Türkiye’ye sığınan insanları hedef hâline getirmek ya da insanlığın kaybı

A -
A +
“Hicret yurdu” olarak tarif edilen Türkiye’ye, zorunlu olarak sığınan son insanlar Suriyelilerdi. İnsanlarımızın büyük çoğunluğu onlara kucak açtı. Yardımlarını esirgemedi. Onlara karşı rahatsızlık duymadı. Tıpkı daha önceki dönemlerde olduğu gibi.
Türkiye coğrafya olarak insanlığın var olduğu günden bu yana göçlerle gelen insanlara yurt olmuş. İnsanlığın son kalesi olarak adlandırılmış…
Çok eskilere gitmeye gerek yok. 1770’lerden itibaren Osmanlı coğrafyası savaşlardan dolayı daralırken, Anadolu hep güvenli bir liman olarak görülmüş. Bu tarihten itibaren, dönem dönem binlerce insan, Kırım’dan, Kafkasya’dan, Balkan coğrafyasından ve Orta Doğu’dan gelerek bu topraklara sığınmış.
Göçlerle gelen insanlar, tek bir dine ya da tek bir millete ait değil. 1492’de engizisyon zulmünden kaçan Yahudiler de, 1800’lerin ortalarında Rus zulmünden kaçan Polonyalılar da bu toprakları kendilerine yurt bilmiş.
Müslüman toplumlardan, Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkezler, Araplar, Gürcüler ve Azeriler başta olmak üzere çok farklı etnik gruplara ait insanlar, savaşlardan kaçıp Türkiye topraklarına ulaştıklarında, şükür secdelerine varmışlar ve toprağı öpmüşler...
Zaman içerisinde de göçle gelen insanlar, kendilerinden sonra gelenlere de kucak açmış. Atalarının ne şartlarda bu coğrafyaya ulaştığını bildikleri için, kendinden sonraki gelenlerin de aynı acıyı yaşadığı bilincinde olarak onları karşılamış.
Ama maalesef, az da olsa kendisi de geçmişte zulümlerden kaçarak bu coğrafyaya sığınanlardan bazıları, kendilerine geçmişte kucak açan insanlar kadar geniş gönüllü olamamışlar. Yüreklerinde, kendi yurdundan edilmenin, zulümden ve savaştan dolayı başka coğrafyalara sığınmanın ne demek olduğunun ayırdına varamamışlar.
Bunlardan birine örnek:
“Mültecinin sahilde, plajda, büyükşehirde AVM’de ne işi var? Mültecinin yeri mülteci kampıdır. O da yaşlı engelli, kadın, çocuk. Tosun değil.”
Bu açıklamayı yapan kişi, sıradan bir sosyal medya trolü değil. Milletvekilliği yapmış, Türkiye’nin köklü bir partisinin genel başkanlığına soyunmuş bir siyasetçi. Şimdilerde, partisinden uzaklaştırıldığı için yeni bir arayışın peşinde.
Tüm bunların ötesinde, meselenin hazin tarafı bu sosyal medya paylaşımını yapan kişi, kendisi de bu coğrafyaya göçle gelmek zorunda kalmışlardan. Tıpkı bugün Suriyelilerin gelmek zorunda kaldığı şartlara benzer şekilde.
Söz konusu siyasetçinin, mültecilere yönelik sarf ettiği ilk nefret ve ırkçı söylemi bu değil. Daha önce de buna benzer birçok açıklaması var.
Ama bu son açıklamasına gelen tepkiler çığ gibi büyüdü.
Çünkü bu açıklamanın üzerinden daha bir gün bile geçmeden, Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde burada tanımlamak için sözlerin yeterli gelmediği bir alçaklıkla, Suriyeli hamile bir kadın ve çocuğu taşla ezilerek katledildi.  
          ***
Daha önce gelen, Boşnaklar, Çerkezler, Arnavutlar, Gürcüler başta olmak üzere birçok farklı kimlik grubuna ev sahipliği yapan ve bir muhacir kenti olan Sakarya, bu şehirle bağı olan ben de en yakın şahidiyim ki, bugüne kadar mültecilere bir “ensar” anlayışı ile yaklaştı.
Şehirde, Suriyelilere yönelik bir tepki yok. Hatta sosyal doku içerisinde en rahat ettikleri şehirlerden biri Sakarya.
Ancak maalesef, Türkiye’de sorumsuz siyasetçiler, popüler medya figüranları ve bazı ırkçı gruplar tarafından mültecilere yönelik son günlerde sistematik bir saldırı başlatıldı. Suriyelilerle ilgili münferit olaylar üzerinden bir algı oluşturuldu.
Bazılarının yanlışları tamamına yıkıldı. Suriyelilerin kendi aralarında ya da Türk vatandaşları ile yaşadığı gerginlikler, toplumda infial uyandıracak bir hikâyeleştirme ile bu insanlar hedef hâline getirildi.
Hâlbuki meselenin doğrusu, İçişleri Bakanlığı verilerinin de doğruladığı şekilde, Suriyelilerin, suç işleme ve suça karışma oranları, kamuoyuna yansıtılan verilerin tam tersi. Suriyelilerin Türkiye’de işlenen toplam suçlara oranı, Türkiye’deki toplam nüfusları göz önünde bulundurulduğunda, ülkemiz genel suçlarına göre oldukça düşüktür:
“Suriyelilerin karıştıkları olayların Türkiye’deki toplam asayiş olaylarına oranı 2014-2017 arasında yıllık ortalama yüzde 1,32’dir. Bu olayların önemli bir kısmı kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanan olaylardır. Ayrıca 2017’de Suriyelilerin karıştıkları suç olaylarında, nüfuslarındaki artışa rağmen bir önceki yılın ilk 6 ayına oranla yüzde 5’lik bir azalma olmuştur.”
Bu gerçekliğe rağmen, Suriyelileri hedef hâline getirmek, bunu yapanların insanlıklarının öldüğüne işaret eder.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.