En baba yalan!

A -
A +

Son günlerde Türkiye'nin aşırı borçlandığını ileri sürenler var. Hatta bazıları daha da ileri gidip "gırtlağımıza kadar borca battık" diyor. Bu aslında ekonomik bir söylemin dışına çıkan siyasi bir söylem oluyor. Bazıları bu söylemle rakamları izlemeyen vatandaşları kandırabileceklerini düşünüyorlar. Oysa Türkiye'de ortalamalara göre aşırı borçlanan şirket ya da vatandaş yok. Niye? Çünkü Türkiye'de bütün bankaların verdikleri krediler Türkiye vatandaşlarının mevduatlarıyla karşılanıyor. Toplam krediler 5 Ocak 2015 itibariyle 1 trilyon 256 milyar TL'ye ulaştı. 2 Ocak itibariyle bankalardaki toplam mevduat 1 trilyon 18.5 milyar TL'ye yükselmiş durumda. Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bankalar mevduatları olmadan yurt dışından borçlanarak kredileri finanse etmiyorlar. Türkiye'de hane halkı borçlarının millî gelire oranı yüzde 22. Bu seviye ABD'de %107, Avrupa'da %80 düzeyine ulaşmış durumda. Borçlanma seviyesinin bu kadar düşük olması Türkiye'de halkın büyük çoğunluğunun harcamalarını bankalara muhtaç olmadan sürdürdüğünü gösteriyor. Bankalar halka cep telefonuyla kredi vermeye başladı...

Şimdi soruyorum bu tabloya bakarak biz borca batan bir ülke miyiz? Türkiye'deki banka borçlarının hepsi sigorta edilmiş durumda. Şirketlerin uzun vadeli yurt dışı borcu 165 milyar dolar.. Kısa vadeli borçları kasım sonu itibariyle 46.1 milyar dolar. Türkiye'deki 10 şirketten 6'sının döviz borcu yok. Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 74.4 milyar dolar.. Ama aynı şirketlerin yurt dışı bankalarda 20.6 milyar dolar mevudatı bulunuyor. Türkiye'deki bankalarda toplam 162 milyar dolarlık döviz mevduatının büyük kısmı reel kesim şirketlerine ait. Nitekim Merkez Bankası, (Türkiye'deki şirketlerin döviz borçlarının görünenden daha düşük düzeyde risk oluşturduğunu) açıkladı. Yabancı yatırımcılar gözü kapalı Türkiye'de hisse senedi ve tahvili güven duydukları için alıyor. Hazinenin yurt dışına yaptığı tahvil ihraçları yarım saatte bu yüzden kapışılıyor.

Avrupa ve Japonya merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmeleri Türkiye'ye sermaye akışını hızlandıracak. Petroldeki düşüş cari açığı ve enflasyonu aşağı çekecek. Bu durumda faizler düşecek, kredi hacmiyle birlikte tüketim artacak. Bu tablo Türkiye'yi diğer gelişen ülkeler arasından pozitif ayrıştıracak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.