Birinci yılında Fırat Kalkanı Harekâtı ve önemli bir rapor

A -
A +
Türkiye 24 Ağustos 2016’da terör ve terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı Harekatı’nı (FKH) başlattığını duyurdu. Bu hareket, Türkiye’nin teröre karşı mücadelesinde ve Suriye’nin geleceğine yönelik siyasetinde önemli bir karardı. Operasyonel tarafı altı ay süren harekât 30 Mart 2017’de sonlandırılmıştı.
FKH ile Türkiye bir yandan bölgesel ve küresel anlamda Suriye’nin geleceğine yönelik kendi konumunu güçlendirmeye çalışırken, diğer taraftan sınır güvenliğini garantiye almak için her türlü operasyonu yapabileceği mesajını da vermekteydi.
Bu anlamda DEAŞ’ın sınır hattından temizlenmesi ve PKK/PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmasına engel olmak, harekâtın en önemli amaçları arasındaydı.
FKH’nın üzerinden bir yıl geçti. Bugüne kadar harekâtla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapılmakla birlikte, söz konusu değerlendirmeler meselenin tüm yönlerini ele alan bütünlüklü yaklaşımları içermemekteydi.
Geçen hafta SETA tarafından yayınlanan, Murat Yeşiltaş, Merve Seren ve Necdet Özçelik’in “Fırat Kalkanı Harekâtı: Harekâtın İcrası, İstikrarın Tesisi ve Alınan Dersler” başlıklı rapor bu konu ile ilgili meselenin tüm yönlerini ele alan bir içeriğe sahip. Rapor bu açıdan özgünlüğü, kapsayıcılığı, tespitleri ve geliştirdiği öneriler açısından ilgili konuda hazırlanmış tek rapor olma özelliğini de gösteriyor.
Söz konusu rapor, öncelikle harekâta zemin hazırlayan güvensizlik ortamını ele alıyor. Türkiye'ye yönelik çok yönlü tehdidin daha fazla ertelenemeyeceği gerçeğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Ardından, FKH’nın askerî ve taktiksel boyutunu ve nasıl bir seyir takip ettiğini etraflı bir içerikle inceliyor.
Rapor; FKH’dan bugüne DEAŞ’tan temizlenen bölgelerde istikrarın temini ve tesisi için Türkiye’nin neler yaptığı sayısal verilere de başvurarak detaylandırıyor. Ayrıca, Türkiye’nin hareket sürecinde ve sonrasında askerî ve siyasi bakımdan alması gereken dersler önemli başlıklar üzerinden tartışılıyor.
Raporun son bölümü ise FKH sonrasında, Türkiye’nin Kuzey Suriye bağlamında stratejik tercih ve seçeneklerinin neler olması gerektiğine yönelik farklı konu başlıklarını dikkate sunuyor.
Raporun en önemli kısımlarından biri, “harekattan alınması gereken dersler, fırsatlar ve riskler” başlıklı bölüm. Bu bölümde, harekâtın başarıyla gerçekleştirildiği belirtilmekte ve Türkiye’nin askerî kapasitesi ve teknik kabiliyetini artırdığının altı çizilmekte. Türkiye’nin yakın dönemde ilk defa bu genişlikte sınır ötesinde gerçekleştirdiği bir operasyon olması hasebiyle, TSK’nın bu alanda kendini de test etme imkânı bulduğu ayrıca vurgulanmakta.
Ancak tüm bunların ötesinde, Türkiye’nin bu tip yeni operasyonları için bazı alanlarda kapasite geliştirmesi gerekliliği ve zorunluluğu da raporda somut başlıklar üzerinden ele alınmakta. Bu alanların bazılarında Türkiye’nin önemli eksikliklerinin olduğu tespiti yapılmaktadır.
Kapasite geliştirilmesi gereken hususlar şu başlıklarda tartışılmıştır: Örgüte göre tehdit değerlendirmesi, kamu diplomasisi, güvenlik sektörünün yeni tehditlere adaptasyonu, diplomaside stratejik esneklik, askerî harekâtta zamanlama, yerel nüfus merkezli terörle mücadele, zırhlı birliklerin taktiksel kullanımı ve modernizasyonu, İHA kullanım alanı ve işlevselliği, yerel silahlı aktörler, insani yardımın etkin ulaştırılması, istihbarat kurumlarının uyumu ve istihbaratın etkinliği...
Bir gazete yazısında doğal olarak, 56 sayfa genişliğindeki raporun sadece içeriğinin ana başlıklarına değinebildim. Raporun tümünü, sadece güvenlik sektöründeki ilgili kişilerin ve karar alıcıların değil, özellikle medya sektöründe dış politika ve güvenlik sektörü ile ilgili yorum yapan, söz söyleyen herkesin okuması gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.