Akdoğan'la ufuk turu...

A -
A +
1 Kasım'a on gün kala siyasi partilerin seçim kampanyaları hızlandı. Türkiye; seçim sonuçlarını etkilemek üzere Ankara'da patlatılan bombanın ve alçak katliamın etkisinden kurtulmaya çalışıyor. Türkiye kendi gerçek gündemine döndü. Fakat PKK, sözde ateşkese rağmen hain saldırılarını ve bölgede seçmen üzerindeki baskısını artırarak sürdürüyor.

Dün öğlen bazı gazeteci arkadaşlarla Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın konuğuyduk. Sohbet ettik. Sayın Akdoğan, 7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde Diyarbakır'daki HDP mitinginde bomba patlatanlar ve o işi yöneten aklın, HDP'yi mağdur konumuna düşürüp barajı aşmasını hedeflediğini söylüyor. Gerçekten de kamuoyu araştırmacıları Diyarbakır patlamasının HDP'nin oylarını en az 1,5 puan artırdığını söylüyor. Uzmanlara göre; kararsız seçmen son 15-20 gün içinde kararını veriyor. Yine Türkiye'deki seçim sonuçlarını etkilemek isteyen bir koalisyon tam da seçimlere 3 hafta kala kararsız seçmeni de etkilemek üzere Ankara'daki iğrenç saldırıyı gerçekleştirdi. Sayın Akdoğan "Bu seferki saldırının hedefi 1 Kasım'da AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemektir" diyor. Ankara'da patlayan ve yüzden fazla insanımızı kaybettiğimiz saldırının seçim sonuçlarını etkilemesi kaçınılmazdır.

Gerçekten de bu saldırıdan en büyük zararı AK Parti görecektir. Meseleye yüzeysel bakan birçok kararsız seçmen bu saldırı önlenemediği için AK Parti'yi suçlayacaktır. Seçim hükümetinin ağırlığı AK Parti'dedir. Zaten bu saldırıyı planlayan koalisyon bunu düşünerek bu hesabı yapmıştır. Her ne kadar HDP Eş Başkanı Demirtaş Kandil ağzıyla olaydan 9 dakika sonra bu işi devletin üstüne atmaya kalktıysa da gayet iyi biliyor ki bu saldırı HDP'nin işine yaramıştır, AK Parti'ye zarar vermiştir.

Seçim meydanlarında terörle mücadele gibi ulusal bir meselenin iç siyaset malzemesi yapılması hayra alamet değildir. Bu ülkenin tüm sorunlarının siyaset yolu ile TBMM çatısı altında çözülebileceğine inanması gereken siyasi partilerin terörle mücadele gibi siyaset üstü bir meselede kol kola olmamaları büyük bir sorundur. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli; çözüm sürecini acımasızca eleştirip AK Parti'nin bu süreçte PKK'nın faaliyetlerine göz yumduğunu iddia ediyorlar. Bu konuyu meydanlarda siyaset malzemesi olarak kullanıyorlar. Sayın Akdoğan; PKK'nın mantalitesini iyi bildiklerini, çözüm süreci ile çözüme karşı olan tarafları bir yola sokmaya çalıştıklarını ve kısmen de başarılı olduklarını söylüyor. Ülkenin en önemli meselesini çözmek için her türlü yol ve yöntemi denediklerini söylüyor. Kobani olaylarına kadar süreci zorladıklarını; ama o dönemde bazı dış güçlerin ve Suriye'deki gelişmelerin de etkisiyle PKK'nın süreçten koptuğunu, bunu gördükleri için iç güvenlik paketini Meclis'ten geçirerek tedbir aldıklarını belirtiyor. Ancak bu dönemde bazı iyi niyetli devlet bürokratlarının, valilerin ve güvenlik görevlilerinin 'süreç bozulmasın' diye bazı şeylere göz yumduklarını sandıklarını ifade ediyor. Paralel yapı ile irtibatlı bazı devlet görevlilerinin ise kasıtlı olarak PKK'nın faaliyetlerine göz yumduğunun görüldüğünü söylüyor.

"Eğer çözüm sürecinin bölge halkında oluşturduğu barış ve güvenlik algısı olmasaydı, PKK'nın Doğu ve Güneydoğu illerinde bugünlerde kalkıştığı ayaklanmalara halk itibar ederdi-destek verirdi" diyen Akdoğan, oysa bugün bölgede PKK'nın halk desteğini önemli ölçüde yitirdiğini söylüyor.

"Çözüm sürecinde devlet uyudu" diyenler için Yalçın Hoca'nın cevabı net: "PKK'nın tüm lojistik merkezlerine -yuvalandığı inleri- şehirlerde saklandığı noktaları ilk gün bulup imha etmemiz devletin o süreçte uyumadığını gösteriyor."

Kendisine, Kılıçdaroğlu'nun "Her şeyi ben yaparım, terör sorununu ben çözerim" sözlerini hatırlattık. Akdoğan, Kılıçdaroğlu'nun uzlaşmacı lider görüntüsü vererek olası bir koalisyon için pozitif algı oluşturmaya çalıştığını söylüyor ve örnek olarak "terörle mücadele ile ilgili 'ne istiyorsanız getirin yapalım' diyor, ama ortak bir deklarasyonun altına bile imzasını koymuyor" diyor...

Suriye ve Irak politikasına gelince. Akdoğan bu konudaki "Eğer AB ve ABD, Rusya bizi dinleseydi bugün DAEŞ diye bir terör örgütü olmazdı" düşüncesinde.

Son not;  Başbakan Yardımcısı Akdoğan, RTÜK'te MHP-CHP ve HDP'li üyelerin paralel medya için birleşip paralel kardeşlik yaptıklarına dikkat çekiyor. Yorum sizin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.