İhanete karşı kıyam ve diriliş

A -
A +
  FETÖ’cü darbe ve işgal girişiminin üzerinden dört yıl geçti. Dün, o gece ve ardından yaşananları bir kez daha hatırladık. FETÖ’ye tekrar lanet okuduk. Şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle andık... 15 Temmuz’un en temelde iki farklı yönü var: Birincisi, ihanet. İkincisi ise kıyam ve diriliş... Devletin içerisine 40 yıldan fazla bir sürede sapkın dinî inançlarla motive edilerek yerleştirilen FETÖ’cüler, 15 Temmuz gecesi milletin tankını, uçağını, silahını kullanarak insanlarımızı cani duygularla şehit ettiler. Bu bağlamda, 15 Temmuz sadece bir darbe gerişimi değildir. Aynı zamanda, terör yöntemleri kullanılarak, uluslararası güçlerin desteği ve iş birliği ile Türk devletini ele geçirmeyi amaçlayan bir işgal girişimidir. FETÖ’cüler, bundan önceki darbe ve darbe girişimlerinin hazırlık süreçlerini, yöntemlerini, icra ediliş şekillerini kopyalamışlardır. Geçmiş darbe kültüründen yararlanmışlardır. Bundan önceki darbeciler, tank, uçak ve helikopter gibi devletin silahları ile kendi halkına savaş açmayı düşünmemişlerdir. TBMM’yi, Cumhurbaşkanlığı binasını, polis okullarını, emniyet binalarını ve askerî yerleşkeleri bombalamamışlardır. Ancak FETÖ’cüler bunların hepsini yapmıştır. Darbenin sevk ve idaresini, FETÖ’nün sivil ayağı yönetmiştir. Uluslararası bazı güçler darbeyi doğrudan desteklemişlerdir. FETÖ, bağlı olduğu uluslararası şebekelere çok güvendiği için bu darbe ve işgal girişimine yeltenebilmiştir. FETÖ ayrıca 2012’den itibaren iktidara, devlete ve cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert bir muhalefet bloku oluşturduğunu düşünüyordu. Gezi Parkı şiddet eylemleri ile kimlik grupları arasında çatışma çıkarmayı denemişti. MİT tırları kumpası ve 17-25 Aralık emniyet ve yargı üzerinden gerçekleştirmeye çalıştığı darbe girişimi ile devletin kurumsal yapısını çökertmeye yeltenmişti. AK Parti iktidarını, “İslamcı bir ajandaya sahip olduğu” söylemi ve algısı üzerinden, içeride ve uluslararası çevrelerde yalnızlaştırmak için epeyce bir çaba sarf etmişti. Çözüm sürecinin manipülasyonu üzerinden PKK terörüne yardım ve yataklık ederek, terör eylemlerinin artmasına imkân hazırlamıştı. Ve en nihayetinde, geçmişte FETÖ’ye “F tipi yapılanma” diyen muhalefet partilerini bile yanına çekmişti. Erdoğan ve iktidar karşıtlığı üzerinden Türkiye’de geçmişte FETÖ’ye uzak olan yapıların desteğini almaya başlamıştı. Kendisini Kemalist ve Atatürkçü addeden gazete ve gazeteciler, “bizim başaramadığımızı Fetullah başardı” diye sevinç manşetleri atıyorlardı. Muhalefetin bazı lider ve milletvekilleri, FETÖ medyasının kapısından ayrılmıyordu. FETÖ organizasyonlarında boy gösterip ABD’ye bile gitmeye başlamışlardı. Kısacası FETÖ, iktidara karşı kendisine destek verecek bir cepheyi oluşturduğunu düşünüyordu. Ama FETÖ’nün beklediği gerçekleşmedi. 15 Temmuz gecesinde milletimiz yeniden dirilip kıyama durdu. FETÖ’ye karşı destansı bir direniş gerçekleştirdi. Tanklara, toplara, uçaklara meydan okudu. Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı ruhunu yeniden diriltti. 15 Temmuz gecesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde genç bir delikanlının polislere seslenerek, “Abi ben askere doğru koşayım onlar beni üç-dört mermi ile indirirken siz saldırırsınız” duygusu ile Çanakkale savaşında, birkaç dakika içinde şehit olacağını bile bile siperlerden çıkarak kurşunlara koşan gencecik insanların vatana duydukları sadakat arasında fark yoktur. Dolayısıyla, FETÖ’cüler yanıldı. Toplumun büyük bir kesimi, darbe ve darbecilerin bu ülkeye verdiği zararı çok iyi biliyordu. Erdoğan’ın siyasi liderliği sayesinde, millet darbeci çıkar grupları ile mücadele edecek öz güveni çoktan kazanmıştı. FETÖ’nün ne kadar sapkın ve zararlı bir örgüt olduğunu Erdoğan topluma anlatmıştı. Son 15 yıllık dönemde siyaset, vesayetçi çıkar gruplarına karşı güçlenmişti. Krizlerle mücadeleyi öğrenmişti. Medya çoğullaşıp dönüşmüştü. 17-25 Aralık’tan itibaren emniyet ve yargı içinde FETÖ temizliği başlamıştı. Ve en önemlisi Erdoğan’ın milletle kurduğu özel bağ, insanların sokağa çıkmasını motive etmiş ve FETÖ’cülere karşı psikolojik üstünlüğün sağlanmasını beraberinde getirmişti. Milletin destansı direnişinin dördüncü yılında da 15 Temmuz ruhu, o geceki gibi canlıydı. Her sene-i devriyede, izlediğimiz görüntüler, duyduğumuz sözler bizi tekrar tüm duygusu ile 15 Temmuz gecesine götürüyor. O geceyi tekrar yaşıyoruz. O gece şehit ve gazi olan insanlarımızı rahmet, şükran ve minnetle her daim anmamız gerektiğinin yeniden farkına varıyoruz. Şehitlerimizin ruhları şad olsun. Gazilerimiz, sıhhatli bir ömür sürsün inşallah...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.