Söz orucu

A -
A +

Cezaevlerinde, PKK çizgisine yakın mahkûmların başlattığı açlık grevi 46. gününe girdi. Açlık grevi yapanların iki talebi var:Öcalan'ın tecridi kaldırılsın ve anadilde eğitim serbest bırakılsın. 40. günden sonra hayati tehlike için kritik günler başlıyor. Yani ölümler olabilir. Adalet Bakanı'nın arefe günü Sincan Cezaevini ziyaret edip açlık grevini sona erdirme çağrısı yapması bu bakımdan çok önemli.. Bakan Ergin iki kritik beyanda bulundu ki, ikisi de doğru ve yerinde.. Açlık grevindeki mahkûmlara 'sesiniz duyuldu, maksat hasıl oldu, artık bitirin' dedi. Çözümü zorlaştıran ve toplum psikolojisini -her iki yönde de- menfi etkileyen konuşmalar yapanlardan da 'söz orucuna' girmelerini istedi. Aklıselim sözler bunlar... Açlık grevi yapılması talimatını verenler ve bunun üzerinden kışkırtıcı bir dil kullanarak siyaset üretenler nedense kendileri 'aç kalmaya' hiç teşebbüs etmiyorlar. 'Ölüme yatanlar' yine fukara çocuklar; cezaevinde örgütün tarassudu altında olan, 'eylem yapmaya mecbur' kalanlar... AK Parti hükümetinin 'barış için müzakere' amaçlı teşebbüslerine, kendi tabanından tepki alma pahasına yeniden başlamak için uğraştığı, Başbakan'ın 'toplumsal psikolojiyi' buna hazırlayacak beyanlarını sıklaştırdığı bir süreçte, gariban ve mahkûm Kürt çocuklarını, açlık greviyle ölüme sürerek mi barış gelecek? Üstelik bu hükümetin Adalet Bakanının 'sizin açlık grevinizin sebebi olan talepleriniz şu anda zaten konuşuluyor, yani maksat hasıl oluyor' sözlerine rağmen... Başbakan çok haklı: Kürtler siyaset yapmak için yönlerini BDP-PKK-KCK'dan çevirmedikçe, barış siyaset yoluyla gelmeyecek. Zira Kürtler adına siyaset yaptığını söyleyenlerin 'ölüm ve acı istismarından gayrı' ürettikleri bir siyaset yok. Daha kötüsü, böyle bir hedefleri yok. BDP'yi hâlâ bir siyaset zemini olarak kabul eden Kürtler, şu mübarek bayram günü, bu gerçeğin farkına varırlar inşallah... >> Kalpaklı mitingler Bu yıl 29 Ekim, Kurban Bayramıyla üst üste gelince, Ulusalcı-Kemalist kitlenin de 'cumhuriyetlerini' daha bir coşkuyla kutlayası geldi. Cumhuriyet yürüyüşü yapmak istiyorlar Valilik izin vermiyor. Onlar ise 'kuvayı milliye ruhunun verdiği isyancı ruhla!' izin verilmese de yürüyeceklerini söylüyorlar. Valilik son dakikada izin verir, vermez, bilemem. Lakin, Ulusalcı Kemalistlerin kalesi Bağdat Caddesi'nde her yıl 29 Ekim'de Kadıköy Belediyesi 'cumhuriyet yürüyüşü' düzenler. Saçları fönlü teyzeler, kolları 'Katatürk' dövmeli ablalar, emekli öğretmen amcalar, Ulusalcı-Kemalist olmayı modernliğin bir rüknü olarak kabul eden iyi giyimli, hâli vakti yerinde Kadıköylüler huşu içinde yürürler her yıl... Başlarında kırmızı beyaz bandanalar, ellerinde kalpaklı M.Kemal bayrakları... Saçları röfleli teyzeler başlarında kalpaklarla, bir ibadet ciddiyetiyle yürür, marş söyler, ağlarlar. Cumhuriyetlerine sahip çıkmanın huzuruyla, rahatlamış hâlde evlerine dönerler. Demem o ki, bırakın yürüsünler. Bir nevi kutsal ritüel onlar için, rahatlamış olurlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.