, dostluk elimiz tüm ülkelere, tüm insanlara, tüm kadın ve çocuklara uzanır... Biz, çocukları insanlığın ortak emaneti kabul ederiz.”

Savaş kimileri için güç kullanmaktan ibarettir. Lakin savaş, gerçekte özellikle kadınların, çocukların mağduriyeti, çığlığı ve gözyaşı demektir. Hanımefendi, bu sözleriyle aslında bu çığlığın sesi de olmuştur.

Kırımlı yazar merhum Cengiz Dağcı’nın “Onlar da İnsandı” romanından bir kesit ile bitirelim sözlerimizi:

“Evet, onlar da insandır! Pavlenko'lar, İvan'lar, Kostyürk'ler, Vasil Dimitroviç'ler, Stepan'lar, belki bunu gülünç görecekler; ama nasıl görürlerse görsünler, ben eserimi tekrar sakin bir dua ile bitirmek istiyorum. Romanımı kapatırken: 'Allah’ım!' diyorum. 'Onlar da insan!' Acı onlara! Kendileri gibi, başkalarının da insan olduklarına inandır onları!"

Ötekiler, o hayvan gibi sürülüp götürülenler... Onlar da insandı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.