Musul’da neden istenmiyoruz?

A -
A +
Hatırlayalım ki; ilk Körfez Savaşı sonrasında kurulan 'Çekiç Güç’ün Irak’ın kuzeyinde oluşturduğu uçuşa yasak güvenli bölgeye ilk yerleşen PKK terör örgütü oldu. Sınırımıza çeşitli mesafelerde Irak’taki hâkim güç ABD’nin de göz yummasıyla onlarca kamp kurup buralarda beynini yıkayıp yetiştirdikleri teröristleri Türkiye-Irak sınırından geçirip 40 bin insanımızı katlettiler. PKK’nın barındığı, yerleştiği kampların tamamı Kandil dâhil Irak’ın egemenlik sahasındaki topraklarda. Türkiye hem Irak hükümetine hem de buradaki hâkim güç ABD’ye bu kampların kapatılması, Irak topraklarında dünyanın terör örgütü olarak ilan ettiği PKK’nın barındılmaması, faaliyetlerinin engellenmesi hususunda belki yüzlerce kez uyarıda bulundu. Bugün komik bir şekilde Irak’ın egemenliğinden bahseden Irak hükümeti, ne hazindir ki hep “Biz canımızın derdine düştük. PKK ile mücadele edecek, onları engelleyecek imkânımız ve gücümüz yok” cevabını verdi. ABD ise Irak’taki önceliklerinin farklı olduğunu ve PKK ile mücadeleye ayıracak kuvvetinin olmadığını, bizim kendi imkânlarımızla sınır ötesi dâhil yapacağımız operasyonlara istihbarat desteği verebileceğini söyleyerek kenarda durmayı tercih etti sürekli. Irak’a ait topraklarda yetiştirilen PKK’lı teröristler yıllardır sınırdan sızıp ülkemize saldırıyor, insanımızın can ve mal güvenliğini tehdit ediyor, millî güvenliğimize kastediyor. Bugün pişkince "Türk askerinin Irak’ın kuzeyinde ve Başika’da ne işi var?" diye soranlar öncelikle “PKK’nın orada ne işi var? Neden hâlâ oradalar?” sorusuna cevap vermek zorundadır.
          ***
Kendi ülkesi için tehdit olarak gördüğü El Kaide terör örgütü ve ondan türeyen DAEŞ’le savaşmak için ta Amerika’dan, İngiltere’den Afganistan, Pakistan, Irak ve Suriye’ye gelen subaylar “Türk ordusu Başika’ya gelmek için Irak hükümetinden izin aldı mı?” sorusunu hiç mi hiç soramazlar. Hem Suriye’den hem Irak’ın kuzeyinden bir yandan PKK-YPG, bir yandan DAEŞ terör örgütleri ülkemize saldırırken “Kuzey Irak’ta, Suriye’de Türk askeri kimden izin alıp geldi, kim çağırdı” sorusunu yüksek sesle dile getirmek ahlaki değildir. Bu terör örgütleri varlıkları ve faaliyetleri ile ulusal güvenliğimiz için tehdit oluşturdukları sürece BM sözleşmeleri ve uluslararası hukuka göre bizim bu topraklara girip bu örgütlerle savaşma ve bunları tehdit olmaktan çıkarma hakkımız vardır. Yani yaptığımız meşrudur. Biz ülkemizin ulusal güvenliğini Irak’a, Suriye’ye veya başka bir gücün insafına ve insiyatifine bırakamayız.
          ***
DAEŞ, Musul’u işgal etmeye başladığında ve Erbil’e yöneldiğinde Irak hükümeti, Musul valisi ve Kuzey Irak yerel yönetiminin talebi ile Türkiye Başika’da bir eğitim kampı kurmuştu. Bu kampta DAEŞ’le savaşmak için Araplardan-Türkmenlerden ve Perşmergeden oluşan yaklaşık 5 bin savaşçıyı eğitmiştir. Türkiye uzun yıllardır sınır ötesi harekât için TBMM’den tezkere çıkarmaktadır. Bu tezkerelere Irak hükümetleri bugüne kadar hiç ses çıkarmamışlardır. Başika kampının varlığından hem Irak hükümetinin hem de ABD’nin haberi ve bilgisi vardır. Ne olduysa Türkiye, Kuzey Irak yerel yönetimi ile önemli enerji anlaşmaları imzaladıktan sonra oldu.
          ***
Irak’ın kuzeyinden çıkarılan ve çıkarılacak petrol ve doğalgazın Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanmasını içeren bu anlaşma ABD ve İngiltere’yi çok rahatsız etmiştir. Enerji paylaşımında Türkiye’nin devreye girmiş olması ABD yönetimi tarafından şiddetle eleştirilmiş, dönemin Maliki hükümeti ABD’nin telkini ile bu anlaşma yüzünden Kuzey Irak Yerel Yönetimi ile karşı karşıya gelmiştir. Musul-Kerkük ve diğer noktalarda elde edilen enerji kaynaklarının Türkiye’den değil Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e ulaştırılması projesi hayata geçirilmek istenmiştir. Sözde DAEŞ’le mücadelede kullanmak için iş birliği yapılan PYD-YPG aracılığı ile Kuzey Suriye’de Irak’tan Akdeniz’e kadar uzanan YPG-PYD kontrolünde bir koridor oluşturma çabasına Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonu ile engel olmuştur.          
          ***
ABD ve İngilizlerin Kuzey Suriye enerji koridoru projesi şimdilik Türkiye’nin müdahalesi ile engellenmiştir. Görünürdeki amaç DAEŞ’le mücadeleyken arka plandaki amaç Irak’ın kuzeyinden başlayarak Akdeniz’e kadar uzanan güvenli bir enerji koridoru oluşturmak ve Kuzey Irak’taki zengin enerji kaynaklarını Akdeniz’e aktarmak.
Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonu ile planı bozunca, başta ABD olmak üzere Kuzey Irak enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olanlar Türkiye’nin DAEŞ’e yönelik Musul operasyonuna katılmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Suriye’de DAEŞ’le mücadelede Türkiye ile iş birliği yapan ABD, Irak’ta DAEŞ’le mücadelede nedense bizi istemiyor. Kendi konuşmuyor kuklasını konuşturuyor. Sanki ABD ve İngiltere, Iraklılardan izin alıp da oraya gelmiş gibi bize “Irak Hükümetinden izin alın” diyor. 
          ***
ABD ve İngiltere, Türkiye’nin Kerkük ve Musul’da gözü olduğunu düşünüyor. Türkiye veya Türkiye’ye müzahir Sünni Arapların-Türkmenlerin hatta Peşmergenin Musul’a girmesini bu nedenle istemiyor. ABD, Musul harekâtını Şii milislerden oluşan Haşdi Şabi militanları, YPG-PKK’nın bölgedeki kolu Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) ve Irak ordusu ile birlikte icra etmek istiyor. Türkiye’nin Başika kampında eğittiği ve sayıları 3 bini bulan Sünni Araplardan oluşan Haşdi Vatani Birlikleri ile 2 bin Peşmergeden oluşan 5 bin kişilik hazır kuvveti ve Türkiye’yi bu sebepten Musul harekâtında istemiyorlar. Nedeni gayet açık; Türkiye’nin enerji kaynaklarına ve enerji yollarına yakın olmasını, bu bölgelerde Türkiye’ye müzahir unsurların hâkimiyetini arzulamıyorlar.
          ***
Irak kendi egemenliğini adam gibi koruyamadığı için biz Irak’tayız. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin ulusal güvenliğimizi tehdit eden terör üssü olmasına seyirci mi kalacağız?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.