Muhalefetin HDP hassasiyeti!

İktidar karşıtı muhalefet, ittifaklarına ve iş birliklerine zarar gelmesin diye topyekûn bir “çaba” içerisinde.

Siyasetçisiyle, medyasıyla, gazetecisiyle, siyaset yorumcusu ile tüm hatları kontrol altında tutmaya çalışıyorlar.

CHP, İYİ Parti ve diğer “bileşenler”, bırakın bir konu üzerinde farklı bir görüşü seslendirmeyi, kendi aralarında yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için çoğu konuda yorum yapmaya cesaret edemiyorlar.

Hepsinin ortaklaşa “hassasiyet” gösterdiği konu HDP. PKK-HDP ilişkisi ile ilgili tek bir cümle kuramıyorlar.

HDP’yi ittifaktan “kaybetme” korkularından dolayı, PKK terör örgütüne neredeyse laf söyleyemez oldular.

İYİ Partililer, TBMM’de HDP milletvekilinden yedikleri fırçadan sonra, bırakın HDP’yi eleştirmeyi, PKK terör örgütüne yönelik bile açıklama yapmıyorlar.

Hatırlanacağı gibi, 23 Haziran İstanbul seçiminin hemen ardından, HDP’li milletvekili Kurtulan, İYİ Partili Ağıralioğlu’nu “Size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK’ya içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP’nin oylarıyla oturuyorsunuz. Bu ittifakta, CHP ile yaptığınız ittifakta HDP’nin oylarının etkisi vardır” sözleri ile fırçalamıştı.  

HDP Eş Başkanı Sezai Temelli ise daha seçim kampanyası sırasında, CHP’ye duracağı yer konusunda tabiri caizse “ayar” vermişti: “Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu… Kürtlere rağmen siyaset yapamayacağını bilecektir… Seçmenlerimize diyoruz ki biz bu riski alacağız ve Türkiye’yi değiştireceğiz.”

CHP, HDP konusunda durduğu yeri bugünlerde net olarak gösteriyor.

HDP’li belediye başkanları görevden alındıktan sonra, her gün üst düzey CHP’li bir siyasetçi HDP’lileri ziyaret ediyor. Onların yanında olduklarını hissettiriyor.

Ama nedense, Diyarbakırlı Hacire Akar’ın çocuğunun dağa kaçırılmasını önlemek için verdiği mücadelede, muhalefetten bir siyasetçi çıkıp da bırakın ziyaret etmeyi, bir destek açıklaması bile yapamadı.

PKK, tarih ve yer adları vererek Ege’de son haftalarda çıkan yangınların sorumluluğunu üstleniyor. Yanan ormanlarla ilgili hükûmeti suçlamaya gelince yeri göğü inleten muhalefet çevreleri, yangınları PKK terör örgütünün çıkardığını duyunca bir anda suskunluğa bürünüveriyorlar.

Muhalefetin bir kısmı ise, “PKK yapmamıştır, yanlış hatırlıyordur”, “aslında yakmak istememiştir”, “yere izmarit atmayan bir örgüt yangını nasıl çıkarsın” diye PKK’yı bu yangınları çıkarmadığına ikna etmeye çalışıyor.

Bunları söylerken abarttığımı zannetmeyin. Bir örnek vereyim.

Dün bilinen, tanınan bir köşe yazarı, “Ateşle oynayan soytarılar” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazının başlığını okuyunca PKK’nın ormanları yakmasına öfkelendiği için “soytarılar” dediğini düşünmüş olabilirsiniz.

PKK’ya kızınca terör örgütü diyecek değil ya, tabii ki “soytarılar” falan diyerek terör örgütünü normalleştirici bir ifade kullanacak!

Yazarın terör örgütüne öfkelenme nedeni sizin tahmin ettiğiniz gibi değil.

“Yakmadıkları ormanları biz yaktık diyerek akıllarınca övünüyorlar” diyerek PKK’nın yalan söylediğini iddia ediyor söz konusu yazar. Kızmasının nedeni de, ormanları yakmaları değil, sorumluluğu üstlenmeleri…

Yazarın PKK’ya kızmasının başka bir önemli nedeni daha var! O da bildirideki kullanılan “cümle düşüklüğü.”

Yanlış okumadınız. Yazarın terör bildirisinde sorun ettiği konu, cümlenin düşük olması.

Yani PKK orman yangınları ile ilgili noterden onaylı belge gösterse bile, muhalefet bu belge sahtedir diyecek neredeyse.

Muhalefetin HDP hassasiyeti nereye kadar gider bilinmez. Ancak, “ittifak’ı bir arada tutma amacını güden bu hassasiyet, muhalefete de uzun dönemde yarar sağlamaz.

Madem muhalefet, ittifakın geleceği konusunda bu kadar hassas. En azından HDP’ye bir kez olsun bile “terörle arana mesafe koy” diyebilmesi gerekir.