ERDOĞANSIZ TÜRKİYE

A -
A +
Ermeni meselesiyle ilgili olarak Alman Parlamentosu’nun aldığı karar Türkiye-Almanya ilişkilerindeki örtüyü kaldıracak gibi. 17-25 Aralık darbe girişimi, Gezi olayları ve PKK’nın ve HDP’nin özerklik ilanı girişimleri, DHKP-C’nin faaliyetleri dahil olmak üzere Alman derin devleti bu işlerin içinde, arkasında-önünde yer aldı. ABD Neocon’ları, İsrail lobisi ve güçlü Türkiye hedefinden rahatsızlık duyan Almanya, Sayın Erdoğan’ın ve Türkiye’nin önünü kesmek için Türkiye’de de distribütörlerini ve yerli iş birlikçilerini de kullanarak Gezi gibi bir dizi operasyona imza attılar. Frankfurt Havalimanı’nın ve Almanya sivil havacılığının bölgedeki egemenliğine son verecek 3. Havalimanını ve Kanal İstanbul gibi stratejik projeleri, nükleer santral projelerini engellemek için Gezi kalkışmasına Alman derin devleti müthiş destek verdi. Almanya başından bu yana finans kaynakları dahil PKK ve HDP’ye destek verdi. PKK, Türkiye tarafından her köşeye sıkıştırıldığında Almanya’dan ‘orantısız güç kullanmayın’ uyarıları geldi. HDP’liler Moskova-Washington ve Berlin’de hep destek aradılar.
Almanya kendi derin devletince finanse edilen Alman vakıfları vasıtasıyla Türkiye’deki bazı STK’ları, bazı sözde aydınları ve marjinal grupları ülkemize karşı kullandı, kullanıyor. Gezi eylemlerini durdurmak için 3. Havalimanı projesini iptalini isteyen bazı STK’larımızın akıl hocası Alman derin devletidir. Türkiye ve Almanya’da, PKK ile DHKP-C en büyük himayeyi Belçika ve Almanya­’dan gördü. Alman derin devleti Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın kurduğu bazı Alevi derneklerinin yönetimini ele geçirmiş durumda. Bu dernekleri finanse ediyorlar. Bu dernekler vasıtasıyla ateist veya ‘Alisiz Alevilik’ kavramını benimseyen gençler yetiştiriyorlar. Bu anlayışla yetişen bazı gençler çok çabuk ya PKK’nın ya da DHKP-C’nin tuzağına düşüyor. Tüm bu operasyonlara rağmen Türkiye’nin önünü kesemediler. Almanya derin devleti ABD Neoconları-İsrail lobisi ve İngiliz istihbaratının da destekleriyle Merkel’e rağmen parlamentodan Ermeni kartını geçirdi. Bu tescilli soykırımcı ülke, yanına eş arıyor. Türkiye’yi meşgul etmeye çalışıyorlar. Ben bu kararda Merkel’in parmağı olduğuna inanmayanlardanım. Alman derin devletinin Merkel’e rağmen yaptığı bir operasyondur bu ve ABD’nin de desteği vardır. 2023 vizyonunu engellemek için hedefe Erdoğan Türkiye’sini koydular. Sayın Erdoğan’ın “Gezi’ye ağaç meselesi, 17-25 Aralık darbe girişimine hukuk operasyonu diye bakanın izanından şüphe ederim” sözü her şeyi içinde barındırıyor. 8 Türk asıllı milletvekili tasarıya olumlu oy vermiş. Hatta ‘cibilliyetsiz’ biri var ki önergeyi hazırlamış. Yazık satılmış ufak insanlar bunlar. Büyük Türkiye hedefine ulaşmayı engellemenin tek yolu onlar için Erdoğansız bir Türkiye’dir. Onlar Erdoğansız bir Türkiye’yi eski günlerde olduğu gibi tekrar yönetmenin hayali ile yanıp tutuşuyorlar. Her girişimleri milletimizin feraseti ve Sayın Erdoğan’ın güçlü liderliği sayesinde başarısızlıkla sonuçlanıyor. Çok şükür. Ama madem her şey orta yere döküldü, madem artık Alman derin devletinin yediği haltlar, Türkiye üzerindeki oyunları orta yere saçıldı, Türkiye artık Almanya ve Merkel ile eldivensiz açık-seçik konuşmalıdır. ‘Mış’ gibi yapmaktan ve ‘ilişkiler bozulmasın’ diye bu operasyonları görmemezlikten gelme devri kapatılmalıdır. Dost acı söyler. Sayın Merkel, Sayın Erdoğan’ın “STK görünümlü operasyon birimlerinizi, medya görünümlü propaganda mekanizmalarını önümüze sürmeyin. Siyasi, ekonomik ve medyatik bel altı vuruşlar yapmayın. Delikanlı olun-ciğerimi yiyin” sözlerini ekibiyle birlikte masaya yatırıp analiz etmeli Türkiye’ye ilişkin bir karara varmalıdır. Artık ‘mış’ gibi yapılmayacak çünkü.
Afrika gezisinde bildiğim bir gerçeği bir kez daha net fark ettim. Önümüzdeki bir yıl içinde Türkiye’nin dış politikasında önemli değişiklikler ve olumlu gelişmeler yaşanacak gibi. Erdoğan’ın ‘O sözün patenti bana ait’ dediği “Dostlarımız artacak düşmanlarımız azalacak” sözündeki gibi gelişmeler beklemeliyiz. Ayrıca dış politikada Cumhurbaşkanlığı’nın Dışişleri ile daha yakın çalıştığı ve daha etkin olduğu bir döneme giriyoruz.
Türkiye-İsrail anlaşmasının çok yakın olduğunu söyledi Sayın Cumhurbaşkanı. Konuya ilişkin Türkiye’nin özür ve tazminat şartının İsrail’ce kabul edildiğini bugüne kadar Gazze’ye ambargonun nasıl kaldırılacağının beklendiğini belirtti. İsrail’in gıda ve inşaat malzemelerinin Türkiye üzerinden Gazze’ye ulaştırılmasına “evet” dediğini söyledi. Enerji temini için gönderilecek geminin fiziki şartlar uygun olmadığı için Ashdod Limanı yerine başka yakın bir limana yanaşmasını önermiş İsrail. Türkiye de yakında bunu kabul etmiş. Yani sorun kalmamış. Şimdi ortada can sıkıcı iki sorun var ve bunları çözmek lazım. Biri İsrail’in sorunu; Liberman hükümet ortağı olacak. Anlaşmaya taş koyabilir. İkinci sorun bize ait. Türkiye’de İHH başta olmak üzere bazı STK’ların ve çevrelerin bu anlaşmanın bazı noktalarına itirazları var. Onları anlamamız, dinlememiz ve ikna etmemiz gerekiyor. Ateş düştüğü yeri yaktı. Hükümet ve konu ile ilgili aktörler özellikle İHH ile temas kurmalı ve onların itirazlarını dinlemelidir. İHH ve benzer çevreler de İsrail’e kabul ettirdikleri üç şartın başarısının keyfini çıkarmalıdır. Peygamber Efendimiz bile sonunda bunlarla anlaşmıştır. Dostluklar gibi düşmanlıklar da ebedi olamaz. Tabii ki İHH’nın devletlu gibi düşünmesini beklemiyorum. Ama devletlu gibi hareket etmelidirler.
 
İsrail’e bu üç şartın kabul ettirilmesinde İHH’nın emeği çoktur. Ayrıntılara takılıp kalmak yerine bu başarının keyfini çıkarın. Hamas bile bir an önce anlaşmamızı isterken ve bu anlaşmanın ürünlerine ihtiyaç duyarken sizler bu işi kolaylaştırın. Gazze bir an önce nefes alsın. Çünkü Mısır Yönetimi İsrail’i arattırıyor Gazzelilere.
Ramazan-ı Şerifiniz hayırlı olsun. Dualarınızda bize de yer verin lütfen…
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.