Türkiye’nin güvenliği Musul ve Rakka’dan geçer

A -
A +

Ankara’daki en hararetli tartışma konusu Türkiye’nin Rakka ve Musul operasyonlarına katılıp katılmayacağı. Türkiye, PKK ve YPG’nin hem Suriye’nin hem de Irak’ın Kuzeyinde  bir yapı kurmasını ve yerleşeceği bu yerlerden  Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit etmesini istemiyor. Ayrıca DAEŞ’in  hem Irak’ta hem de Suriye’de  Türkiye sınırına yakın bölgelerden uzaklaştırılmasını planlıyor. Bu maksatları gerçekleştirmek için ne yapılması gerekiyorsa o adımları atmakta kararlı. Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın Doğusuna tam olarak çekilmeyen YPG’nin çekilmesini sağlamak; YPG’nin DAEŞ’le mücadele mazereti ile Membiç üzerinden El Bab’ı ele geçirerek güneyden  Azez-Afrin’e ulaşıp terör koridorunu tamamlamasını engellemek maksadıyla ÖSO’ya yardım ederek  El Bab’a müdahale edecek ve ÖSO’nun El Bab’ı DAEŞ’in elinden almasına katkı verecek. Cerablus ve Çobanbeyli harekâtından sonraki en kapsamlı harekâtın El Bab’a yapılması bekleniyor. ÖSO, El Bab’ı ele geçirdiğinde DAEŞ kuzeyde Rakka’ya uzanan tüm ikmal yollarını kaybetmiş olacak. El Bab düşürülürse Rakka’da kalıcı olmak ve Rakka’yı savunmak DAEŞ için çok zor olacak. Yine El Bab düştüğünde YPG’nin güneyden terör kuşağı oluşturma hayali sona erecek. Bu nedenle El Bab şu anda en öncelikli ve en önemli hedef. Başkan Obama çok arzu etse de Türkiye’nin Rakka’ya kara birliği göndermesi şimdilik düşünülen bir şey değil. Türkiye en fazla Rakka operasyonuna hava desteği verebilir. Suriye’deki son durum böyle...

Öte yandan, Irak’ın kuzeyinde PKK-YPG’nin bazı bölge devletlerinin de desteği ile Barzani yönetimine darbe girişimi hazırlığı içinde olduğu biliniyor. ABD’nin hesapsız-kitapsız desteği ile Suriye’nin kuzeyinde etkin bir aktör hâline gelen PKK-YPG aynı pozisyonunu Irak’ın kuzeyine taşımak istiyor. Mazeret olarak da DAEŞ’le mücadeleyi kullanıyor. Malum, Musul ve 400 bin nüfuslu Türkmen kenti Telafer DAEŞ’in elinde. YPG-PKK bu kentlerin DAEŞ’ten kurtarılması operasyonlarını öne sürerek Irak’ın kuzeyini ele geçirmeye çalışıyor. Tıpkı Suriye’nin kuzeyinde yaptıkları gibi. Önlerindeki engel Barzani yönetimi ve Türkiye...
PKK Sincar bölgesinde ikinci Kandil’i oluşturmaya çalışıyor. PKK ve YPG, Sincar dağının Suriye tarafındaki eteklerinde kamplar kuruyor. Sınırımıza 80 km mesafede. Türkiye uzun süredir Kuzey Irak’taki Başika Üssü’nde Arapları-Türkmenleri ve Kürtleri Musul operasyonu için eğitiyor. Türkiye hem Telafer hem de Musul’a yapılacak DAEŞ operasyonlarına tıpkı Cerablus’ta olduğu gibi katılacaktır. Peşmerge birlikleri, eğitilen Arap ve Türkmenlerle birlikte Türk ordusunun desteği ile önce Telafer, bilahare Musul operasyonları gerçekleşecektir. Bu durumda PKK’nın bölgedeki dört kampı da temizlenmiş olacaktır. Bu harekât gerçekleştiğinde hayali kurulan Süleymaniye-Kerkük-Rakka-Haseki-Kamışlı-Kobani-Membiç koridoru kontrol altına alınmış olacaktır. Türkiye birtakım çekincelerle El Bab; Telafer ve Musul operasyonlarına kayıtsız kalırsa ileride bedelini çok ağır ödeyeceği ulusal güvenlik tehditleri ile karşı karşıya kalacaktır. ABD ikinci bir 11 Eylül yaşamamak için Washington’un güvenliğini Pakistan’dan, Afganistan’dan, Irak ve Suriye’den almaya çalışırken YPG-PKK ve DAEŞ’in bizi gelip vurmasını sınırımızın dibinde bekleyemeyiz.
“TSK El Bab-Rakka ve Musul’a girerse DAEŞ’le birlikte birçok gücün çatışmaları arasında kalacak” diyenler DAEŞ-PKK, YPG zaten Türkiye’ye saldırıyor, ne değişecek?
Ankara’da en çok tartışılan konulardan biri de FETÖ soruşturmalarında mağdur olduklarını iddia edenlerle ilgili tartışmalar. Sayın Cumhurbaşkanı Çin dönüşü bizlere verdiği röportajda “At izi it izine karıştı” diye görüş beyan ettiği konuda yeni gelişmeler var. Hükümet, 81 ilde komisyonlar kurup mağdurların durumunu inceleyecek. Gerçekten mağdur olanlar varsa bunlar yeni çıkarılacak  KHK’larla  görevlerine iade edilecek. Başbakan, “İntikam duygusuyla değil adaletle hareket edin. Kılı kırk yarın. Yeni mağduriyetler oluşturulmasın” dedi. Cumhurbaşkanımız, Külliye’de valilere hitap ederken; “Zulüm yok, adil davranın. Memurları görevden almak için yarışa girmeyin” diye uyardı. Sayın Cumhurbaşkanı bu mücadele için bir ölçü verdi; “Görevden almalarda ve diğer tedbirlerde tek kişiyi mağdur etmeyin. Ama devletin içinde de tek FETÖ’cü bırakmayın. Yoksa her iki hâlde de hata yaparsanız, büyük vebal alırsınız.” Ölçü bu. En büyük sorun bu terör örgütü üyelerinin ve özellikle de kripto FETÖ’cülerin kendilerini çok iyi gizlemeleri, takiyede-kandırmada-çift şahsiyetli olmada mahir olmaları. Sayın Cumhurbaşkanı, bakanlar dâhil herkesi FETÖ’cülerle ilgili soruşturmalara müdahale etmemeleri konusunda uyararak, “Müdahale olursa telefonum 24 saat açık beni, İçişleri Bakanını ve Başbakanı arayın” dedi.
Diğer yandan din istismarı yaparak devlete sızmış bu çete ile mücadele ederken Allah rızası ve millete karşılıksız hizmet anlayışı ile hayır-hasenat, eğitim ve din hizmetleriyle ilgili çalışmalar yapan topluluklara haksızlık edilmemesi ve onların bu terör örgütünden ayrılması konusunda Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı uyarı önemlidir. FETÖ’yü bu tür yapılarla benzer gösterip o yapılara şüphe ile bakmak ciddi bir haksızlık olur. Allah korkusunu, Peygamber sevgisini yaymaya çalışan, dinini millete ve insanlığa anlatmaya çalışan hasbi yapılarla, bunları istismar aracı olarak kullanıp devlete sızan bir terör örgütü aynı kefeye konamaz. Bu maksatlı bir proje değilse ciddi bir hata olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.