Merkel'e birkaç soru...

A -
A +

28 AB üyesi ülkenin devlet ve hükümet başkanları Türkiye’nin kendilerine yaptığı teklifi masaya yatıracak. Fransa-Kıbrıs Rum Kesimi gibi bazı üyeler teklife karşı çıkıyor. AB'nin ekonomik yükünü taşıyan ve karar verici konumda olan Almanya ise teklifin kabulü ve bu toplantının anlaşma ile sonuçlanması için çaba sarf ediyor. Brüksel’de zirveye katılan Başbakan Davutoğlu, bu anlaşma ile mültecilerin kaçak göçlerini legal hâle dönüştürmeyi, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda elle tutulur kazanımlar elde etmeyi ve mülteci yükünün hakkaniyetle paylaşılmasını hedefliyor. AB liderleri işi sığınmacı krizi ile sınırlamaya çalışırken Türkiye üyelik müzakerelerini ve vize serbestliğini de kapsayan bir anlaşma yapmaya çalışıyor.

                ***
Türkiye ile AB’nin anlaşması için Almanya Başbakanı Merkel ciddi çaba sarf ediyor. Göçmen politikası ve Türkiye ile anlaşmaya çalışması nedeniyle içeride kamuoyu desteği azalan Merkel, Türkiye’yi rahatsız edecek demeçlerle muhalefetin gazını almaya çalışıyor. Ne demiş Sayın Merkel: “Mülteciler konusunda Türkiye’yi ne kadar övsek azdır. Zirvede basın özgürlüğü ve Kürt meselesini kararlı bir biçimde gündeme getireceğiz. PKK ile mücadelede tüm Kürtleri düşünerek devamlı orantılı güç kullanmalarını isteyeceğiz...”
Sayın Merkel, içeride zorda. Onu anlıyoruz. Ama birilerinin Sayın Merkel’e anlatması lazım. Türkiye sivilleri-masum insanların güvenliğini dikkate aldığı için Sur operasyonu aylar sürdü. Şimdi Yüksekova’da, Nusaybin’de halkın içine, evlerine sızmış olan teröristleri halka zarar vermeden ayıklamak için devlet kılı kırk yarıyor. Sayın Merkel, eğer devlet kendi suçsuz-masum Kürtlerini düşünmeden, onların can güvenliğini dikkate almadan orantısız güç kullanarak bu sivil yerleşim birimlerine girseydi her ilçede operasyonlar bir hafta bile sürmezdi.
Öte yandan basın özgürlüğü adı altında, bu kutsal hakka sığınarak terörü ve şiddeti övenlere-kutsayanlara, casusluk yapanlara Alman yasaları izin veriyor mu? Barikatları-çukurları hoş gören, terör örgütünü haklı-sempatik göstermeye çalışan, şiddeti mazeretle kutsayan hangi akademisyen-hangi gazeteci sizin ülkenizde mazur görülür? Batı’da Paris saldırısını gerçekleştirenleri övecek-himaye edecek veya onları koruyacak iki satır yazıyı kim yazabilir? Bizim ülkemizde koskoca bir köşe yazarı, ülkemizi terk etmek için yola koyulan teröristlerin önünü keserek, “Siz neden gidiyorsunuz? Ne aldınız ki mücadeleyi bırakıyorsunuz?" deme cesaretini gösterdi. Biz bu faaliyete gazetecilik faaliyeti mi diyeceğiz? Kendisine hesap sorulduğunda basın özgürlüğünün arkasına mı sığınacak? Birileri PKK terörü konusunda sizi kandırıyor Sayın Merkel…
Benim içim rahat. AB-Türkiye zirvesinden bir anlaşma çıkmaz ise Türkiye değil AB kaybeder. Türkiye taleplerinden taviz vermemelidir. AB bu anlaşmaya imza koymaz ise büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını hayır derken bilmelidir.
                ***
PYD ve onun silahlı kolu YPG liderliğindeki Suriyeli Kürtler, Cizre, Kobani ve Afrin kantonlarını içine alan kuzey Suriye Federasyonu modeline geçtiklerini ilan etmişler. Türkiye müttefiki ABD’yi ve AB ülkelerini PYD-YPG konusunda defalarca ikaz etti. PYD’nin gerçek amacının DAEŞ’le mücadele olmadığını, göstermelik operasyonlarla Kuzey Suriye’nin tamamını ele geçirmeye çalıştıklarını ve gerçek amaçlarının bölgede federatif bir yapı olduğunu anlatmaya çalıştı. Anlamadılar, anlamak istemediler. PYD, gerçek niyetini açıklayınca ABD, “Suriye’de özerk ya da yarı özerk bir Kürt bölgesi tanımayız. Suriye’nin bütünlüğünden yanayız” diyor. Günaydın, geçmiş olsun! Hani PYD’nin DAEŞ’le mücadeleden başka bir hedefi yoktu? Kızılay canlı bombasının YPG kamplarında eğitildiğini öğrenen müttefiklerimizin umarım birazcık yüzleri kızarmıştır. PYD’ye-YPG’ye silah-mühimmat desteği veren ABD, AB ve İsrail bilmelidir ki o silahlar YPG üzerinden PKK’ya gidiyor. Bunu biz biliyoruz. Belki müttefik sandıklarımız da biliyordur.
                ***
Türkiye, terörün şokunu yaşarken HDP’li siyasetçilerin toplumsal hassasiyeti umursamayan sorumsuz tavırları herkesi çileden çıkarıyor. HDP’li vekiller terörist cenazelerine katılarak ve onların yaptığı kanlı eylemleri överek milleti tahrik ediyor. Sanırım HDP dokunulmazlıkları kaldırtmaya çalışıyor. Son olarak 14 HDP’li için dokunulmazlık fezlekelerinin Meclis'e geldiği bir ortamda bu davranış başka ne anlama gelebilir? Dokunulmazlıklarını kaldırtıp mağduru oynamak istiyorlar. Bu, mağduriyet üzerinden bölgede kaybettikleri halk desteğini geri kazanmanın çabasıdır.
Başbakan Davutoğlu bu terör destekçilerinin mağduriyet edebiyatı yapmasını engellemek için akıllıca bir teklif yaptı. “Hiçbir parti ayrımı gözetmeden 506 dosyada dokunulmazlığı kaldıralım” çağrısı yaptı. Bütün siyasi partiler mecburen bu çağrıya olumlu cevap vereceklerdir. Teklifle anayasaya bir geçici madde ekleyerek Meclis'e intikal eden bütün fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkların tek hamlede kaldırılması hedefleniyor. Bu çok iyi hesaplanmış, akıllıca bir siyasi hamledir. Bu hamle ile HDP’nin Güneydoğu’da ve Avrupa’da mağduriyet edebiyatı yapmasının önüne geçilmiştir. Dokunulmazlık konusunu ağzına dolayan CHP de boşa düşmüştür. Bu hamle ile AK Parti hiçbir üyesinin verilmeyecek bir hesabının olmadığını ilan etmiştir. Meclise henüz sevk edilmeyenler hariç komisyonda 459 dosya var. 267’si HDP’ye, 134’ü CHP’ye, 40’ı AK Parti’ye, 14’ü MHP’ye, 4’ü de bağımsızlara ait. Buyurun kürsü dokunulmazlığı hariç kaldırın dokunulmazlıkları, herkes gidip adalete hesabını versin.
                ***
Bu ülkede yaşayan herkes Kızılay’da kaybettiğimiz kardeşlerimize ağlarken, onların yasını tutuyorken “illa da bayram kutlaması yapacağım” diyen kafa bu ülkeye ait değildir. 79 milyonun ortak acısının dumanı tüterken; herkes yastayken, insanların ağzını bıçak açmıyorken hangi bayramdan, hangi kutlamadan, hangi halaydan bahsediyorsun kardeşim? Geberdin mi, acelen nedir? Bahar bayramını illa da 21 Mart’ta kutlamak zorunda mısın? Bir ay-15 gün sonra kutlasan ne kaybedersin? İnsanların canı burnundayken; insanlar kahpe terörü lanetlerken, acılar dinmeden ne bayramı be adam? Derdin ne, neden insanların sabrını zorluyorsun. Bahar bayramı gibi güzel bir günü bile provokasyon için kullanmaktan utanmıyor musunuz?
Şu yaşadıklarımız sıcaklığını korurken, yasımız dinmeden o nevruz ateşinin üzerinden geçecek enerjiyi-morali nereden bulacaksınız? Bu atmosferde hangi motivasyonla halaya katılacaksınız? Utanman, sıkılman yok mu? Acılara saygın yok mu? Sen nereye aitsin?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.