Liderler arası diplomasi

A -
A +
Bu yazı yazıldığında Erdoğan’la Trump’ın görüşmesi başlamamıştı. Görüşme gerçek anlamda “tarihî” nitelendirmesini hak edecek mahiyette. Aynı zamanda görüşme her iki taraf için “kritik” önemde.
İki liderin görüşmesinin planlanması, Barış Pınarı Harekâtı’nın başlamasının hemen öncesiydi. Dolayısıyla Erdoğan’ın ABD’ye davet edilmesinden, görüşmenin gerçekleştiği tarihe kadar yaklaşık bir aylık takvimde, Türkiye-ABD ilişkilerinin mevcut seyrini etkileyecek birçok gelişme yaşandı.
Türkiye, ABD başta olmak üzere küresel güçlerin itirazına rağmen sınırlarının hemen ötesinde bir terör devletinin kurulma planını sonlandırdı.
ABD’nin kendi “kara gücü” olarak tarif ettiği, uzun yıllardır yatırım yaptığı terör yapılanmasına ağır bir darbe vurdu. Washington’ın, bölgenin geleceğine yönelik kurguladığı mimarinin “kilit taşı”na indirilen darbe, ABD’de farklı çevreleri çılgına çevirdi.
Tarihte bir benzeri görülmeyen bir şekilde Türkiye, ABD’nin iç politik tartışmalarının bir malzemesi hâline getirildi. Trump’ın azil süreci için araçsallaştırıldı. ABD Temsilciler Meclisinden Türkiye aleyhine iki karar çıktı.
Türkiye, tüm yaptırım tehditlerine rağmen geri adım atmadı. Sahada başarılı oldu. Trump Türkiye’nin kararlılığını görünce başkan yardımcısı dâhil, ABD’nin üst düzey karar alıcılarını Ankara’ya göndermek zorunda kaldı.
Ankara, Washington ile mutabakatın yanında, başarılı bir mutabakatı da Moskova ile gerçekleştirdi. Böyle bir mutabakatın yapılabileceğini ABD yönetiminin bürokratları beklemiyordu. Çünkü uzun süredir, Suriye’nin kuzeyinden kendilerinin çekilmesi hâlinde Türkiye’nin Rusya ile sahada işlerinin çok daha zor olacağını söylüyorlardı.
Gelinen noktada Türkiye, Washington’da bir ay öncesinden çok daha güçlü bir konumda bulunuyor.
Barış Pınarı Harekâtı’na toplumun desteği neredeyse yüzde 80’lerde. Erdoğan yönetimine destek, son dönemlerin en yüksek seviyesinde.
ABD yaptırım tehditlerinin birçoğunu masanın üzerinde koymasına rağmen, caydırıcılık konusunda Türkiye’nin kararlılığını etkileyemedi.
Trump döneminde uluslararası hukukun yerine geçen, yaptırım rejiminin giderek ABD’nin aleyhine olacağı, Türkiye’nin de aldığı tutumlarla, görülmeye başladı. Sadece Türkiye için değil birçok ülkeye yönelik sert sınamalardan Trump beklediği sonucu alamadı.
Dolayısıyla, ABD yönetimi şantajla, yaptırım kararı ya da tehdidi ile Türkiye’ye istediğini yaptıramayacağını giderek daha iyi anlıyor.
***
Erdoğan-Trump görüşmesinden yeni bir kriz çıkmaz. Ama tüm sorunlara da çözüm bulunmaz.
ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihinde krizler her dönem olmuştur. Zamanla bazı krizler çözülürken, yenileri mevcut sorunlara eklemlenmiştir.
Bu görüşmede de “liderler arası diplomasi”nin bir sonucu olarak bazı sorunlar çözülecek, bazı alanlarda iş birliği derinleştirilecek ve iş birliğinin artırılmasına yönelik yeni yol haritaları belirlenecektir.
Ancak, tüm bunlara rağmen bazı krizlerle ilgili olumlu adımlar atılmayacaktır.
Türkiye, gerektiğinde “azdan az, çoktan çok gider” yaklaşımı ile, haksız yaptırımlara maruz kalsa bile, bununla mücadele edebileceği kararlılığını gösteriyor.
Sonuna kadar diplomasiyi işletiyor. Taraflarla müzakereye açık olduğunu gösteriyor. Karşılıklı çıkar ilişkilerinin dengeli bir şekilde yürütülmesine olumlu bakıyor.
Ancak, üstten bakan, tehdit eden, ön şartlarla masaya oturan ve sorunlara tek taraflı yaklaşan, devletlere ve liderlere karşı yeri geldiğinde gerekli cevabı veriyor. Böyle bir yaklaşımla da sonuç alıyor…
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.