Tehdit değerlendirmesi ve yeni savunma anlayışı (1)

A -
A +

Stratejik ve jeopolitik yönden dünyanın en önemli ülkesi olan Türkiye dünyadaki özellikle bölgemizdeki gelişmeler ışığında mutlaka yeni güvenlik ve savunma arayışlarına girmek zorundadır. Komşu ülkelerdeki gelişmeleri dikkate alarak oluşturulacak bu savunma anlayışı, aynı zamanda dünyadaki gelişmeleri de kapsayacak tedbirleri öngörmelidir. Biz de bu köşede elimizden geldiği kadarıyla üç bölüm halinde Türkiye için tehdit değerlendirmeleri ve yeni Savunma anlayışı nasıl olmalıdır sorusuna cevap arayacağız. Dünyadaki her millet kendisinin bizzat katıldığı veya hemen yanıbaşında meydana gelen kriz veya harplerden sonra bölgesinde meydana gelen yeni oluşumları, tehditleri, dış politikasını, milli hedef ve menfaatlerini, savunma anlayış ve ihtiyaçlarını, silahlı kuvvetlerinin yapısını ve etkisini sorgulamaktadır. Çünkü savunma pahalı bir iştir ve ülkeler ellerine geçen her fırsatta bu harcamaları kısmanın yollarını aramaktadır. Ülkelerin savunma politikaları ve tedbirleri tehdit değerlendirmesine dayanır. Eğer tehdit varsa ve büyükse yapılacak harcama ve alınacak tedbirler büyük, tehdit küçükse alınacak tedbirler küçük olacaktır. Ülkelerin alacağı tedbirler ekonomik güçleriyle doğru orantılı olmalıdır. Her tehdide karşı sadece Silahlı Kuvvetlerle tedbir almak ise en pahalı metottur. ABD yıldız savaşları projesiyle SSCB'ye karşı yeni bir tehdit oluşturmuş ve buna askeri tedbirler almak isteyen SSCB de savunma harcamalarını artırmak zorunda kalmıştır. Bu tırmanışın sonucu ise ortadadır. İkinci radikal değişiklik yaşanıyor Türkiye, SSCB'nin dağılmasıyla birlikte en büyük tehdidin ortadan kalkmasının ardından güneyinde ABD ile komşu olarak ikinci bir radikal değişikliği yaşamaktadır. Bu değişimin ülke stratejisine ne gibi bir etkisi olacağı ileride görülecektir. Ancak bu günden itibaren yeni tehdit değerlendirmesinin ve bunun neticesinde de yeni savunma anlayışının ortaya konması, yapılması gereken şeylerin başında gelmektedir. Çünkü dünya çok hızla değişmektedir ve bu hıza ayak uyduramayan ülkeler ile yeni durumu süratle değerlendirerek gerekli tedbirleri alan ülkeler arasındaki gelişmişlik farkı uçuruma dönüşmektedir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra meydana gelen durumu ve fırsatı çok iyi değerlendiremeyen Türkiye, Silahlı Kuvvetlerini ve savunma harcamalarını arttırırken Avrupa ülkeleri büyük oranda indirime gitmiş ve ekonomilerine çok büyük katkılar sağlamışlardır. Savunma harcamalarını azaltmak için şimdi Türkiye'nin önünde ikinci bir fırsat vardır. Şimdi ABD ile sınır komşusu olan Türkiye'nin hiçbir şey olmamış gibi davranması mümkün değildir. SSCB dağıldığı zaman yapılan hataların artık yapılmaması gereklidir. Bunun için Silahlı Kuvvetlerin Irak harekatındaki rolü ve bundan sonra oynayabileceği rol çok iyi değerlendirilmelidir. Ülkelerin tehdit algılamaları o ülkede hakim veya başka deyişle dominant gücün etkisinde kalınarak yapılmakta ve yanlış sonuçların çıkmasına sebep olunabilmektedir. Türkiye gibi Silahlı Kuvvetlerin dış siyasetin oluşturulmasında çok etkin olduğu ülkelerde tehdit algılamasında muhasım silahlı güçler esas alınırken, ABD gibi dünya ticaretinin büyük bölümünü elinde bulunduran ülkelerde bu ticaretin engellenmesine yönelik oluşumlar esas tehdit olarak algılanmaktadır. Avrupa'da ise genellikle siyasi oluşumlar büyük tehdit olarak değerlendirilmektedir. Tehdit için ortak çalışma Bu yüzden tehdit değerlendirmesi ve savunma politikaları oluşturulurken ülkeyi idare eden siyasi iktidarın koordinatörlüğünde bütün milli güç unsurlarının temsil edildiği ortak bir çalışma grubunun oluşturulması gerekmektedir. Çünkü tehdit değerlendirmesinin sonucuna göre bazı kurumlar küçülürken bazıları büyüyebilir. Dünyada yaşanan örnekler küçülmelere sebep olabilecek değerlendirmelere karşı kurumların sanki canlı bir organizma gibi savunma mekanizmaları geliştirdiği şeklindedir. Türkiye'deki kurumlar da bundan soyutlanamaz. Bu yüzden bütün milli güç unsurlarının katıldığı tehdit değerlendirmelerinin yapılmasının öneminin tekrar vurgulanmasında yarar vardır. Yeni tehdit değerlendirmesine bölgede meydana gelen en önemli olaydan yani Irak'ın dağılması ve güneyde ABD ile komşu olmamızdan başlamak doğru olacaktır. Bu oluşum sonrasında güneyden Türkiye'ye olan tehdidin daha mı büyüdüğü veya küçüldüğü tartışılabilir ve bu konuda değişik düşünceler ortaya konulabilir ama tartışılmayacak bir tek şey vardır o da tehdidin değiştiğidir. Türkiye için harekâttan önce kitle imha silahlarına ve düzenli bir orduya sahip Irak tehdidi varken bu gün bunlar tarih olmuştur. Bundan sonra Irak'tan Türkiye' ye bir konvansiyonel taarruz olmayacağı açıktır. Öyleyse tamamen bir konvansiyonel tehdit değerlendirmesine dayandırılarak kurulan bu bölgedeki birliklerin mevcut haliyle devam etmesine gerek var mıdır? Bu gün için Irak'tan Türkiye'ye gelebilecek tehditler ise terör ve bağımsız Kürt devletinin kurulması olarak değerlendirilebilir. Türkiye'nin oluşabilecek bu tehditlere karşı hangi yollarla tedbir alacağı önemli bir konudur. Türkiye'nin bu tehditlere karşı silahlı kuvvetlerini ne dereceye kadar kullanabileceği ise değerlendirmesi gereken bir sorudur. Ancak Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a girmesine karar verebilmek için Türkiye'nin elinde yeterli ekonomik ve politik güç olmadığı harekat esnasında görülmüştür. Bu tehditleri ayrı, ayrı ele alarak değerlendirdiğimizde Bağımsız bir Kürt devletine karşı aşağıdaki tedbirlerin alınabileceği düşünülebilir. 1. Ekonomik ve siyasi neticelerine katlanmak suretiyle Silahlı müdahalede bulunmak: Türkiye, Kuzey Irak politikasını güçlü bir Silahlı Kuvvetler faktörüne dayanarak yürütmek isteyebilir ama bunun sonucunu görmek için Irak'ta meydana gelen olayları hatırlamak kafi olacaktır. Karar mercii siyasi iktidarlar ülke savunması için karar verirken ekonomik, siyasi, sosyal birçok faktörü göz önünde bulundurmak zorundadır. ABD'ye rağmen yapılacak bir silahlı müdahalenin sonucunda Kuzey Irak'ta karşımızda bulacağımız kuvvetler Kürt gruplara değil ABD'ye ait olacaktır. Bu durumda ABD'ye karşı hem siyasi hem de askeri sahada savaşmak için hazır olup olmadığımızın değerlendirilmesi yapılmalıdır. Bu değerlendirmenin sonucunu her Türk vatandaşı kafasında yapabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.