1 Kasım'a giderken CHP

A -
A +
CHP, 1 Kasım'da sandıkta 7 Haziran seçimlerinden daha yüksek bir oy alabilir mi? CHP'nin bugün dahil asla hiçbir zaman tek başına iktidar olmak gibi bir hedefi olmadı. Kendine koyduğu en yüksek hedef yüzde 30'dur. Peki, yüzde 30'la tek başına iktidar olunamayacağına göre CHP yönetimi neyi hedefliyor? Tabii ki bir koalisyonda yer alma hayali taşıyor. 2002'li yıllardan önce askeri, yargı ve bürokratik vesayetler sayesinde halktan oy alamasa da iktidarda olan, muktedir olan eski CHP'nin hükümet olmak-hükümete girmek gibi bir hedefi yoktu. Çünkü ülkeyi hükümetler değil vesayet sistemi sayesinde CHP zihniyeti ve derin CHP yönetiyordu. Bu nedenle oyla hükümete gelmek, ortak olmak gibi bir hedefe ihtiyaç duymuyorlardı. Ama vesayet sistemi eski Türkiye'de kaldı. Paralel vesayet dahil tüm vesayet rejimleri yok edildi. AK Parti'nin kesintisiz 13 yıllık iktidarında vesayet odakları ile yürütülen mücadele başarı ile sonuçlandı. Yani CHP iktidardan düştü. Uzun süredir de iktidarda değil. Artık devlet nezdinde güçleri yok ve sözleri para etmiyor. CHP ve teşkilatları iktidara susadılar artık. Ne yapıp edip bir şekilde kurulacak bir hükümetin bir yerinde olmak istiyorlar. Bunun için Bahçeli'ye başbakanlık bile teklif ettiler. Bu nedenle önerdikleri blokla, sonra da AK Parti ile bir koalisyon hükümeti kurmayı çok istediler. Sayıları yetseydi HDP ile bile hükümet kurmayı denerlerdi. CHP, tek başına iktidara gelme ihtimalleri olmadığı için bütün gayretini 1 Kasım'da tek parti iktidarının çıkmaması için sarf ediyor. 1 Kasım'da tek başına iktidarın çıkmaması için HDP'nin barajı aşması ve AK Parti'nin oylarının da yüzde 41'leri geçmemesi gerekiyor. CHP lideri, 7 Haziran seçimlerinden bu yana uzlaşmacı ve herkesle çalışabilecek bir siyasetçi profili çiziyor. Yani, koalisyon hükümetlerinden korkanların korku ve endişelerini giderecek bir profil. CHP'nin milletvekili aday listelerinde çok bir değişiklik yok.  Neredeyse 7 Haziran listesini korumuş durumdalar. Geçtiğimiz gün seçim beyannamesini açıkladılar. Vaatlerdeki artış hariç seçim beyannamesinin de 7 Haziran beyannamesi ile çok bir farkı yok gibi. "Önce Türkiye" başlıklı seçim bildirgesini baştan sona okudum. Emeklilere 2 maaş ikramiye, asgari ücret konusu, çiftçiye mazot ve kredi faizlerinin silinmesi gibi vaatler eski vaatler. Herkes kasadaki parayı nasıl dağıtacağını anlatıyor. Bu dönem müthiş bir popülizm var. Terörün hortladığı siyasi istikrarın bittiği şu ortamda bile yüzde 3.6 büyüyen Türkiye ekonomisinin canına okuyacaklar. Herkes kasada  birikeni seçim rüşveti olarak nasıl dağıtacağını anlatıyor.  Dar ve orta gelirliye dağıtın hiçbir itirazım yok. Ama bize, biraz da seçim beyannamelerinizde o kasayı nasıl dolduracağınızı ve bu dağıttıklarınızı nereden bulacağınızı da anlatın. Oy alabilmek için Pasolig'den burslara kadar bir dizi öneri var. Hepsi oy almaya yönelik palyatif öneriler. Benim CHP'nin seçim bildirgesinde dikkatimi çeken başlıklar bu siyasi rüşvetler değil. Bunu herkes yapar. Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması; sektörel teşvik sisteminin getirilmesi, orman köylülerine sigortalı işçi statüsünün verilmesi ile taşeron işçilere sağlanacak yeni imkânlar. Benim için bu öneriler siyasi rüşvet niteliğindeki palavralardan daha önemli ve kıymetli.
Bu program ve bu aday listesi ile CHP, 1 Kasım'da 7 Haziran'dan daha yüksek bir oy alamaz. Alabilmesi için CHP yönetiminin HDP'ye verdiği 1.5 puanlık ödünç oyu samimi olarak geri istemesi lazım. Siz bakmayın ağızlarına. HDP barajın altında kalmasın, diye CHP yönetimi alttan alta çalışıyor.
    ***
Aynı gün, Filistin bayrağının BM'de göndere çekilmesi ve Irak'ta kaçırılan işçilerimizin sağ salim kurtarılıp ülkemize getirilmesi gibi iki güzel haberi aldık. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Bir kez daha ülkemizle gurur duyduk.
    ***
Gazeteci meslektaşımız Ahmet Hakan'a yönelik alçakça saldırıyı kınıyorum. Hangi düşüncede-siyasi görüşte ve hangi mahalleye mensup olursak olalım bu rezalete-bu kepazeliğe amasız-fakatsız samimiyetle karşı çıkalım. Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan bir memlekette bir saat bile yaşamak istemem. İfade özgürlüğüne-düşünce özgürlüğüne ekmek-su ve hava kadar sahip çıkmalıyız. Yoksa bu ülkede yaşanmaz. Şiddeti ve terörü teşvik etmediği sürece herkes her şeyi yazma-çizme ve söyleme hakkına sahiptir. Beğenmiyorsanız okumayın-dinlemeyin. Zarar gördüğünüzü düşünüyorsanız yargıya taşıyın. Bu çağda ne demek dövmek, saldırmak? Yazıklar olsun!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.