Üniversite tercihinde reklamlardan önce rakamlar

A -
A +
Yüksek öğretim kurumlarına tercih dönemi başladı. 29 Temmuz’a kadar, öğrenciler sınav sonucunda aldıkları puana göre “üniversite” ve “bölüm” tercihi yapacaklar.
Özellikle yüksek puan alan öğrencilerin önlerinde geniş bir tercih skalası bulunuyor. Devlet ve vakıf üniversitesi ayrımından tutun da, hangi şehirde hangi üniversitenin, hangi bölümünün tercih edileceğine kadar seçenekler farklılaşıyor.
Öğrenciler “tercih”leri için alternatifleri değerlendirirken, üniversiteler de kendilerinin tercih edilmesi için yoğun bir “reklam” kampanyasına başvuruyorlar.
Öğrenciler reklamlardan önce karşılaştırmalı rakamlara bakmaları gerekiyor.
Türkiye’de 206 yüksek öğretim kurumu, yani üniversite bulunuyor. Bunlardan 129’u devlet, 77’si vakıflara ait. Kamuoyunda vakıf üniversiteleri genellikle “özel üniversiteler” olarak biliniyor. Hem devlet hem de vakıf üniversitelerin önemli bir bölümü 2006 yılından sonra açıldığı için “yeniler” ağırlıkta. 
2005 yılında, 26’sı vakıf, 53’ü devlet olmak üzere Türkiye’nin toplam üniversite sayısı 79’du.
Üniversite sayılarının artmasıyla birlikte, yüksek öğretim kurumlarına kayıt olanlar ve mezun olanların sayısı da hızla arttı. 2018 yılında yüksek öğretim kurumlarının yüz yüze eğitim veren bölümlerine kayıt yaptıranların sayısı 810 bin civarındaydı. Bu sayıya açık öğretime kayıt yaptıran yaklaşık 540 bin öğrenciyi de eklediğimizde, rakam 1 milyon 350 bin civarına ulaşmakta.
Bu rakamların daha iyi anlaşılması açısından yüksek öğretim kurumlarına 2018 yılı itibarıyla kayıtlı öğrenci sayısının 7 milyon 740 bin civarında olduğunu belirtmek gerek.
Toplam rakamın içinde yüz yüze eğitimde yer alan öğrenci sayısı 3 milyon 252 bin iken; açık öğretimdeki öğrenci sayısı ise, 620 bin daha fazla bir sayıyla, 3 milyon 880 bin civarında.
2013 yılında 5 milyon 473 bin, 2008 yılında ise 2 milyon 877 bin olduğu dikkate alındığında, üniversitelerde öğrenci sayısının son 10 yılda önemli bir artış gösterdiğini vurgulamak gerekir.
Yazının tümünü rakamlara boğmamak açısından son olarak mezun sayılarına bakalım. 2018 yılı itibarıyla 455 bin lisans ve 316 bin ön lisans olmak üzere toplamda 770 bin civarında öğrenci bir yüksek öğretim programından mezun olmuş.
Bu rakamlar genel bir çerçeveyi ortaya koyuyor. Tercih yapacak bir öğrenci bu rakamları da dikkate alarak, kendisini bu istatistiklerin içinden farklılaştırabileceği bir yaklaşımla ve üniversiteler arası karşılaştırmalı verilere bakarak tercihte bulunması gerekmekte.
Bugünlerde üniversiteye kayıt yaptıracak her öğrenci yoğun bir üniversite reklamı bombardımanına maruz kalıyor. Reklamların büyük çoğunluğu vakıf üniversitelerine ait. Maalesef, bu reklamların bir çoğu da “işletme” mantığı ile öğrenciye “tüketici” ve “kâr” getirecek bir “müşteri” gözü ile bakıyor.
Üniversite reklamlarının yine önemli bir bölümü, “tatil köyü” mantığından hareket ediyor. Kampüs binalarının mimarisine, yeniliğine ve genişliğine, yüzme havuzlarının olup olmadığına, spor tesislerinin yeterliliğine ve ulaşım kolaylığına değinen konular öne çıkarılıyor.
Kuşkusuz bir üniversite için bu hususlar da önemlidir.
Ancak, bir üniversite için önemli olan; verdiği eğitimin kalitesi ve öğrencilerinin mezun olduktan sonraki süreçteki kariyerlerine katkısıdır. Öğrenciyi geleceğe hazırlamayı, farklı alanlarda beceri gelişimini sağlamayı ve onun iş bulmasına yapacağı katkıyı bu başlıkta değerlendirmek gerek.
Dünyada ve Türkiye’de üniversiteleri sıralayan, farklı göstergeler üzerinden “en iyiler” sınıflandırmasına dâhil eden genelleştirilebilecek değişkenler bulunmaktadır.
Kuşkusuz her öğrenci bu sınıflandırmanın üst sıralarındaki üniversitelere giremeyebilir. Ancak, öğrenciler tercih yapmadan önce kolay bir internet araştırması ile belirli başlıklar ve kriterler üzerinden ilgilendikleri üniversiteler hakkında bilgi sahibi olabilirler.
Bu bağlamda bir üniversitenin kalitesi hakkında kanaat sahibi olunabilecek genel geçer kriterler söz konusudur.
Bunlar; üniversitenin uluslararasılaşması (iş birliği içinde olduğu farklı ülkelerdeki üniversitelerin sayısı, öğrenci değişim kapasitesi vb.) yabancı dil öğretme yetkinliği, kütüphanesinin yayın sayısı bakımından büyüklüğü, üniversitenin bölümlerinin uluslararası akreditasyonu, sanayi-üniversite iş birliği kapasitesi, öğretim üyesi başına düşen öğrenci ve bilimsel yayın sayısı, öğretim üyelerinin niteliği, programlar arası esneklik, e-Üniversite uygulamaları, öğrencilerin mezun olduğu ya da benzer alanlarda iş bulma oranları gibi başlıklardır.
Dolayısıyla öğrenciler karar vermeden önce tercih edecekleri bölüm ve üniversite hakkında ayrıntılı bir araştırma yapmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.