Pipolu Ronaldo

A -
A +
     Vaktizamanında işleri ziyadesiyle iyi olan, tıkır tıkır çalışan bir fabrika varmış.       Cirosu her geçen sene istikrarlı bir şekilde artan bu fabrika çok sayıda insanın medarımaişeti olmuş.       Gelgelelim herkes sabahın erken saatlerinde işbaşı yaptığı hâlde bu verimkâr fabrikanın müdürü işe herkesten geç gelir, ağzında piposuyla iş yerini şöyle bir kolaçan eder, çalışanların birçoğuyla alçak sesle bir şeyler konuşur ve sonra odasına çekilir, bir vakit de orada çalıştıktan sonra yine herkesten evvel paydos edermiş.       İşler tıkır tıkır yürüdüğü hâlde bu pipolu müdür, fabrikanın diğer üst düzey çalışanlarını çok rahatsız edermiş. Yani adamcağızı düpedüz kıskanırlarmış.       Neticede bunlar pipolu müdür aleyhinde mobing kampanyası başlatmış, bunda da ziyadesiyle muvaffak olmuşlar ve bir müddet sonra patron, bu pipolu müdürü gönderip ona karşı olanların elebaşını bu güzelim fabrikaya müdür olarak tayin etmiş.       Yeni müdür işe herkesten önce gelmekle kalmayıp kendini paralarcasına her işe karışıyor, tabiri caizse günde 24 saat çalışıyormuş.       Aradan birkaç sene geçmeden patron bir de bakmış ki, işler bozulmaya başlamış. Fabrika, iflasın eşiğine gelmeden ne yapıp edip o eski pipolu müdürü buldurup çağırmış ve sormuş;       - Sen ki, işe geç gelir, erkenden paydos ederdin ama işler maşallah tıkır tıkır yürüyordu. Söyle bakalım, senin sırrın neydi?       Eski müdür piposundan bir fırt çekmiş ve boğuk bir sesle;       - Muhterem Beyefendi, acizane biz çalışmaz, çalıştırırız.       Pratikte herkes bu hikâyeyi sempati duyduğu futbol takımlarının bir futbolcusuna adapte edebilir.        Siz de Pipolu Ronaldo mu, Pipolu Zidane mı, Pipolu Hagi mi, Pipolu Mesut Özil mi, Pipolu Sneijder mi, Pipolu Sergen mi, Pipolu Alex mi ya da bambaşka bir futbolcu mu dersiniz, onu bilemeyiz tabii ki.       Şampiyonlar Ligi'ni Real Madrid'in yine Ronaldo'nun golleriyle alması ve nihayet "Ronaldo mu, Messi mi?" tartışmasının bitmesi de müspet bir gelişme olarak addedilebilir.       Vesselam.       Not: Yukarıdaki kıssayı rahmetli Enver Ören Ağabey'imizden duyup bize anlatan sevgili kardeşim Efrahim Gönültaş'a teşekkür ederim.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.