Güvenlik şeridindeki reformcu

A -
A +

Hemen belirteyim: Başlıktaki ifade Yıldıray Oğur'un bir yazısından, yani telifi bana ait değil.. Vesayet düzenini sonlandıran, darbeyi soruşturan, Kürt meselesinde devlette ezber, kırmızı çizgi filan bırakmayan devrimci Başbakan ve sert konuşmalar yapan, anadilde eğitim gibi mevzulara reaksiyon gösteren Başbakan... Kongrede, milliyetçi vurgusu öne çıkan konuşma ve dağıtılan 'AK Parti'nin hedefleri' kitapçığındaki reformist ve özgürlükçü ifadeler... Aynı kongrede, düne kadar devletin 'persona non grata'sı olan Barzani'nin, üstelik Kürtçe yaptığı konuşma... Hasılı kelam, birçokları için kafa karıştırıcı, 'Başbakan reformu bırakıp devletin eski dilini mi benimsedi?' dedirten bir ikili durum var sanki... 'Güvenlik şeridindeki reformcu' metaforu, bu zıtların esasen birbirlerini tamamlayan bir bütün olduğunu anlatıyor. Başbakan'ın, PKK terörünü bitirip Kürt sorununu çözmek için atması gereken reform adımlarının, seçmen tabanında nasıl bir milliyetçi duvara çarpacağını tahmin etmek zor değil... O 'duvar'ın milliyetçi hassasiyetini daha da kışkırtacak bir Kürt şovenizminin de her an başını kaldırabileceği örneklerle sabit... Dolayısıyla, paradoks gibi görünse bile, milliyetçi reaksiyon duvarına çarpacak reformları yapabilmek için, milliyetçi söylemi yükseltmek gerekiyor. Yani Başbakan Erdoğan'ın ve danışmanlarının böyle düşündüğünü zannediyorum. Bu ülkede, terörün 30 yıllık serencamına rağmen, hâlâ Kürtlere öfke duyarak, şehitler ölmez diye slogan atarak, bizi de askere alın diyerek terörün biteceğine inanan çok kalabalık bir kitle var. Ve bu kitle siyaseten dikkate alınmak zorunda... 'Milliyetçiliğine ikna oldukları' bir Başbakan'ın önerdiği reformlara önceden olduğu kadar sert tepki göstermeyebilirler. Bu pragmatik yaklaşım çok karmaşık görünebilir, ilkesel olarak yanlış da bulunabilir. Lakin, zihni ve algıları 80 yıl boyunca ideolojik devletçi formatlar yiye yiye karmakarışık olmuş bir ülkede reform yapmak da böyle dolambaçlı yollarla mümkün oluyor demek ki... >> Ekonominin çıpası Financial Times'taki bir makalede Başbakan Yardımcısı Babacan'ın, Türkiye'nin mali disiplin ve istikrarı konusundaki katkısına dikkat çekiliyordu ve 'varlığının teminat' olduğu belirtiliyordu. Esasen sevindirici bir yorum... Uluslararası piyasalarda ekonomiden sorumlu bakanın güven unsuru olması bir kazanımdır. Lakin, FT gibi mecralardaki bu tür haberler bende yine de hafif bir ürpertiye yol açar. Nitekim bir yazar da 'tek çıpa Babacan kaldı' başlığı atmış. Ali Babacan AK Parti hükümetlerinin en başarılı ve tutarlı bakanlarından biri... Ama dedim ya, mecraları ve yazanları düşününce, ben yine de ürperirim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.