YPG balonu böyle söner…

A -
A +
PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG’yi daha düne kadar kimse tanımazdı. Bölgede hiçbir etkinlikleri yoktu. Ne zamana kadar? DEAŞ ortaya çıkıp Musul’u ve Suriye’nin kuzeyini işgal etmeye başlayana kadar. Amerikalı bir kaynağın bu konuda şöyle bir tespiti var: “PYD-YPG sizin pasif tutumunuz nedeniyle parladı. DEAŞ, Musul’a saldırdığında ve Kuzey Suriye’de ilerlediğinde Türkiye Fırat Kalkanı ile yaptığını o gün yapsaydı bugün PKK-PYD diye bir örgüt belki yoktu.”
            ***
İddialara göre, DEAŞ Musul’a saldırdığında ve Kuzey Suriye’de sınırlarımıza yakın bölgeleri ele geçirmeye başladığında ABD; Türkiye’nin bölgeye kara gücü sokarak ABD’nin ve koalisyonun istihbarat-lojistik ve hava desteği ile DEAŞ’la mücadele etmesini istemiş.
Türkiye-ÖSO-Türkmenler ve Peşmergeden oluşan bir kara gücü ile DEAŞ’ın Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de ilerleyişini durduracak bir plana Türkiye’deki siyaset kurumu sıcak bakmış. Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den çalışma yapılması istenmiş. Ancak Genelkurmay Hukuk Müşavirliği ve Genelkurmay Harekât ve İstihbarat Başkanlıkları olumsuz görüş bildirmişler. Dolayısıyla Orgeneral Özel de bu plana karşı olumsuz görüş bildirmiş.
Amerikalılar bugün buna dayanarak şu argümanı dile getiriyor: “Eğer o gün DEAŞ’la Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de mücadeleye ‘evet’ deseydiniz, biz PYD-YPG’ye muhtaç olmazdık. Türk Ordusu ÖSO ve Peşmerge ile birlikte her iki bölgenin ana gücü olur, siz de bölgede belirleyici olurdunuz. Ama ABD, DEAŞ ile mücadelede kara gücü olarak PYD-YPG’ye muhtaç kaldı. Onları destekledi, eğitti, donattı ve silah yardımı yaptı. ABD’nin PYD-YPG’den başka çaresi kalmamıştı.”
            ***
Asker karşı görüş bildirmeseydi kısacası eğer Türkiye, Fırat Kalkanı ile ortaya koyduğu iradeyi Musul’un DEAŞ tarafından işgal edilmesinde gösterseydi bugün PYD-YPG diye bir yapının esamesi okunmazdı. Güvenli bölge de rahatlıkla oluşturulabilir ve bu kadar mülteci olmazdı. Genelkurmay, o gün FETÖ’cü generallerin etkisinde yanlış karar verdi.
            ***
Başkent’in geçen hafta misafir ettiği CIA Başkanının Ankara ziyareti sıradan bir ziyaret değildi. Öyle olsaydı CIA Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etmezdi. CIA Başkanı, Başkan Trump’ın talimatı ile Türkiye’nin küresel ve özellikle de bölgesel konulardaki düşünce ve önerilerini birinci ağızdan dinlemek üzere geldi. Yani özetle Trump’ı temsilen geldi. FETÖ, Suriye, DEAŞ, Irak ve İran konularında CIA Başkanı önce kendi ekibinden brifing aldı, sonra da aynı konularda neredeyse yarım gün MİT’i dinledi. Ardından Külliye’de Sayın Cumhurbaşkanının telkin ve tavsiyelerini, hassasiyetlerini not alarak döndü. Bütün bu bilgi ve imkânlar ışığında iki ay içinde ABD’nin yol haritası ortaya çıkacaktır. CIA Başkanının Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşme daha stratejik düzeyde. O görüşmede sanırım Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı da var.
Ankara bu temaslarda Obama yönetimi ile yaşadığı sorunları, yeni yönetimden beklentilerini ve iki ülkenin ortak neler yapabileceğini masaya koydu. Anlayacağınız stratejik tüm başlıklar konuşulmuş. CIA Başkanı, Trump’ın karar vermesi için gerekli olan verileri toplamış. Türkiye’den Orta Doğu’ya ve İsrail’e geçmiş.
Yeni CIA Başkanı Trump’ın ekibinde en çok güvendiği kişi. Bürokrattan ziyade siyasi kişiliği olan çok zeki birisi. Bütün konulara ilişkin tüm veriler toplanıyor. ABD-Türkiye ilişkilerinin istikameti iki aylık bir çalışma sonucu ortaya çıkacak deniliyor.
            ***
Uzmanlar Fırat Kalkanı Operasyonundan sonra bölge ülkelerinin ve paydaş ülkelerin Türkiye’ye karşı tavırlarında ciddi değişiklik olduğunu söylüyorlar. CIA Başkanının Cumhurbaşkanı ile görüşmesinde stratejik somut konuların ele alındığı sanılıyor. YPG-PKK ve DEAŞ’la mücadele konusu ile FETÖ’nün etkisiz hâle getirilmesi ve iadesi. FETÖ konusu derinliğine görüşülmüş. Kaynaklara göre, eğer Türkiye Başkan Trump’a FETÖ konusunda iyi malzeme verirse, sağlam delilli bir dosya sunarsa sonuç alınabilir. İade etmezseler bile kesin sınır dışı ederler, deniliyor. Aynı kaynak “Eğer Türkiye ABD’den FETÖ’yü alırsa Sayın Erdoğan’ın Trump’la kuracağı şahsi ilişkiler sayesinde alır” diyor. Trump’ın FETÖ’yü iade etmekten çok sınır dışı etme ihtimali ağır basıyor.
            ***
PYD-YPG ile çalışma ve onlara ABD yardımı konusuna gelince. Haber kaynağım bu konuda çok da umutlu konuşmuyor. Ancak eğer Sayın Erdoğan ve Türkiye, DEAŞ’la hem Suriye’de hem de Musul ve Kuzey Irak’ta mücadele konusunda Trump’ın önüne sağlam, hesabı-kitabı yapılmış, sayısı-yeri-yurdu-planı belli somut güçlü bir alternatif koyarsa ABD, PYD-YPG’den yavaş yavaş vazgeçebilir. Türkiye’nin ABD’yi YPG’ye muhtaç olmaktan çıkarması şart. Bunun için CIA Başkanına bir plan, bir önerinin verilmiş olabileceği söyleniyor. Türkiye, Rakka operasyonunu ve bölgede kalan DEAŞ unsurlarının bertarafını YPG’ye ihtiyaç duyulmadan kendi koordinasyonunda başarabileceğine Trump’ı ikna ederse PYD-YPG balonu söner. Türkiye-ÖSO ve Suriye Demokratik Güçleri içindeki yerli Arap unsurlar birlikte Rakka operasyonunu yapabilirler. Bu operasyon başarıya ulaşınca da terörden arındırılmış uçuşa yasak güvenli bölge planı devreye sokulup mültecilerin yurtlarına dönmesi sağlanır. Son demeçlerinde Sayın Cumhurbaşkanının El Bab’dan sonra Rakka’yı işaret etmesinin sebebi bu gelişmeler. Türkiye Cerablus’ta yaptığını Rakka’ya kadar Kuzey Suriye’nin tamamında yapmak istiyor. Bu konuda ABD’yi iknaya çalışıyor.
            ***
Obama’nın DEAŞ’la mücadele özel temsilcisinin Trump döneminde de görevde olması talihsizlik. DEAŞ’la mücadelenin koordinasyonundan sorumlu olan Brett McGurk geçmişte Irak Başbakanı Maliki’ye yakın bir isim. Irak’ta Şiilerle çalışmayı tercih etmiş birisi. PYD-YPG’yi tercih eden kişi.
DEAŞ’ın El Bab’dan kaçmaya başladığı haberleri geliyor. Kentte 10 bin sivil var. Bunların bir kısmı DEAŞ’lıların aileleri, zayiat az olsun diye çok yavaş ilerliyor birlikler. Ankara’daki beklenti El-Bab’ın düşmesinin çok uzun sürmeyeceği yönünde.
CIA Başkanının ziyaretinde edinilen izlenim; ABD’nin Orta Doğu’da iki önceliğinin olduğu. Birinci öncelik DEAŞ’la mücadele ikinci öncelik İran. DEAŞ’la mücadelede ortak hareket edebiliriz. Türkiye Orta Doğu’da İran yayılmacılığının ve İran’ın gücünün sınırlandırılmasından rahatsız olmaz. Ancak İran’a savaş açılmasını; İran halkına ambargo uygulanmasını da istemez.
Sonuç olarak Trump döneminin kolay bir dönem olmayacağı ama İsrail konusunda topa sert girmez isek Türkiye-ABD ilişkilerinin düzeltilebileceği kanaati yaygın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.