Var olanı reddetme siyaseti

A -
A +
Kitlelerin siyaseti okuma biçimleri değişiyor. Bu durum sadece Türkiye ile ilgili değil. Özellikle genç kitlelerde ideolojik siyasal aidiyetler giderek köreliyor. Popülist söylemler, siyasetler, hareketler ve liderler dünya siyasetinde yükseliyor.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, sadece liderler popülist olduğu için değil; aynı zamanda popülizme meyilli kitlelerin varlığı da popülist siyasetleri güçlendiriyor.
Dolayısıyla, siyaseti tek başına siyasi liderler üzerinden okumak ve analiz etmek meselenin bir yönüne ışık tutabilir.
Ne kastettiğimi biraz açayım.
Son birkaç seçimdir, muhalefetin tek bir siyasi projesi vardı: İktidar karşıtı bütün muhalefet kesimlerini tek bir siyasi amaçta ortaklaştırarak, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın toplumsal desteğini azaltmak.
Bunun için ortaya siyasi bir proje koymaya ihtiyaç duyulmadı. İktidardan daha iyi alternatif politikaları üretmeye gerek görülmedi. Türkiye’nin güncel siyasi ve ekonomik meselelerine yönelik  ileriye yönelik somut bir politika önerisi geliştirilmeye çalışılmadı. Sadece iktidar eleştirisi yapıldı.
Muhalefet şunun farkındaydı: Uzun süreli iktidarlar ne kadar ülke menfaatine yararlı ve iyi politika üretirse üretsin zamanla toplumda bir alışkanlık duygusu oluşur.
Seçimler tamamlanmasına rağmen muhalefet partileri, Türkiye’nin güncel meseleleri ile ilgili alternatif somut bir öneri getirmeye ya da siyaset üretmeye yine de yanaşmıyor. Çünkü popülist söylem ve eleştiri ile, kısa dönemli de olsa, sonuç alınabileceğini gördüler.
Eleştiri üst başlıklar üzerinden yapıldığı, sorunların ayrıntısı ile çok da ilgilenilmediği için, muhalefet bazen onu bile beceremiyor. Büyük yanlışlar yapmaktan kurtulamıyor.
Örneğin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Doğu Akdeniz’de zengin petrol var, doğalgaz yatakları var. ABD, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok; Türkiye” açıklaması, tam da eleştirinin geldiği yeri göstermesi bakımından yeterince aydınlatıcı.   
Eğer muhalefet, sadece eleştiriye odaklanmak yerine Akdeniz’de bulunan enerjinin çıkarılması ve paylaşımı ile ilgili somut bir politika öneresinde bulunma zorunluluğu hissetseydiKılıçdaroğlu bu tip bir gafı yapmazdı. Konusuna biraz çalışma ihtiyacı duyardı. En azından, uzun süredir sondaj ve arama gemileri ile Akdeniz’de olduğu için tüm küresel aktörlerin Türkiye’ye saldırdıklarını bilirdi.
Türkiye’de popülist muhalefet tarzı giderek yerleşiyor.
Bugünlerde medyada sıkça AK Parti’den ayrılanların kuracağı parti ya da partilerden bahsediliyor.
Kimin kimle görüştüğü, yeni oluşumcuların tek mi yoksa iki parti mi kuracağı, yeni kurulacak partilerde kimlerin olacağı ve her ay ertelenen parti kurma tarihi gibi konular tartışılıyor.
Ayrıca her gün, iki grubun AK Parti’ye yönelik eleştirilerini okuyoruz. Yapılan eleştirilere bakıldığında, mevcut AK Parti karşıtı muhalefet neyi söylüyorsa onlar da aynısını tekrar ediyor. Hatta eleştirdikleri konu başlıklar bile tıpatıp aynı. Bu konuda, kayyum atamalarına verilen tepkilere bakmak yeterli.
Her nedense yeni oluşumcularla ilgili her gün farklı konular haberleştirilmesine ve köşe yazıları döşenmesine rağmen, Türkiye’nin mevcut meseleleri ile ilgili  somut bir önerilerini göremiyoruz. Örneğin Suriye’nin geleceği, Doğu Akdeniz, S-400, güvenli bölge ve terörle mücadele gibi başlıklarda Türkiye’nin gelecek vizyonu için ne öneriyorlar bilmiyoruz.
Aslında Türkiye’de tüm muhalefet partilerine sorulacak soru basit: Var olanı reddetme üzerine popülist bir muhalefet yapıyorsunuz. Peki, yerine neyi öneriyorsunuz?
Siyasette neyin yapılması gerektiğini ortaya koymak kuşkusuz önemlidir. Ancak yapılması gerekenin neden, nasıl ve hangi amaç ve yöntemlerle yapılacağının da topluma anlatılması gerekir.
Eleştirdikleri hususların yerine alternatifini önermedikleri sürece muhalefet partilerinin söylediklerinin reel siyasette çok da bir kıymeti harbiyesi olmuyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.