Türkiye kendini Batı'ya anlatamıyor mu?

A -
A +
Böyle bir ezber var. Her krizde ya da yeni gelişmede, “Türkiye kendini anlatamıyor” cümlesi tekrar ediliyor. Ardından da Türkiye’nin iletişim alanında “haklı davası”nın nasıl anlatılması gerektiğine ilişkin öneriler boca ediliyor. Örneğin, “lobi” şirketleri ile çalışmanın öneminden bahsediliyor. Batı elitlerinin, karar alıcılarının ve kamuoylarının Türkiye’ye ilişkin görüşlerini etkileyecek, “piar çalışmaları”nın yapılması gerektiğinden dem vuruluyor. Devletin resmî temsilcilerinin yaptıklarının ve anlatımlarının etkili ve yeterli olmadığı söyleniyor. Farklı kanallarla Batı kamuoyuna ulaşılmasının zarureti dile getiriliyor. Son dönemde, Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili batıdan yükselen tepkiler, hezeyanlar, yalanlar, manipülasyonlar ve karşıt politikalar artınca bu konulardaki ezberler bir kez daha ve yoğun bir şekilde tekrar edildi. Batı kamuoyunun, Türkiye’nin meşru müdafaasını ve tezlerini anlamadığı üzerinden... Terörle mücadelesini kavrayamadığı, Kürtlerle terör örgütünü birbirinden ayırt edemediği, PKK terör örgütünün Batı'ya yeterince anlatılamadığı, DEAŞ’tan en fazla zarar gören ve dünyada bu terör örgütü ile en etkili mücadele eden ülkenin Türkiye olmasına rağmen bunun Batı'da bilinmediği gibi tespitler dile getirildi. Terör örgütlerini meşrulaştırıcı haberler, yorumlar artmasına rağmen; tam karşıtı bir düzlemde Türkiye aleyhine yayınların çokluğundan, haklı olarak, şikâyet edildi. Hatta devletin yabancı dilde yayın yapan kuruluşlarının içeriklerinin batılı medya tarafından görülmediği itirazı bile yapıldı. Önce ezberleri bir tarafa bırakarak bu konudaki gerçeklikleri bir sıralayalım. Batılı medyada yazılıp, konuşulanlar ve Batı siyasetçilerinin, elitlerinin Türkiye karşıtlığı Türkiye’yi bilmemekten kaynaklanmıyor. Tek bir başlığa bakarsak… PKK’nın terör örgütü ve PYD/YPG’nin bu örgütün bir parçası olduğunu hepsi çok iyi biliyor. Birçok Batılı ülkenin terör listesinde PKK var. Parlamentolarında birbirlerine PKK’nın terör örgütü olduğunu ve Türkiye’ye çok zarar verdiğini açıkça söylüyorlar. Batı medyasına bilgi akışı sağlanmadığı ya da Türkiye’nin yabancı dilde yayın yapan medya kuruluşlarının yeterince içerik üretmediği tezinin de bir karşılığı yok. Batılı medya kuruluşları, PKK terör örgütüne ait kimsenin bilmediği kıytırık internet sitelerini bile takip edip manşet çıkarıyor. İşine geldiği şekliyle kendi manipülasyonları için terör örgütünün propagandasını kaynak olarak görebiliyor. “Lobicilik” ve “piar” meselesini de çok abartmamak gerekiyor. Lobiciliğin ve piar şirketlerinin vazgeçilmez ve şart olduğu algısını da zaten bu şirketler kendileri oluşturuyor. Körfez sermayesi, dünyadaki lobi şirketlerinin yarıdan fazlasını fonluyor. Buna rağmen, bu ülkelerin algısı ortada. Bu hususları söylerken, Türkiye’nin Batı kamuoyları için hiçbir şey yapmamasından bahsetmiyorum. Tabii ki, lobicilik de dâhil, medya, elitler ve karar alıcılar gibi farklı sektörlere yönelik iletişim stratejisini oluşturmalı. Bunu yönetmeli. Yeni yönetim sistemine geçilmesinden itibaren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bu konularda etkili ve başarılı iletişim stratejileri yürüttü. Örneğin son Barış Pınarı Harekâtı’nın, içeride ve dışarıda doğru şekilde anlatılmasına yönelik İletişim Başkanlığı’nın birçok başlıkta başarılı faaliyetini gördük. Harekât başlamadan çok önce Türkiye’nin güvenli bölge ile neyi hedeflediği anlatıldı. BM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat ayrıntıları ile dünya liderlerine meselenin farklı boyutlarını açıkladı. Bunlara rağmen; sahada Türkiye’nin hızlı bir sonuç aldığı görülünce, Batı tüm unsurları ile Türkiye’ye yönelik bir saldırı başlattı. Çünkü Türkiye’nin başarılı olması planlarını altüst etti. Baskılara rağmen Erdoğan’ın kararlılığı ve geri adım atmaması, çıkarı zedelenen kesimleri çıldırttı. Eğer Türkiye, Batı'nın suyuna gidip, onların baskısına boyun eğseydi ve onların dedikleri olsaydı, Türkiye’nin “olumlu imajı” tavan yapmıştı. Yani söylemek istediğim, çok da karamsar olmaya gerek yok. En azından, New York Times başta olmak üzere, batının önde gelen medya mecraları, Barış Pınarı Harekâtı’nı “Türkiye’nin zaferi”, “Erdoğan başardı”“6 yıllık yatırım, 6 günde heba oldu” ve “İkinci İsrail devleti hayali suya düştü” gibi manşetler ve yorumlarla okuyucularının ve izleyicilerinin karşısına çıkmak zorunda kaldılar. Bunlar da az şey değildir. Türkiye’nin niye kendisini Batı'ya anlatamadığı dert edilecekse -ki edilmelidir-; öncelikle Türkiye’nin ikinci partisinin Türkiye’yi Batı'ya sürekli şikâyet eden söyleminden başlanmalıdır. İlaveten, söz konusu parti ve liderinin Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ettiği tezviratına karşı tepki gösterilerek yola devam edilmelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.