Sarı Yelekliler ve Batı demokrasilerinin bunalımı

A -
A +
“Artık demokrasimiz bile tehdit altında. Bu yüzden cumartesi günü ‘Sarı Yelekler’in Paris’in kalbinde ve kırsaldaki kimi kentlerde oluşturduğu korkunç kargaşa karşısında herkesin tavrını ortaya koyması lazım. Cumhuriyetin meşru düzeninden mi yoksa demokrasiye karşı ayaklanmadan mı yanayız? İktidar, tarih ve anma mekânlarına saldırılırsa ki bugün yaşanan budur, özel mülkiyet hakkı ihlal edilir, dürüst dükkân sahipleri soyulur, polis memurları linç edilirse o zaman savunmamız gereken devlet başkanı değil, devletin kendisidir.” (Çeviri: Eurotopics) Bu satırlar, Fransa’nın liberal eğilimi Les Echos gazetesinde “Şiddetin lanetlenmesi gerekiyor” başlıklı yazıdan alıntı. Liberal eğilimli gazete, Fransa’da 18 Ekim’de fitili ateşlenen ve giderek yükselen Sarı Yelekliler’in gösterilerini,  “demokrasiye karşı bir ayaklanma” olarak görüyor.  Tüm Fransız toplumunu da “devleti savunmaya” davet ediyor. Devam edelim. 1995 yapımı La Haine (Protesto) filmiyle, Fransa’da daha önce yaşanan protesto eylemlerine övgüler düzen ünlü Fransız sol yönetmen Mathieu Kassovitz, sosyal medyada sarı yeleklileri “aptallar sürüsü” olarak nitelendirmiş. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron protesto gösterileri sürerken, “Bu şiddetin failleri, değişim değil kaos istiyor, kimlikleri tespit edilip adalet tarafından yargılanacaklar” açıklamasını yaptı. 18 Ekim’de Fransa’nın Bretonya bölgesinde Jacline Mouraud adlı bir kadın, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a,  “Söyle nereye gidiyoruz? Bizden aldığınız paralarla ne yapıyorsunuz” diye seslenip zamları eleştirdikten sonra, “Yeter artık” diye biten bir video mesajı yayımlar.  Söz konusu video mesajı kısa sürede 6,1 milyon kişi tarafından izlenerek büyük protesto gösterilerinin başlamasına neden olur.  “Yeter artık” sloganı ile başlatılan eylemlere dünya çoktandır aşina. 17 ve 24 Kasım tarihlerinde gösteriler hızlanır. Üçüncü perdesi ise 136 binin üzerinde göstericinin katıldığı eylemlerle geçtiğimiz hafta sonu devam eder. Gösteriler sırasında, Fransa genelinde 81’i polis, 263 kişi yaralanır. 630 kişi gözaltına alınır. Bazılarının “Fransız baharı” dediği, kimisinin de “faşizmin ayak sesleri” olarak nitelendirdiği gösterileri durdurmak için, Fransız hükûmeti OHAL ilan etmeye hazırlanıyor.            *** Batı demokrasilerinin temsilcileri, 1990’ların ikinci yarısından itibaren kendi sınırlarının ötesindeki “yeter artık” sloganı etrafında düzenlenen sokak hareketlerini ve  “işgal et” eylemlerini destekledi. Kendi sınırlarının ötesindeki bu tip sokak hareketlerini, “halkların demokrasi talebi” olarak değerlendirdi. Göstericilerden yana tavır takınarak, onları bastırmaya çalışan ülke yönetimlerini eleştirdi. Türkiye’de 2013 yılında Gezi Parkı şiddet eylemleri organize edildi. Eylemlere katılanlar tarafından sokaklar yakılıp yıkıldı. Hem devlete hem de özel mülkiyete ait binalar ve arabalar tahrip edildi, ateşe verildi. Gezi Parkı şiddet eylemlerini destekleyen, eylemleri sonlandırmaya yönelik hükûmetin attığı adımları eleştiren Batı, Fransa’nın “sarı yelekliler” eylemini desteklemiyor. Göstericileri sertlikle bastırmaya çalışan Fransa hükûmetine ve devletine ses çıkarmıyor. Gezi Parkı eylemleri olduğunda, Avrupa Parlamentosu Türkiye’yi kınayan karar tasarısını onaylamış, geziyi barışçıl protesto olarak nitelendirmiş, polisi göstericilere sert yöntem kullanmakla eleştirmiş, polis memurlarının yargı önüne çıkarılmasını, tutuklanan protestocuların salıverilmesini, hatta eylemlerde ölenlere tazminat ödenmesini istemişti. O dönemde Türkiye’ye karşı “kaygılı” olduğunu belirten, Batılı devletler, medya ve entelektüeller ve uluslararası kurumlar, Fransa ve batılı bir devlette gösteriler olunca ikiyüzlü bir tavır sergilemekten kaçınmıyorlar. Hepsi şu anda suskunluğa büründüler...            *** Batı’da sokak hareketleri daha çok küreselleşme karşıtlığı üzerinden gelişti. Bu tip radikal eylemleri, sol entelektüeller ve solu temsil eden siyasi partiler desteklediler. İlerleyen süreçte ise, Batılı demokrasilerin çoğunda radikal sol ve sağ siyaset karşılıklı olarak birbirlerini besleyerek güçlendiler. En nihayetinde de Batı’da merkez partiler gelen değişimi yönetemedikleri için radikal sağın siyasi söylemlerine yönelmek zorunda kaldılar.Bu tip sokak hareketlerinin teorisyenliğini yapan sol entelektüeller, başta savundukları durumun tam tersine radikal sağın yükselmesini, hatta merkez partilerinin de radikalleşmesindeki kendi sorumluluklarını görmezden geldiler. Siyasetteki değişimin yönünü hesap edemediler. Şimdi de Fransız solu, “sarı yelekliler” karşısında ne söyleyeceğini kestiremiyor. Önce biraz sessiz kaldılar. Sonradan bunların faşist olabileceğini söylediler. Batı demokrasileri uzun süredir bir bunalıma doğru sürükleniyor. Merkez partiler eriyor. Sağ ve sol radikal siyasi yapılar güçleniyor. Bu eğilim, toptan ve derin bir krize kadar da devam edecek…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.