Üniversitelerin Yapı/sal Sorunu ve Dönüşüm

A -
A +
Üçüncü bin yılın başında, çağın sosyo-kültürel, politik ve ekonomik yapısında yaşanan köklü değişimler, beraberinde kavramsal dönüşümleri ve kurumsal yapılanmaları icbar etmektedir. Bu dönüşümün var ettiği yeni tarihsel duruma adaptasyonda güçlük çeken ya da buna direnen zihniyet durumunun süreç dışı kalması ve/ya başarısızlığı mukadderdir. Sözünü etmiş olduğumuz bu duruma tanıklık ettiğimiz alanlardan birisini de kuşkusuz üniversiteler oluşturmaktadır.Bu çağ dönüşümünü yakalama adına dünya üniversiteleri, bilim ve teknoloji üretimi ve üstün nitelikli insan gücü yetiştirme noktasında kıyasıya rekabet etmektedirler. Küreselleşmenin ortaya çıkardığı ağır rekabet koşulları altında üniversiteler, daha verimli biçimde işleyen bir bilgi-bilim ve teknoloji sistemi ve bunu etkin biçimde üreten/yöneten yeni yapılar inşa etme çabasındadırlar. Küresel ekonomik alanı domine eden ülkeler, dünya bilgi ve teknoloji yönetiminin bilgi-tabanlı toplumsal yapıya dönüşmesi gerçekliği üzerinden yeni üretim ve yönetim mekanizmaları konusuna kafa yormaktadırlar. Bu doğrultuda sistemin kendisini dönüştürebilmesi, öncelikle üniversiter yapımıza sirayet eden marazların tespitini ve tasfiyesini gerekli kılmaktadır. Üniversiter akla ârız olan yapısal sorunların failini dışarıda aramak yerine, bir iç değerlendirme ve özeleştiri sürecinin işletilmesi icap etmektedir.Bu dönüşümü imkansızlaştıran en önemli maraz, üniversitelerimizin, Henri Bergson'a referansla söylenecek olursa 'kapalı toplum' yapısına sahip olmasıdır. Kapalı toplumsal yapılar, harici etki/leşime karşı direnç gösteren, durağan, savunmacı ve eleştirellikten uzak yapı karakteri sergilemektedir. Kimi zaman bu, üniversitelerde statükoyu savunan, toplumsal yapıdaki dinamik gelişimlerin ve politik iklimin de gerisinde kalan arkaik bir dil ve kültür üretmiştir. Bu türden yapılarda dönüşüm içsel dinamiklerle değil ancak dışarıdan zorlayıcı müdahaleler ile mümkün olmaktadır. Bu dönüşümün felsefi zeminini, 'açıklama' değil 'anlama' aktı oluşturmalıdır. Zira açık toplum yapısı, eleştirel düzlemde anlama çabasını gerekli kılar.Akademinin ruhunu bulanıklaştıran kapalı toplum yapısı, bilimsel meşruiyetini kendinden menkul akademik süreçler ile devşiren bir yapı ortaya çıkarmaktadır. Bu yapısal durum, tabiatıyla özgün/sahici akademik değer, kültür ve gelenek üretememektedir. Zira bu yapının üretmiş olduğu temel değer olan 'otorite hiyerarşisi' bunu imkansızlaştırmaktadır.Çağın etkin dönüştürücü dinamikleri karşısında 'kendini koruma ve içe kapanma refleksi' sergileyen üniversiter akıl tutuktur. Bu yapı, toplumsal yaşamın dinamik bağlamına, paradigmatik dönüşümlere ve kültürel değerlerine karşı kör ve sağırdır. Bu yapıda, 'bilimsellik' adına düşünce ve eylem pratikleri güdülenmiş ve kanalize edilmiştir. Değişime ve gelişime kapalı statik bir sosyal düzen öngören bu yapılar, sosyal tekâmülü değil, biçimlendirici bir iç otoriteyi tahkim ve teşvik eder.'Kapalı toplum yapısı' otoriteyi yüceltirken, eleştirelliği ve/ya eleştirel aklı köreltmektedir. Akademik yönetimin, idari mekanizmanın değerleri, dili ve hiyerarşisi üzerine kurulması suretiyle 'üniversitelerin bu içe kapalı otoriter yapısı' tahkim edilmektedir. Dolayısıyla bu otoriter yapılar, kendi kendilerini dönüştürebilme kabiliyet ve yetkinliğinden uzaklaşırlar. Neticede, harici etkilerin nüfuzuna karşı konformist bir tavır ve savunma refleksi ile direnç gösterirler.Bu soyutlanma hali, üniversitelerin fiziki yapılanmasına da sirayet eden bir zihniyet durumuna dönüşmüştür. Zihni sınırlar, fiziki mekânları da sınırlamıştır. Kampüsler, toplumsal alandan soyutlanmış mekânlar olarak tasarlanmıştır. Bu durum, kampüslerin, toplumsal değerlerin ve hayatın dinamiklerinin taşınabileceği mekânlar olmaktan çıkmasına neden olmaktadır. Yalıtık mekân algısı ve tasarımına dayalı kampüs düzeni, zaman-mekân algısı açısından sorunlu bir üniversiter yapılanmaya yol açmıştır. Bu sosyal ve kültürel izolasyonun, kapalı toplumun kurum içi yapılanmasına da sirayeti söz konusudur.Toplumsal yapı ve duyarlılıklara kapalı üniversiter yapının ne kamunun taleplerine, ne tarihe ve ne de çağ gerçekliğine tekabül edecek bir akademik üretim ortaya koyması mümkün olur. Dileğimiz, üniversiter yapı üzerine refleksiyonun akademinin asli gündemi ve uğraşısı olmasıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.