Bu dava bir makam-mevki-etiket davası değil

A -
A +
Siyasi partilerin milletvekili adayları ile ilgili iki gündür ilginç yorumlar okuyorum. Listeye giremeyen aday adaylarını anlamak mümkün ama kırgınlıkları-tepkileri hatta şantaj ve tehditleri anlamak mümkün değil. Ben Ankara İl Başkanlığında AK Parti'nin Ankara adayları ile bir araya geldim. Adayların bir kısmını yakından tanıyorum. Bir kısmı ile de yeni tanıştım. Aday profilini incelediğimde birçok kriterin dikkate alındığını fark ettim. Gerçekten de bu seçimi yapanların işi baya zormuş. Liyakatten vefaya; STK ve inanç gruplarının temsilcilerinden çeşitli sosyal grupların temsilinin sağlanmasına kadar birçok kriter dikkate alınmış. Bu sıralamalar yapılırken belli ki çok zorlanmışlar.
Hiçbir dünyevi beklentisi olmadan bu yola çıkanlar sıralama ile ilgili alınganlık göstermesinler. İnandığınız davaya hizmet etmek ve Yeni Türkiye'yi inşa etmeye katkı vermek için illa da vekil olmanız gerekmiyor. 7 Haziran akşamına kadar varınızla, yoğunuzla tüm enerjinizi ortaya koyarak çalışırsınız. İnandığınız davayı olabilecek en yüksek oyla 8 Haziran günü iktidara taşırsınız, sonra da kenara çekilip çubuğunuzu yakar keyfini çıkarırsınız. Ama siyasetten dünyevi beklentileriniz varsa onu bilmem. Bence böyle bir beklenti de zaten doğru değil. Türkiye eski Türkiye değil. Çok uç ve marjinal örnekler hariç son yıllarda siyasetin-vekilliğin bir zenginleşme aracı olduğunu söylemek doğru değil. Yakinen biliyorum, birçok iş adamı arkadaşım siyasette servetlerini kaybettiler, işleri küçüldü. İşlerine vakit ayıramadılar.
Siyaset bir idealdir. Milletvekili olup parlamentoda size oy veren kitlelerin sorunlarına-sıkıntılarına çözüm üretmek için en demokratik araçtır. Tüm bu nedenlerle listeye giremeyen aday adayları üzülmesinler ve 7 Haziran akşamına kadar aday olarak seçilen kendi dava arkadaşlarıyla kol kola girip arı gibi çalışsınlar. Emin olun seçilen arkadaşları kadar davalarına hizmet etmiş olacaklar ve ortaya çıkan sonuçta emekleri, payları olacak. En az vekil seçilen arkadaşları kadar onların da söz söyleme hakları olacak.
Aynı şey listeye arka sıralarda giren arkadaşlar için de geçerli. Onlar listeye giremeyen veya listede önde olan arkadaşlarından daha büyük bir motivasyonla çalışmalıdırlar. Beni arayan birçok sevenim ve meslektaşım; "Abi sen 10'uncu sırayı mı hak ettin? Neden seni tam da sınıra koymuşlar? Senin önündekiler senden daha mı nitelikli? Sana ayıp etmişler..." vesaire dediler. Onların benimle ilgili duygularına teşekkür ederim. Ama ben farklı düşünüyorum. Evet benim önüme konulan kardeşlerim en az benim kadar değerli ve nitelikli. Beni tam da sınıra koyanlar bana güvenmişler-inanmışlar. Bu adam mücadeleci. Çalışır, koşturur kapı kapı, ev ev gezer ve 10'uncu sıradan da seçimi kazanır diye düşünmüşler. Sağolsunlar, ben onları mahcup etmeyeceğim. Hep birlikte göreceğiz 7 gün 24 saat tüm enerjimle çalışacağım-çabalayacağım. 10'uncu sıradan da seçileceğiz Allah'ın izniyle. Ayrıca seçilmezsek ne yazar? Ben 14 yıldır bu davaya hizmet ediyorum. Bu hizmeti bir karşılık; rütbe-makam-sıfat beklentisi ile yapmadım. Aynı hizmetimizi artırarak devam ettiririz olur biter. Emin olun Ankara 2'nci bölge birinci sıradan konulan aday kardeşim kadar mutlu ve heyecanlıyım. Hatta aynı ölçüde mutluyum. Bu dava bir makam-mevki-etiket davası değil. Bu dava Tanzimat'tan bu yana itilen; kakılan; üçüncü sınıf insan muamelesi gören, inancını yaşamasına izin verilmeyen; elit ve egemenlerce sürü muamelesi yapılan Anadolu çocuklarının 'Yeter artık söz de iktidar da milletindir' diyerek isyan ettiği ve Ankara'ya oluk-oluk aktığı ve hakkını-hukukunu meşru yollardan sabırla arayan ve alan insanların davasıdır. Bu davada binlerce insanın çilesi; mahpus günleri, sürgün ve işkenceye tabi tutulmaları, gözyaşları ve onları bekleyenlerin duaları vardır. Kendi en kutsal değeri olan kitabı Kur'anı gizli gizli öğretmek zorunda kalan, ibadetini gizli gizli yapan anneleri-babaların ve ak sakal dedelerin dualarıyla bu dava bugünlere gelmiştir. Onların çabaları yanında bizim gayretimiz denizde damla kalır. Bu çabayı hakkı ile gösterip dualardan sebeplenmek dururken bunun karşılığını bir makam-mevki ile almak bizim beklentimiz olamaz. Bizim etikete-makam-mevki ve koltuğa ihtiyacımız yok. Bunların hepsine sahibiz. Bizim duaya, davanın başarılı olmasına ve Yeni Türkiye'nin kritik virajı kazasız-belasız başarı ile geçmesine ihtiyacımız var, buna katkı ve omuz vereceğiz. Planları, oyunları, tezgâhları bozacağız. Biz davamıza inanıyoruz, bu kutsal davaya hiçbir dünyevi beklenti içine girmeden hizmete aday olduk. Bundan böyle Ankaralıların eli-ayağı, gözü-kulağı ve hizmetkarı olacağız. Tekeden süt çıkar mı? Azmin, inanmışlığın tekeden süt çıkardığını hep birlikte göreceğiz inşallah.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.