Ya müdahale edilmeseydi?

A -
A +
Ortada 128 milyar dolar yalanı var! Bunu herkes biliyor... Bu paranın hangi tarihlerde hangi kurdan satıldığı belli değil, dövizlerin düşük fiyattan satılması ve aradaki kur farkından kaynaklı kamu zararı var, deniyor. Aslında gizli saklı bir şey yok. Girersiniz Merkez Bankasının internet sitesine. İstatistikler bölümünde bütün işlemler açık bir şekilde yazıyor. Hangi tarihte hangi kur üzerinden satış yapılmış belli. Okuyabilirseniz, görürsünüz. İki yılda Türkiye toplam 75 milyar dolar cari açık verdi. 31 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandı. 40 milyar dolarlık altın ithal etti. 128 değil iki yılda 146 milyar dolarlık satış yapıldı. Bunlar merkez bankası kaynaklarından karşılandı. Cari açık, ithalatçının önce dışarıdan sonra içeriden döviz borçlanarak ithalat yapması ile oluşuyor. İthalat yapanlar içeride bankalardan döviz borçlanıyor. Bir defa cari açık diye bir şey yok. Döviz girdisiyle döviz çıktısı arasındaki fark mutlaka ödeniyor. Aradaki fark cari açık olarak adlandırılıyor. Yani 75 milyar dolar kaçınılmaz olarak ödenmiştir...
Merkez Bankası cari açığın finanse edilmesi amacıyla, yabancının parasını ülkesine götürürken talep ettiği dolarları ve yerli yatırımcının altın taleplerini karşılamak amacıyla bu dövizleri satmak zorunda kaldı. Yabancı yatırımcı ülkeden çıkarken getirdiği dolarları talep edince kamu bankaları ve Merkez Bankası döviz satımına girdi. Girmeseydi ne mi olurdu? Döviz ihtiyacı gayrimeşru yollardan elde edilirdi. O zaman Türk lirası ne hâle gelirdi hiç düşündünüz mü? Dolar göz açıp kapayıncaya kadar 20 liraya tırmanırdı. Ekonomi kökünden yıkılırdı. Ortalık yangın yerine dönerdi. Enflasyon tavana çıkar, halk isyan ederdi, meydanlar protestolarla inlerdi. Fabrikalar kapanır, üretim durur. Siyasi kriz çıkar. Ülke uçuruma sürüklenirdi. Yabancı bankalar sendikasyon kredi faizlerini tavana çıkarır. Türkiye 1 sente muhtaç hâle gelirdi... Bunu mu istiyorsunuz? Bu tablo karşısında içerideki ve dışarıdaki düşmanlar terör gruplarını devreye sokar sokaklar kan gölüne dönerdi...
Bakın bir döviz müdahalesi deyip geçmeyin, zincirleme olarak ülkemizi nasıl batıracağını görüyor musunuz. Peki biz bu girdaptan nasıl kurtuluruz? Dalgalı Kur uygulamasından vazgeçtiğimiz zaman...
2001 Şubat'ında anayasa kitapçığı krizi yaşanınca IMF Türkiye'yi dalgalı kur sistemine geçirdi. O günden bu yana döviz aşağı döviz yukarı duman olduk. Niye, çünkü dalgalı kur sistemi ancak cari fazla veren ülkelerde kullanılır, bizim gibi cari açık verenlerde değil...
Kemal Derviş'in çağrısı ile başımıza bela olan IMF'nin bizi nasıl bir cendereye soktuğunu görüyorsunuz değil mi? TL şamar oğlanına döndü. Kurlar faizle kontrol  altına alınmaya çalışıldı, eser ortada...
Bizim acilen kontrollü kur sistemine geçmemiz lazım. 3 ayda bir yaşanan enflasyon kadar kurlar yükseltilirse problem kalmaz. İthalatçı/ihracatçı önünü görür, rahat karar alır. Vatandaş dövize saldırmaz bilir ki yıllık artış enflasyonu geçmeyecektir. Merkez Bankasının rezervleri artar, faizle oynamasına gerek kalmaz, TL istikrar kazanır. Aksi hâlde iki yakamız bir araya zor gelecek!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.