Yepyeni dönem

A -
A +
Merkez Bankası ve hükûmetin öncelikli hedefi kur hareketlerini dizginlemek... Türk lirasında istikrar sağlanamadığı sürece enflasyon düşmez yatırım ortamı oluşmaz. Kurdaki aşırı yükseliş fiyatlama davranışını ortadan kaldırıyor, maliyetleri yükseltiyor. Merkez Bankasının enflasyon rakamlarının belli olmasından sonraki “13 Eylül toplantısında parasal duruş yeniden şekillendirilecektir” açıklamasının hükûmetle koordineli bir şekilde yapıldığını düşünüyorum. Faiz konusunda büyük hassasiyet yaşandığı bir dönemde bu ifade çok mecbur kalınmadığı sürece kullanılmaz. Merkez Bankası 1 haftadan beri piyasayı yani paraya ihtiyacı olan bankaları haftalık repo ihalesi yapmayarak 17,75 olan politika faizi yerine borç verme faizi olan 19,25’ten fonluyor. Gelecek hafta perşembe günü para politikası kurulunun 250 baz puanlık faiz artışına giderek fonlama maliyetini 20,25 düzeyine çıkaracağını düşünüyorum. Kurda istikrar sağlandıktan sonra, yükselen faizleri kademeli olarak aşağı çekmek daha kolay. Burada ince bir nokta var. Merkez Bankası faiz artırım kararını kuru düşürmek için yapmıyor. Kurun hareket alanını daraltmak istiyor. Tabii bu karar, maliye politikalarının desteği ve zorunlu karşılıkların azaltılması, likiditenin arttırılması, TL swap (takas) anlaşmaları gibi enstrümanlarla desteklenmesi ile gerçekleşiyor. Orta vadeli ekonomik programın açıklanmasıyla birlikte alınacak olan böyle bir kararla kurların istikrar kazanması hedefleniyor. Piyasanın da beklediği bu. Böyle ortamlarda spekülatif hareketler görülebilir. Ama üzerinde fazla durmamak lazım zira bu tip davranışlar kısa vadeli olacaktır. Faiz artışı, diğer enstrümanlarla, dış politikada atılacak olumlu adımlarla ve maliye bakanlığının vereceği destekle güçlendirilmezse bir anlam ifade etmez, kısa sürede saman alevi gibi parlar ve söner.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Türkiye’nin risk priminin yükselmesi. Risk primi nedir? Türk tahvillerine iflas etmesine karşılık ödenen prim. Gelişmekte olan ülkeler yer değiştirdi. 2008 krizi sonrası bollaşan paradan, şimdi azalan paraya geçtik. Bu yüzden biz ve bizimle aynı kategorideki ülkelerin risk primlerinde ciddi artışlar yaşanıyor. Ama bizim risk primimiz biraz daha fazla. Zira jeopolitik gerilim yaşıyoruz. İşte Suriye’de olup bitenler ortada... Diğer taraftan ABD ile hem askerî hem de ekonomik alanda çok sıkıntılı bir döneme girdik. Bu gelişmeler riski arttırıyor. Suriye olayında gelinen noktada İran, Rusya, Fransa ve Almanya gibi ülkelerle diyalog kanallarının açık kalması piyasalar üzerinde pozitif etki meydana getiriyor. Dün gerçekleşen Tahran Zirvesi’nden sonra İstanbul’da Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya arasında gerçekleşecek 4’lü zirve soruna çözüm bulunması açısından çok büyük katkı verecek. Almanya Başbakanı Merkel’in “Zayıf bir Türkiye Almanya’nın çıkarına değil” sözü Avrupa’nın tam destek verdiğini gösteriyor. Bölgede çatışmasızlık durumu sağlanırsa piyasalara çok olumlu yansıyacak. İdlib anahtar… Bu kent üzerinde ittifak kurulursa Suriye’de altyapı çalışmaları başlayacak. Fransa ve Almanya’nın en büyük korkusu Türkiye’ye muhtemel bir 2 milyonluk yeni bir göç dalgası karşısında kendi kapılarına yeni bir mülteci akınının başlayacak olması. İşte bu yüzden ABD ile birlikte Esad’ın İdlib’e saldırmasını önlemeye çalışıyorlar. Bunu başarırlarsa yepyeni bir dönem başlayacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.