2002’den sonra, 2012’den önce parantezi…

A -
A +
AK Parti’yi eleştiren tüm kesimler bugünlerde, 2002 sonrası ve 2012 öncesini paranteze alarak durdukları yeri izah etmeye çalışıyorlar.
AK Parti’den ayrılan yeni oluşumcular ya da bu dönem arasında AK Parti’ye şu ya da bu şekilde destek vermiş, ancak bugün AK Parti’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren kesimler bu dönemi işaretleyici olarak kullanıyor.
Bunları söyleyerek; AK Parti’nin ilk birkaç yıllık iktidar döneminin kodları ile hareket etmediği eleştirisi üzerinden, bulundukları yeri haklılaştırma gayreti içine giriyorlar.
2012 öncesinde AK Parti’nin özgürlükleri genişlettiğini, vesayet kurumları ile mücadele ederek siyasi alanın sınırlarını demokratikleşme lehine büyüttüğünü, ekonomik ve toplumsal refahı artırdığını, Türkiye’deki dezavantajlı toplumsal kesimlerin en genel anlamda haklarını sağlama bağlamında önemli adımlar attığını ve uluslararası çevrelerle iyi geçindiğini vurguluyorlar.
Dolayısıyla, Türkiye’de iktidarın, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın bu dönemin siyasetinden “saptığı” için Türkiye’nin geriye gittiğini iddia ediyorlar.
Ama nedense bu çevreler, 2012 sonrasını eleştirirken iki konu başlığını bilerek ve isteyerek görmezden geliyorlar.
Birinci konu başlığı şu: AK Parti iktidarı, 2002’den itibaren zorlu bir mücadele ile özgürlükleri genişletirken, ekonomik kalkınma ve refahı artırmak için var gücüyle çalışırken, uzun yıllardır birikmiş, ertelenmiş hatta kangren hâline dönmüş sorunları çözmek için; çözüm süreci, Alevi açılımı, gayrimüslim azınlıkların haklarının verilmesi vb. konularda, daha fazla demokrasi ve daha fazla insan hakları söylemi ile hareket ederek, siyasi risk alırken; ne oldu da demokrasi dışı yollarla, içeriden ve dışarıdan koordineli olarak hareket eden yapılar hükûmete operasyon çekmeye başladı?
Bu başlığa, meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç soru daha ekleyebiliriz.
Her şey yolunda giderken ne oldu da; Türkiye’ye diz çöktürebilmek için emniyet, yargı ve ordu gibi güvenlik kurumlarına operasyon çekilerek devletin kurumsal yapısı çökertilmeye çalışıldı?
Biraz daha somutlaştırırsak…
Türkiye’de hak ve özgürlükler konusunda önemli demokratikleşme adımları atılırken, niçin bir anda Gezi Parkı şiddet eylemleri başladı? Ardından; MİT tırları kumpası, 17-25 Aralık FETÖ’cü yargı ve emniyet darbe girişimi, 6-7 Ekim Olayları, çözüm sürecini bitiren hendek ve çukur terörü ve en nihayetinde 15 Temmuz FETÖ’cü darbe ve işgal girişimi yaşandı?
Görmezden gelinen ikinci konu başlığı, küresel düzendeki değişim ve uluslararası alanda yaşananlar. 2002 sonrası 2012 öncesi siyaset kodlarına atıfta bulunan, bu dönemin iktidar pratiklerine vurgu yapan ve tekrar söz konusu dönemin hükûmet etme anlayışı üzerinden dış politika geliştirilmesi gerektiğini savunanlar; küresel ve bölgesel sistemdeki değişimleri es geçiyorlarUluslararası alanda yaşananları nedense yeterince dikkate almıyorlar.
Mevcut durumda küresel sistemde, dünya ekonomisi liberal pazar ekonomisinden milliyetçi ve korumacı bir düzene geçti. Uluslararası kurumların işlevlerini yerine getiremediği ve etkinliklerini giderek yitirdiği tartışılıyor.
Ülkeler; güvenlik, ekonomi ve kimlikler anlamında içine kapanıyor. Ötekileştirme, dışlama, yabancı ve İslam düşmanlığı giderek yaygınlaşıyor. Yeni duvarlar inşa ediliyor.
Küresel iktidar ve güç dağılımı değişiyor. Çok aktörlü ve çok boyutlu küresel ve bölgesel iktidar mücadeleleri yaşanıyor.
En genel anlamda, küresel ve bölgesel alanda siyasetin mevcut yönü ve işleyişi, 2000’lerin başından çok farklı.
Bu çerçeveden bakıldığında sorulması gereken soru şu: 2012 öncesinin dış politika anlayışı ve pratikleri ile bugün Türkiye içinde bulunduğu jeopolitik konumda ayakta durabilir mi?
Erdoğan siyasetini ve icraatlarını eleştiren, bunun üzerinden yeni bir siyasi duruş ya da oluşum ortaya koymak isteyen ya da muhalefet aktivizmini bu eleştiriler üzerinden şekillendiren çevreler; öncelikle açık, net olarak ve soyut ifadelerin ötesinde şu soruya cevap vermeleri gerekiyor:
AK Parti iktidarları, 2013 sonrasında daha önceki politikalarını devam ettirseydi, Türkiye yaşadığı kriz ve türbülanslardan çıkabilir miydi?
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.