Sapla samanı şiddet ile özgürlüğü karıştırmak

A -
A +
Siyasetin gündemi her zamanki gibi yoğundu. Artık, “sapla samanı ayıramamak” bile partilerin grup toplantılarının önemli başlıklarından biri.  Aslında bu yazının konusu tarım bilgisi değil. Türkiye’nin saman ithal edip etmediği ise başka bir yazının konusu olabilir. Ama siyasette sapla samanı ayırt etmenin önemini analiz etmek gerekir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında “küçük bir miktar da olsa, Türkiye’nin İsviçre’den, saman ithal ettiğini” iddia etti. “Türkiye’nin bereketli toprakları ve çalışkan insanı varken neden saman ithal ediyoruz” diyerek hükûmeti suçladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da partisinin grup toplantısında Kılıçdaroğlu’nun iddiasına, “sapla samanı ayırt edemedikleri” için “önlerine konan kâğıtta ne varsa onu okuyorlar” diyerek karşılık verdi. “Türkiye’de bunca güzel iş olurken, birilerinin sırf milletin moralini bozmak için mesela Türkiye’nin saman ithal ettiği gibi bir yalanı, utanmadan, sıkılmadan tekrarlayabiliyorlar” sözleriyle de meselenin doğrusunu açıkladı. 11 Temmuz 2019 tarihinde, Antalya Havalimanı gümrüğünden uçakla 32 kg “toz hâlindeki bitki”, “hububat ve kapçıkları” adı altında, İsviçre’den ithal edilmiş. Kilosu 200 liraya ithal edilen 32 kg buğday kapçığına yaklaşık 6 bin 500 lira ödenmiş… Aslında 32 kg samanın ithal edilemeyeceğini Türkiye’nin ikinci partisinin genel başkanı ve siyasetçilerinin bilmesi gerekiyor. Ya da eğer bir parti ya da lider gerçekten Türkiye’nin tarım ve hayvancılığını gündemine alıp bu sektördeki olumsuzlukları dert ediniyorsa samanın kilosunun 200 lira değil, 1 lira civarında olduğunu öğrenir. Ya da İsviçre’den 32 kg saman ithal edilemeyeceğine göre, bunun aslı nedir diye bir kontrol ettirir. Meselenin aslının da, saman ithali değil, zirai mücadelede kullanılan etobur böceklerin barınması için getirilen bitki mamulleri olduğunu öğrenmiş olur. Ama muhalefet uzun bir süredir hakikat sonrası (post-truth) siyasete kendini adapte ettiği için gerçekliklerle pek ilgilenmiyor. “Ne söylersek gidiyor” ve “ne yaparsak tutuyor, sonuç alıyoruz” yaklaşımı ile siyaset ürettiği için gülünç durumlarla karşılaşıyor. Gerçekliğin pusulası ile oynamak sıradan hâle geldiğinden dolayı da sapla saman ayırt edilemiyor.Aslında yazıya “sapla saman nasıl ayırt edilir” diye başlamamın nedeni, Gezi Parkı şiddet eylemlerinin hâlâ bir “özgürlük talebi” ve “çiçek böcek duyarlılığı” üzerinden sunularak gerçekliğin gizlenmesine, perdelenmesine ve üzerinin örtülmesine itiraz etmekti. Kimilerinin “Türk baharı” olarak isimlendirdiği, Gezi Parkı şiddet eylemlerinde, güvenlik güçleri ve sivil insanlar hayatlarını kaybetti. Birçoğu yaralandı. “Çevre duyarlılığı” üst başlığında, muhalefet liderinin grup konuşmasında tanımladığı şekliyle, “ağacı ve kuşu sevenler”, şiddet eylemleriyle nerdeyse çevre katliamı yaptılar. Yine CHP Genel Başkanı’nın “aydınlanma hareketi” olarak isimlendirdiği eylemlerde, 46 kamu binası, 231 polis aracı, 44 ambulans tahrip edildi, bazıları yakıldı. İnsanların hayatı boyunca çalışarak, emek vererek elde ettikleri 326 iş yeri, 201 araç “emeğe saygı” sloganları ile tahrip edildi. Yağmalandı. Kamu hizmetlerinde kullanılan otobüsler ve araçlar, bazı ilahiyatçıların “yetim hakkını korumak” başlıklı konuşmaları eşliğinde yakıldı. İş makinaları ile başbakanın ofisini yıkmaya gitmek, ailesine ağza alınmayacak hakaretler etmek, toplumun bir kesimine yönelik en ağır nefret ve düşmanlaştırma söylemleri kullanmak, “hoşgörülü eylem” ve “dayanışma” olarak nitelendirilerek, “özgürlük talebi” olarak değerlendirildi. Hükûmeti, demokratik olmayan yöntemlerle ve şiddet eylemleri ile yönetemez hâle getirmek, “demokrasi” diye yutturulmaya çalışıldı. Gezi Parkı eylemleri ile ilgili yargılamalar, mahkeme kararları ve süren davalara yönelik tartışmaların doğru bir zeminde yürütülebilmesi için öncelikle meselenin mahiyetinin tam olarak ortaya koyulması gerekir. 17-25 Aralık darbe girişimini, hendek terörünü, şehirlerde patlatılan bombaları ve en nihayetinde 15 Temmuz’u yaşayan bir ülkenin insanları, bugünden geriye bakınca Gezi Parkı şiddet eylemlerinin amacını ve hedefini çok daha iyi tespit edebilir. Ama öncelikle sapla samanı şiddet ile özgürlüğü bir birinden ayırt etmesini bilmek şartıyla…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.