Neden “Evet”?

A -
A +
16 Nisan’da oylanacak cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ‘evet’ dememiz için iki önemli sebebimiz var. Mevcut sistemimiz parlamentolu vesayet sistemi. Yani siyasi istikrarsızlığa, dolayısıyla güven bunalımı ve ekonomik istikrarsızlığa açık. Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kuruldu. 2002’ye kadar 79 yılda 57 hükûmet kurulmuş. İktidarların ortalama görev süresi sadece 16 ay. 1950-60 arası devam eden Menderes hükûmeti darbeyle sonlandırıldı. Darbeden sonra da 40 yılda 34 hükûmet kuruldu. Hükûmet süresi 14 ay. En uzun süren AP tek parti hükûmeti ile (1971) DP tek parti hükûmeti (1960) darbeyle bitirildi. Siyaset dışı aktörlerin müdahaleleri, siyaset mühendisliği girişimleri ile ya hükûmetler istifa ettirildi ya da koalisyonlar bozduruldu. Buna rağmen direnenler de darbeyle gönderildi. 79 yılda 16 hükûmet işbaşına gelmesi gerekirken 57 hükûmet kurulmuş. Son 40 yılda ise 2002’ye kadar 8 hükûmet kurulması gerekirken tam 34 hükûmet kurulmuş. Acaba ömrü 14 ay süren bir hükûmet hangi icraatı başlatıp sonlandırabilir?              *** Bu kadar kısa ömrü olan bir hükûmete güvenerek kim gelip Türkiye’ye yatırım yapar? Küresel sermaye güvenli liman arar. O güvenli limanlar ise siyasi istikrarın olduğu, yatırımcının en az 5 yıl sonrasını planlayabildiği ülkelerde vardır. Anlayacağınız; siyasi istikrar güveni, güven de ekonomik istikrarı getiriyor. Zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olmayan ülkeler için ekonominin, zenginliğin, büyümenin anahtarı siyasi istikrar, siyasi istikrarın doğurduğu güven ve ekonomik istikrar. 14 yıllık AK Parti iktidarında tüm ayak oyunlarına, iç ve dış vesayet odaklarının antidemokratik müdahalelerine rağmen siyasi istikrar korundu. Türkiye millî gelirini 4’e katladı. 14 yılda cumhuriyet döneminde yapılanın 3-4 katı yatırım gerçekleşti. Ne oldu? Türkiye altın mı, petrol ve doğal gaz mı buldu? Hayır, Türkiye siyasi istikrarı, güveni ve ekonomik istikrarı yakaladı. Sonuç ortada.              *** İşte yeni hükûmet sistemi ile koalisyonlar tarihe karışacak. Milletin en az yüzde 51 oyunu almış güçlü hükûmetler en az 5 yıllığına iktidara gelecek. Bu sistemde güçlü hükûmet ve siyasi istikrar kaçınılmaz olacak. Güçlü halk desteğine sahip bir hükûmet ve siyasi istikrar da yukarıda özetlediğimiz ekonomik istikrarı doğuracak. Bazı saftirikler soruyor; “Ne yani, ‘Evet’ çıkınca cebimizdeki para mı artacak?” Aynen öyle. Siyasi ve ekonomik istikrar sayesinde Türkiye daha hızlı zenginleşecek. Bu sistem olsaydı AK Parti 14 yılda yaptıklarını 6-7 yılda yapar, kişi başı gelirimiz 20 bin dolar olurdu. Neden? Çünkü iç ve dış odaklar icraatlara takoz koyamazdı. Sarıkız, Ayışığı, 367 garabeti, iktidar partisini kapatma girişimi, 27 Nisan e-Muhtırası, Gezi kepazeliği, 17-25 Aralık darbe girişimi, MİT tırları operasyonu, Kobani kalkışması ve 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı, olamazdı.              ***
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ‘Evet’ dememizin ikinci en önemli sebebi, bu sistemle yargı-asker-bürokratik ile küresel aktörlerin vesayetlerinin sona erdirilecek olmasıdır. Demokrasilerde egemenliğin tek meşru kaynağı ve sahibi millettir. Egemenliği elinde olmayan bir millet ise hür ve bağımsız değildir.
1982 Anayasası Madde 6 şöyle: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti, egemenliğini,  anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.”
Kim bu yetkili organlar? Sadece TBMM, hükûmet ve bağımsız mahkemeler mi? Hayır, MGK, YÖK, Anayasa Mahkemesi, TSK, MİT; Yargıtay, Danıştay vs. vs...  Kurumlar da millet adına bu yetkiyi kullanıyorlar. İşte darbe ürünü 1982 Anayasasının püf noktası burada. Milletin ‘egemenliğini’ kullandırmak gibi bir rızası yok ama bu düzenlemeyle kurumlar kendinde egemenlik hakkını kullanma yetkisi bulmuş. Bürokratlar, askerler ve yüksek yargıçlar bu maddeye dayanarak vesayet sistemini kurmuş ve millet iradesinin gerçek temsilcisi olan Meclis ve hükûmetlere etki etmişlerdir. Egemenlik hakkına ortak olmuşlar ve hükûmetlerin devleti yönetmesine izin vermemişlerdir. İtiraz eden Meclis ve hükûmetleri de muhtıra, kapatma davaları ve darbe tehditleri ile yola getirmeye çalışmalardır. İnat edenlere karşı da darbeye başvurmaktan çekişmemişlerdir.              *** Yeni sistemle artık millet, egemenliğini vesayet ile paylaşmayacak. Meclis’te, yürütmede, hatta yargıda millet egemenliği tek belirleyici güç olacak. Çünkü meşruiyetin kaynağı millettir. Milletin egemenlik hakkını millet adına ya milletin doğrudan seçtiği Meclis ve hükûmet kullanacak ya da AYM ve HSYK üyelerinin seçiminde olduğu gibi Meclis ve Cumhurbaşkanının seçtiği kimseler kullanacak. Tekrarlamak gerekirse yeni sistemde vesayet imkânı ortadan kaldırılacak. Kimse orduyu, yargıyı ya da bürokrasiyi kullanarak yasama ve yürütmeye müdahale edemeyecek. Demokrasimizin utanç vesikası olan muhtıra ve darbeler dönemi sona erecek. Hâkimiyet tam anlamıyla kayıtsız ve şartsız milletin olacak. Eski sistemde çıkan krizlere, asker ya da yüksek mahkemeler hakem oluyordu. Siyasete müdahale edip düğümü çözüyorlardı. Bu da demokrasimize dolayısıyla ülkemize çok pahalıya patlıyordu. Yeni sistemde artık hakem, millet olacak. Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında bir kriz çıkarsa milletin hakemliğine gidilecek. Hiçbir kurum ve kuruluş kendini milletin yerine koyup hakemlik rolüne soyunamayacak. Yeni düzenlemeyle milletin sistem içindeki önemi ve ağırlığı artacak. Devlet milletle bütünleşecek. Artık devletin tek sahibi, cumhuriyetin tek koruyucusu millet olacak…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.