Çözüm süreci ne olacak?

A -
A +
Maalesef, Kurban Bayramını idrak ettiğimiz bu güzel günlerde İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Bunu dün Mina'da çıkan izdihamda yaşamını yitiren hacı kardeşlerimiz de eklenince buruk bir bayram kutluyoruz.
Hainlerin alçakça saldırıları sonucu şehit düşen genç fidanların acısını yüreklerimizde hissediyoruz. Kandırılıp dağlara çıkarılan bir kısım insanlarımız kendi halkına ihanet ediyor, kendi milletini arkasından vuruyor. İslam coğrafyasını karıştıran ellerle bizim ülkemize aynı anda PKK, DEAŞ, DHKP-C ve paralel yapıyı saldırtan eller aynı eller. Bu kahpelikleri aynı üst akıl planlayıp yapıyor, yaptırıyor.
Biz bu coğrafyada hür ve bağımsız yaşamak için sadece Çanakkale'de 250 bin şehit verdik. Bu coğrafyada başı dik özgür yaşamanın bir bedeli olduğunu bilen bir milletiz. Hem bu alçak terör örgütleri hem de onları küresel ve bölgesel çıkarları için kullanan küresel ve bölgesel güçler bilsinler ki; biz tüm bu belaların üstesinden gelecek güçte bir milletiz. Güçleri kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi bozmaya yetmeyecek. Ülkenin Başbakan'ı bakın bayramın birinci gününü Diyarbakırlı kardeşlerimizle birlikte geçirdi. Allah'ın izniyle bazı bölgesel ve küresel aktörlerin gücü etle tırnak gibi olmuş bu birlikteliği bozmaya yetmeyecek. Biz; onlar karıştırdıkça, tezgâh kurdukça birbirimize daha fazla sarılacağız, daha çok kol kola gireceğiz. Bu güzel günde öncelikle bu ülkenin en şerefli, en saygıdeğer insanları olan şehit ailelerinin ve yakınlarının Kurban Bayramlarını kutluyorum. Onlara sabr-ı cemil diliyorum. Okuyucularımın-dostlarımın bayramını kutluyorum. İnşallah önümüzdeki bayram; terör belasının son bulduğu, anaların gözyaşlarının dindiği, ülkemizin her köşesinde barış-istikrar ve refahın hakim olduğu bir bayram olur.
Sevgili okuyucularım bu ülke çok şükür Kürt sorunu denilen sorunu çözdü. Bir daha o eski karanlık günlere dönmeyiz. Son dönemde atılan demokratikleşme adımları ile bu sorunun yüzde 99'u çözüldü. Ana dilde eğitim ve anayasal statü talebi hariç tüm talepler AB standartlarında karşılandı. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi adı altında devrim niteliğinde adımlar atıldı. Buna rağmen Kürtlerin sorunları için dağa çıkıp silaha sarıldığını iddia edenler dağdan inip silah bırakmadılar. Devlet aygıtı, 1980'li yıllardan beri dağda elinde silah bekleyen bu yapıları bitirmek için birçok yol ve yöntemi denedi. Kürt sorunu çözüldüğü halde dağdan inmeyen ve silah bırakmayan bu yapıya silah bıraktırmak için denenmemiş yeni bir yol ve yöntem devreye sokuldu. Adına çözüm süreci denilen ve kısmen de başarıya ulaşan bu süreç sayesinde ülkemizde güven-huzur ve barış ortamı tekrar tesis edildi. Çözüm sürecini hepimiz destekledik. Bu süreçteki amaç PKK terör örgütü üyelerini ikna edip silah bıraktırmak ve silahlı mücadeleden vazgeçirmekti. Epey de mesafe alındı. Ancak örgütün ağababaları ve örgütü kendi bölgesel ve küresel çıkarları için kullanan güçler-ülkeler sürece müdahale edip örgütün tekrar saldırmasını, silahlı eylemlere dönmesini sağladılar.
Bunu tam da HDP barajı aşıp 80 vekille meclise girdiği bir zaman diliminde yaptılar. Siyasetin öne çıkacağını, PKK'nın işlevsiz kalacağını anladılar ve süreci bozdular. Devlete bu örgüte cevap ermekten –karşılık vermekten başka bir yol bırakmadılar. Devlet bu kez kararlı, millet de kararlı. Neye mal olacaksa olsun bu eli kanlı örgüt silahı terk edene kadar, ülkemizin her köşesinde kamu otoritesi-hukuk nizamı hakim oluncaya kadar kararlı bir biçimde mücadele edilecek. Belki 40 bin şehidimiz daha olacak, belki 10-20 yıl daha sürecek. ama bu kez sözde ateşkes-sözde barış çağrılarına kimse kanmayacak. PKK denilen Marksist-ateist yapı ülkemizi terk edip silah bırakıncaya kadar tepesinden devletin yumruğu eksik edilmeyecek. Peki çözüm süreci tekrar buzdolabından ne zaman çıkarılacak? Leş kargalarının ağzı-burnu kırılıp barıştan başka çareleri kalmadığını anladıkları saate kadar dolapta kalacak. Örgütün ağababaları-baronları can korkusuna düşüp 'aman' dileyene kadar bu mücadele devam edecek. Örgüt tüm unsurları ile silah bırakmaya karar verip bunu uygulamaya koyduğunda çözüm süreci tekrar devreye girecektir. Herkes gardını buna göre alsın, hesabını buna göre yapsın.
Şu YSK yasağına değinmeden de geçemeyeceğim. Sayın Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum. Bu İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'dan bir an önce kurtulun! Bu zatın partinize verdiği zararı kimse veremez. Bu zat, daha önce kamuda başörtüsü yasağını sona erdiren yönetmelik değişikliğinin iptali için Danıştay'a dava açmıştı. Şimdi de tam da seçim atmosferinde YSK'ya başvurarak AK Parti'nin "Haydi Bismillah" adlı şarkısının kullanılmasının engellenmesini istemiş. Farkında mısınız bilmiyorum, Sayın Tanal'ın yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bu toplumun manevi değerleri ile ilgili sorunları var sanıyorum. Tam CHP bu tür saçma kompleks ve paranoyalardan kurtuldu derken "Bismillah'tan rahatsızlık duymak ve yasakçı eski refleksleri tekrar hortlatmak bir akıl tutulmasıdır. Sayın Tanal İslami olan her şeye karşıdır ama CHP bu tutumunu ret etmelidir. Sayın Tanal siz besmeleden rahatsız olabilirsiniz ama partinizin üyeleri dahil bu millet her işine "bismillah" deyip başlar. İnşallah 1 Kasım'da da "bismillah" deyip CHP'yi sizin kafanızda olanlardan kurtarır.
İslam dünyasına Mina'daki  facia nedeniyle sabır, yaşamını yitiren hacılara Cenap-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.