Kükremiş sel gibiyim!

A -
A +
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarında uzlaşma zemini sağlanamaması yatırımcıları güvenli limana koşturuyor. Avrupa Birliği’nde resesyon korkusu, İngiltere’de Brexit belirsizliği risk iştahını azaltıyor. ABD’de açıklanan mayıs ayı enflasyon rakamlarının yıllık bazda %1,9 artarak tahminlerin gerisinde kalması FED’in faiz indirim beklentilerini güçlendirdi. Vadeli işlemlerde temmuz ve eylül aylarındaki indirim %86 ihtimalle satın alınmaya başlandı. Son olarak Başkan Trump’ın doğalgaz boru hattı ile ilgili olarak Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulayabileceğini açıklaması piyasalarda altın talebini arttırdı. ABD İran arasındaki gerilim sonrası petrol tankerlerine yapılan sabotaj sıcak savaş havasını ağırlaştırdı. Hafta başında 1328 dolardan işlem gören altının onsu 1356 dolara yükseldi. Teknik analize göre 1350 dolar üzerinde kalıcılık sağlanırsa 1400 dolara doğru kademeli yükseliş devam edecek. Uluslararası yatırım bankalarının raporlarında yıl sonunda altının 1500 doları göreceği yazılmaya başlandı.
Kapalıçarşı’da 7 Haziran’da 247 liradan satılan gram altın, 256 liraya yükseldi. Çeyrek altın 398 liradan 410 liraya çıktı. Altın 1400 doları görürse, serbest piyasada dolar/TL 5,90’da kalırsa külçe altının gramı 265 lirayı aşar. Dolar 6 TL’ye yükselirse altın 270 liradan satılır...
Küresel büyüme hızı düşüyor, parasal genişleme devam ediyor, hisse senetlerinden kaçış hızlanıyor. Böyle durumlarda en güçlü ülkelerin tahvilleri prim yapar. Nitekim ABD ve Almanya’nın tahvillerine yoğun talep geliyor. Alman 10 yıllıklarının getirisi eksi 0.24, ABD tahvillerinin 2.08. Yatırımcılar kriz ortamlarında kendilerini garantiye almak için kısa vadeli tahvilden çıkar uzun vadeli tahvile döner. 3 aylık ABD hazine bonolarındaki getiri 2.18’e yükselmiş durumda. Satış yapılınca faiz yükselir getiri azalıyor. ABD’de 10 yıllıklarla 3 aylıkların arasındaki farkın tersine dönmesi (şu anda 0.10 ekside) ekonomide aşırı durgunluk işareti olarak görülüyor. Peki bu tablo ne kadar devam edecek? Çok uzun değil herhâlde.. Çünkü ülkeler hayat standartlarını korumak için harcamaları kısıp, mali sistemlerini güçlendirmek zorunda kalacak. Krizler genellikle gerçek ekonomiden ziyade mali sistemden ötürü meydana gelir. Çünkü risklerin fiyatlandırılması piyasalarda yapılır. Mali piyasanız sağlam değilse ödeyeceğiniz fatura ağırlaşır. Gelir gider dengesi bozulur, talep azalır, üretim daralır, borçlanma artar. İşte bu yüzden ekonomiyi toparlamanın, ana yolu bankacılık sistemini sermaye artırımı sağlayarak güçlendirmektir.
2008 krizi, mali sisteminde gerçekleştirdiği reform sayesinde Türkiye’yi teğet geçti. Türk bankalarının sermaye yeterlilik oranı %13 ile üst düzeyde, batık kredi oranı %3,8 ile son derece düşük. Türkiye muhtemel bir kriz ortamını fırsata çevirecek yapıya sahip. 23 Haziran sonrası yepyeni bir sayfa açılacak. ABD ile yaşanan S-400 ve F-35 gerilimi sona erecek. Yargı reformu ile güven ortamı sağlanacak. Enflasyondaki düşüşle birlikte faizler aşağı çekilecek. Şair ne güzel söylemiş:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.