Birlikte Yaşama Ahlakı

A -
A +

Diyanet İşleri Başkanlığı, her yıl farklı bir tema ile düzenlemekte olduğu Kutlu Doğum haftasının konusunu bu yıl, 'Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı' olarak belirledi. Bu tematik tercih, bugün insanlığın düçar olduğu çağ girdabına dikkat çekmesi açısından oldukça anlamlıdır. Bu tercih ya da çağrı anlamlıdır; zira tanıklığımızda cereyan eden derin insanlık trajedisini onarıcı bir tarihî hafızaya göndermede bulunmaktadır. Farklı din, millet ve kültürleri harmanlayan Anadolu coğrafyasının hikmet ve irfanını imdada çağırmaktadır. Ruhu ve cismaniyeti insanla imar edilen kentlerin, medeniyet merkezlerinin ruhuna istimdat çağrısıdır bu! Medeniyetin tecessüm ettiği kentlerin ruhu; yani Medine, Kudüs, Kurtuba, Şam, Bağdat, Antakya, Mardin ve İstanbul'un ruhu... Yeryüzünün, insanlık yurdunun imarı, gönül dünyasının imarına eştir.
Ben bir ulu Şâra vardım
O şârı yapılır buldum
Ben dahi yapıldım
Tâş-ı toprak arasında (Hacı Bayram-ı Veli)
Bu ruhla bedenlenen insanımız, dinî, etnik ve kültürel kimliğine bakmaksızın ve ötekileştirmeksizin 'insanı insan olmaktan' ötürü coğrafyasına, yurduna, mahallesine, meydanına ve gönlüne sığdırmıştır. Barış ve güven içinde birlikte yaşamanın ahlakı, birbirine karşı olan tahammül ve hoşgörü ile ete kemiğe bürünmüştür. Hicret yurdunda bütün imkânlarını seferber eden gönül erlerinin (Ensar), yaşama ve yaşanmışlıklarına dair her ne var ise hepsini ardında bırakan kahramanların (Muhacir) gönül yurtlarının enginliğinde bu ahlak tecessüm etmiştir.
Ancak ne yazık ki modern çağda çoraklaşan gönül ve ruh dünyası, insanı gayrısına karşı gönül darlığı marazına müptela kılmıştır. Menfaat ve iktidar hırsı ile varlığını anlamlandıran insanın artık ötekine hasbilikle açılan bir dünyası kalmamıştır. Maddi gelişmişliği, rekabeti, menfaat ve gücü çağ değerleri olarak üreten/yücelten modern aklın ortaya çıkardığı çatışma kültürü birlikte yaşamanın imkânını berhava etmiştir. İlerleme ve çağdaşlaşma söylemleriyle ve bütün cesametiyle çağa hükmeden modern dünyanın maddi varlığı insani duyarlılıkları pörsütmüştür.
İnsan hakları ve demokrasi çığırtkanlığı ile güç tasallutları perdelenerek, bu ahlak ile mayalanmış bu coğrafyalar kana bulanmıştır. Bu kan deryasından beslenen doyumsuz iktidar şebekesi, evrensel barış, insan hakları, eşitlik gibi üretmiş olduğu çağ değerlerini ayaklar altına alma pahasına diğer milletler üzerinde ikiyüzlü çıkar siyasetini icra etmektedir.
Ne hazindir ki, asırlarca bu topraklarda 'birlikte yaşama ahlakı ve hukukuna' hayatiyet veren ve onu kökleştiren medeniyetin evlatları gönül enginliğini ve ruh zenginliğini yitirmiştir. Tarihi bu ruh ile beslenen dinin mensupları, acıdır ki mezhep, meşrep, hizip ve ırk taassubu ile birbirini katleder ve masum canları kasteder hâle gelmiştir. Dini referans alma iddiasıyla ortaya çıkan bu 'tarihsiz, geleneksiz ve köksüz akıl tutulması' her anlamıyla tarihi mirası katletmektedir. Küresel çıkar odaklarının hesabına çalışan bu tutulmuş aklın cinneti, ruh dünyamızı karartmaktadır. Tarihte barış ve güven yurdu olan bu coğrafyanın kentlerinde artık kan ve gözyaşı akmaktadır.
Modern yaşam koşullarında mekânlara, kurumlara ve insanlara erişebilirlik/ulaşılabilirlik imkânlarının sayıca çoğalmasına rağmen, insanları birbirine rapteden gönül dünyaları arasındaki mesafelerin giderek derinleştiğini müşahede etmekteyiz. Entelektüel, kültürel ve genel anlamda insani teması yok etmek suretiyle oluşan bu derin mesafeler, insanı insana yabancılaştırmakta ve ötekileştirmektedir. Kışkırtılan nefret, çatışma ve şiddet dili ile bu mesafeler husumet ve savaşa dönüşmektedir. Derin bir duyarlılık kaybı yaşayan çağ insanın gözü önünde, bütün değerler kurban edilmektedir.
Zaman, insan ile onun değer dünyası ve tarihi arasına gerilen demir perdeyi izale edecek mana dilini ve hâl bilgisini yeniden ihya etme zamanıdır. Bu zamanı idrak edebilmek adına çağrıya kulak verelim: 'Daha iyi bir dünya için sevgi, saygı, merhamet...'

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.