Bir yıl sonra 15 Temmuz II: Siyasal partiler ve darbecilik genleri

A -
A +
Türkiye darbeler tarihinde, ordu içinde cunta yapılanmalarının darbe yapmaya yönelik cesaretini artıran önemli unsurlardan biri, CHP geleneği başta olmak üzere, bazı siyasal partilerin ve siyasetçilerin darbeleri ve darbecileri doğrudan desteklemesidir.
Geçmiş dönemlerde kendisini sistemin sahibi olarak gören partiler darbeyi teşvik etmiş, bazıları darbecilerle doğrudan iş birliği yapmış, bazıları da darbeler karşısında sessiz kalmıştır.
27 Mayıs 1960 darbesinden günümüze, darbelerin sürekliliğinde siyasal parti ve siyasetçilerin önemli bir kısmı, sistemden kaynaklanan iktidar alanlarını korumak için darbenin mümkünlük şartlarını oluşturmuş, diğer bir kısmı ise pragmatik nedenlerle ya da korktuğu için darbecilerle iş birliği yapmıştır. Ya da suskun kalmıştır.
Özellikle darbelerin yapıldığı dönemlerde “sistem partileri”, darbecilerin cesaretini artıracak siyasi atmosferin oluşmasında, iktidar karşıtı pozisyonunu askerin emrine sunmuştur.
Darbenin başarılı olmasının ardından ise, ordunun darbe yapmasının ne kadar haklı olduğuna yönelik bir söylemle, darbe ve darbecileri meşrulaştırmıştır.
Cuntacılar ne kadar çok siyasetçilere yönelik güvensizlik algısı oluşturduysa, bunun tam tersi de bazı siyasetçiler, cuntacıların “vatan millet aşkı ile yandığı”na yönelik sahte bir söylem üretmiştir.
Darbeciler, siyasetçilerin “sorumsuz ve yozlaşmış” bakış açıları ile hareket ettiğini söylerken; cuntacılarla ittifak kuran partiler ise, özellikle sağ siyasetin “ilerlemeci ve çağdaşlıktan uzak” olduğunu söyleyerek, bu tip siyasetin ancak darbe ile hizaya getirilebileceğini savunmuşlardır.
27 Mayıs 1960’tan günümüze kadar gelen darbelerin hepsi, çevreyi temsil eden siyasi parti ve onun temsilcilerine karşı yapılmıştır. Bu darbelerin ideolojik konumlanması ise Kemalizm ideolojisine dayandırılmıştır.
Türkiye’de darbe kültürünün devam etmesinde, bu anlamda darbecilerle ittifak hem zihniyet hem de pratikte sürdürülmüştür.
Eğer, Türkiye’de hâlâ 2016 yılında, darbe teşebbüsü olabiliyorsa, darbe kültürüne hizmet eden siyasal parti ve aktörlerin de bunda etkisi vardır. 
Hatırlayalım, iktidara gelmesinin ardından, demokratik olmayan yöntemlerle, AK Parti’nin iktidardan düşürülmeye çalışılması, CHP’nin başını çektiği bir blok tarafından planlanmıştı.
2005 yılından itibaren devreye sokulan Cumhuriyet mitingleri, 28 Şubat tipi bir darbeyle, AK Parti’nin iktidardan düşürülmesi denemesiydi.
Yine, 27 Nisan E-Muhtırasına, CHP ve bazı partilerin destek verdiğini unutmayalım. Aynı zamanda, söz konusu muhtıra karşısında birçok parti tepki vermeyerek suskunluğa bürünmüştü.
17-25 Aralık’ta, FETÖ’nün kurduğu kumpas üzerinden yargı darbesine AK Parti dışındaki partiler karşı çıkabilseydi, 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşmezdi.
Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz gecesinde bir televizyon ekranının karşısında darbe sürecini izlerken çekilmiş görüntülerini iyi analiz etmek lazım. O görüntü bir “bekleyelim görelim” hâlidir.
Bir ana muhalefet partisinin, Türkiye işgal edilirken televizyon ekranın başına geçip darbenin ne yönde şekilleneceğini izlemesi, sadece o gecenin psikolojisi ile açıklanamaz.
Bu bekleyiş, darbeyi hangi cunta yapılanmasının gerçekleştirdiğini anlama çabasının da sonucudur.
12 Temmuz Salı günü, SETA İstanbul binasında, Başbakan Binali Yıldırım’ın açılış konuşmasını yaptığı, “Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu”nda, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine yönelik siyasal partilerin tutumu da masaya yatırıldı.
Panelistlerden Prof. Dr. Atilla Yayla’nın sunumunda çok dikkat çeken bir husus vardı. Yayla sunumunda, 15 Temmuz darbe gecesinin ilk saatlerinde, Türkiye’nin bazı yerlerinde darbenin alkışlandığından ve CHP ve liderinin ilk açıklamasından hareketle, bu çevrelerin önce darbeyi kimin yaptığını anlamaya çalıştığını söyledi. Ardından, eğer darbeyi FETÖ’cüler değil de, Kemalist bir cunta yapmış olsaydı, bu çevrelerin darbecilerden yana tavır alabileceklerini vurgulaması önemliydi.
Çünkü hepimizin daha hafızası çok taze iken, 15 Temmuz’a bile “kontrollü darbe” demek, darbe ve darbecilere yönelik net bir tutum alamamanın sonucudur.
Özetin özeti, 15 Temmuz’dan sonra her ne kadar doğrudan ve açıktan darbeden yana tavır alan parti olmasa da, darbeye giden süreçte izledikleri siyaset, FETÖ’cü yapılanmayı cesaretlendirmiştir. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.