Parayı nasıl düşünüyorsan; insanı da aynen öyle düşün

A -
A +

Para, bir toplumun değer ölçüsü ve ödeme aracıdır. Bir de tabii tasarruf aracı. Her ülkenin millî parası vardır. Türk Lirası da bizim paramız. Türk Lirası'nın değerini korumakla görevli bir de kurumumuz var: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.

Merkez Bankası ayrıca, para basmakla da görevli. Merkez Bankası'nın Darphane'de para basması için rezervinde altın bulundurması lazım. Başka bir deyişle Merkez Bankası'nın rezervinde ne kadar altın varsa o kadar para basabilir. Bütün ülkeler için geçerlidir aslında bu. ABD Merkez Bankası FED, 2000 yılından sonra diğer emtialarında rezerv kabul etti ve para bastı ama o Amerika. Parası dünya parası ve dünya onun karşılıksız para basmasını bile hoşgörüyle kabul etti.

Merkez Bankası için en büyük tehdit unsuru enflasyondur. Piyasadaki para bollaşırsa, değeri düşer; buna karşılık mal ve hizmetlerin fiyatı artar. Dolayısıyla Merkez Bankası, faiz ve döviz hareketlerini de yakından takip etmeye mecburdur. Ayrıca bir de çek ve senet meselesi var. Türkiye'de çek de para gibi tedavülde dolaşıyor çünkü.    
İktidarlar genellikle büyüme yanlısıdır. Ekonomi büyüsün ki, istihdam olsun ve işsiz işe kavuşsun. Son senelerde İktidarın "Faizler insin", Merkez Bankası'nın ise "İndiremem" kavgasının nedeni bu işte. Bir taraf risk alıyor, bir taraf temkinli gidiyor.
Türkiye yabancı sermaye ve yatırımcıya ihtiyaç duyan bir ülke. Güven vermediği takdirde hem borç alması zorlaşır, hem de yatırımcı gelmez. Hükümet ile Merkez Bankası arasındaki "Faizi indir-İndirmem" çekişmesinde yerli ve yabancı yatırımcı, Ali Babacan'ın duruşuna baktı. O, Hükümet'in bir üyesi olmasına rağmen tarafsızlığını korumuş ve bu duruşu sayesinde itibar kazanmış bir teknokrattı çünkü.
Paranın yanında ülkelerin bir de beşeri sermayesi var; insan kaynakları yani. İnsan kaynakları ne kadar eğitimli, vasıflı ve yetenekliyse o ülke o kadar hızlı kalkınır. Beşeri sermayenin de tıpkı para gibi doğru politikalarla yönetilmeye ihtiyacı var aslında. Da... Türkiye bu konuda pek başarılı olamadı.
Merkez Bankası nasıl fazla para bastığı takdirde enflasyon oluyor, üniversiteler de fazla öğrenci mezun edince orada da enflasyon olur. Beşeri sermaye enflasyonu! Bunun bir maliyeti var tabii. Devler o kadar yatırım yapıyor, gençlerini üniversiteden mezun ediyor ama sokaklar işsiz eğitimli insanlarla dolu. Geri dönüşümü olmayan yatırım!
Bu çelişkiyi bertaraf etmek, iktidarların görevidir. Gençleri eğitmeleri doğru ve yerindedir mutlaka ama o gençlere iş alanı açmak da görevleridir. Bu görevi yerine getirmek için doğru para politikaları uygulamaları, doğru alanlara yatırımlar gerçekleştirmeleri ve vatandaşlarını iş sahibi yapmaları gerekiyor.
Türkiye'nin nasıl para ve eğitim politikası varsa, istihdam politikası da olmalıdır yani.
3 milyondan fazla işsizi olan bir ülke Türkiye. Bir milyondan fazlası da üniversite mezunu bu işsizlerin. Onlara iş imkânı vermemenin doğurduğu maliyetin çok ağır olduğunu göz ardı etmemek lazım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.