Manipülasyon, muhalefet sermayesi olmaya devam eder mi?

A -
A +
Tartışmanın arasında meselenin esası kayboluyor. Sorunun kritik yönü, “Külliye’ye giden CHP’li” manipülasyonunun, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından sahiplenilmesidir.
Eğer, Genel Başkan ve CHP’liler bu manipülasyonu sahiplenmese, iddialar Sözcü gazetesinde Rahmi Turan’ın köşesinde bir dedikodu olarak kalacaktı.
Ancak CHP’liler ve belki de kumpası önceden bilenler, hatta içinde olanlar, bu iddianın bir gazetenin köşesinde kalmasına razı olmadılar. Erdoğan’ı yıpratacak bir malzeme olarak, manipülasyona dört elle sarıldılar.
AK Parti grup konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat belirttiği gibi; eğer CHP üretilmiş yalanlar üzerinden doğrudan Erdoğan’ı hedef almayı sürdürmese, İletişim Başkanlığının yalanlamasına ek bir açıklama yapılmayacakmış.  
“Elimize bir fırsat geçti, Erdoğan’ı nasıl yıpratabiliriz”in hesabını yapmasalardı, manipülasyonu köpürtmeselerdi, CHP’liler ve CHP medyası, kumpasın altında da bu kadar çok debelenmezlerdi.
Şimdi bu tartışmayı “AK Parti ve çevresi köpürtmek istiyor” diye işin içinden kurtulmaya, sorumluluktan yırtmaya çalışıyorlar.
Öncelikle kesin olan husus; kumpası köpürtmek isteyen, CHP yönetimi ve medyasıydı. Daha iddia ortaya atılır atılmaz, sanki yazılanlar gerçekmiş gibi, CHP sözcüsü kameraların karşısına geçerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldı. Yetmedi “Cumhurbaşkanlığı Külliyesine girip çıkan tüm araçların plakası açıklansın” diye çağrıda bulundu.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Külliye’de böyle bir görüşmenin yapılmadığına ilişkin açıklama yaptı.
CHP Genel Başkanı, yönetimi, sözcüsü, milletvekilleri ve medyası açıklamadan tatmin olmadıklarını ilan ettiler. Yetmez diye ortaya döküldüler. “Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklama yapmazsa bu şüpheden kurtulamaz”  diye üretilen yalanın gündemde kalmasına çalıştılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığını bırakma” üzerinden meydan okuyunca “ya ne gerek vardı bu kadar yüksekten meydan okumaya” diye, hiç utanmadan, yine söylenmeye başladılar.
Bugünlerde, kumpasın CHP içinden üretildiği ortaya çıkınca, Kemal Kılıçdaroğlu’nun FOX TV’de “biliyorum” ifadesini bile tevil etmeye çalışıyorlar.
İyi de, sadece Genel Başkan’ın “biliyorum” açıklaması yok ki. CHP yönetimi ve milletvekilleri, Rahmi Turan’ın yazısının mürekkebi bile kurumadan, iddiaları hemen kabullendiler. “Bu bir iddiadır üzerinde durmayalım, temkinli olmakta fayda vardır” falan demediler.
Bodoslama daldılar.
Muharrem İnce’yi töhmet altında bırakarak, tabiri caizse “harcamak” için çok iştahlı ve heyecanlı davrandılar.
Şimdi de yine medyanın bir kısmını ve iktidar çevrelerini, CHP içindeki bu tartışmaları gündemde tuttu diye suçluyorlar.
Erdoğan ve iktidarının, ülkenin esas sorunlarının tartışılmasını engellemek için gündemi bu tip konularla işgal ettiği yalanını söylüyorlar.
Bu hezeyanları da, daha ilk günden itibaren tartışmanın içine Erdoğan’ı çekmek için var gücü ile çalışanlar dile getiriyor.
Şimdi esas sorulara gelirsek; tüm bu yaşananlara rağmen, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “olmayanı olmuş gibi göstermeye” devam eder mi?
Doğru olmadığı herkesçe bilinen ama maalesef artık bir “siyaset tarzı” hâline gelen “iddia siyasetini” sürdürür mü? Ya da kulağına her fısıldananı gerçekmiş gibi Meclis kürsüsünden dile getirmeye devam eder mi?
Sorunun, ülkeyi, siyaseti ve toplumu ilgilendiren üzücü tarafı şudur: Bu musibetten de ders çıkarmazlarsa ve hiçbir şey olmamış gibi iddia ya da kumpas siyasetini bir muhalefet sermayesi olarak kullanmaya devam ederlerse, daha ağır kumpaslar, manipülasyonlar ve siyaset mühendislikleri siyaset kurumunu hedef almayı sürdürecektir…
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.