Acımadı mı, acıdı mı?..

A -
A +
Gazetelerde başlıklar; "PFDK, Aziz Yıldırım'a ve Gökhan'a acımadı!.." İnsan "bu başlıkları atarken", hiç olmazsa "Profesyonel Futbol Disiplin Talimatı'na bir bakar!.."
Baksalar, "aslında" bu başlığı "şöyle" atmaları gerekirdi; "PFDK , Aziz Yıldırım'a ve Gökhan Töre'ye acıdı!.."
Zira, "verilen 60 günlük (Aziz Yıldırım) ve 3 maçlık (Gökhan Töre) cezalar", Disiplin Talimatı'nın "ilgili" maddelerinde yazılı cezaların "en alt" sınırı; yani "işlenen suça göre", Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu "daha az ceza veremez"; ne var ki; 13'üncü maddede yazan "hafifletici sebepler" göz önüne alınarak, "takdiri bir indirim yapılmasın!.."
Aslında "ceza alanlar göz önüne alındığında", Disiplin Kurulu'nun, Talimat'ın 11'inci "Tekerrür" maddesini göz önüne alması ve "cezaları alt sınırın da üzerine çıkarması" gerekmez miydi, dersiniz?..
Koruma'nın sonu!..
Koruyun; Milli Takım otelinde odası basılıp tabanca ile tehdit edilen oğlu için konuştu diye "suçluyu bırakıp", mağdurun babasını suçlayın!..
"Tabanca ile tehdit edilen kendi oğlum olsa, ne yapardım" diye düşünmeyin.
"Dünyada anasız babasız büyümüş ilk çocukmuş gibi", işlenen suça , hem de adliyelik suça "bunu" mazeret olarak" gösterin!..
Bu konuda "kendini en yetkili görenin ağzı" ile, sanki "isteniyormuş" gibi, "Onu öldürmeli miydim" denilmesini "haklı görün!.."
Sonunda geleceğimiz nokta, "Gökhan Beşiktaş'ı sattı" olmazsa, başka ne olacaktır?..
"Cebine milyon avroları koyarken", hiç ama hiç "çocuk-mocuk" değil, ama "kovboyculuk oynamaya kalkınca", hem de "anasız babasız çocuk" öyle mi?..
İzleyin tekrar, Erciyesspor-Beşiktaş maçının 60 ile 70 dakikalarının arasını, Beşiktaş kulübesinden "Git oyununu oyna" müdahalelerine rağmen, Gökhan "kendini attırmak için hem de 'dizi' halinde neler yapıyor"; görün bakın. Dahası, Fenerbahçe derbisinden bir hafta önce, hem de takımı liderken ve "arayı açmak fırsatı" varken!..
"Korumanın Emre Belözoğlu'nu nerelere getirdiğini" yaşayıp, gördüğümüz hâlde, "koruyun Gökhan'ı"; koruyun ki, "Saha içlerinde, Emre'den beter olsun!.."
"Dördüncü hakem duymazlıktan gelip, arkasını dönmeliydi" diyenden, "Canım bu beynelmilel küfür, dünyanın her yerinde 'Git başımdan' anlamına söyleniyor, buna kırmızı kart gösterilir mi" diyenine kadar, yığınla yorumcu arkadaşımız, hiç düşünmüyorlar ki; "Her sporcu, öfkelendiği hakeme bu küfrü söylemeye başlarsa", spor sahaları ne hâle döner?.. 
Sadece "Benim Gökhanlarıma bu ayrılacak gösterilsin" diyenler de varsa, onlara denilecek söz; en hafifinden "Alan da kaçan mı" olmaz mı?..
Saha dışında "kovboyculuk", saha içinde "kabadayıcılık" oynamayı âdet hâline getirmiş sporcuları "korumak", onları "hak ettikleri cezalardan kurtarmak"  ile olmaz; onlara tıbbi destek, mentör desteği sağlamak, eğitmek, rehabilite etmekle olur!..
"Gökhan'ı gerçekten sevenlerin yapması gerekenler" bunlardır; Gökhan da "gerçek dostlarını" işte "bu tartıdan geçirerek" tanımalı ve seçmelidir!..
Bu nasıl espri?..
O ciddi adam, o dekanlıklar, rektörlükler yapmış değerli adam, Galatasaray Başkanı oluverince "bülbül" kesiliverdi; her gittiği yerde, önüne kim çıkarsa konuşuyor da, konuşuyor; esprileri bile bir harika!..
Gazetelerden "aynen" alıyorum; "Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ile görüşmeleri sonrasında, TFF ile sarı-kırmızılı kulüp arasındaki geçmiş dönemdeki sorunlar konusunda yöneltilen sorular üzerine, esprili bir şekilde, 'Niye ayrılık gayrılık yapıyorsunuz. Biz federasyonla kavga mı edeceğiz? Güreş mi yapacağız? Burası Futbol Federasyonu. Judo falan değil. Oraları olsa güreşiriz' cevabını verdi."
Spor yazarı arkadaşlarımız "insaflı", Avrupalı, Amerikalı bir gazeteci olsa, pek âlâ, "Burası da Futbol Federasyonu, öyleyse tekmeleşin" deyiverirdi, "espri yaparken", Güreş ve Judo Federasyonlarına "hakaret anlamına gelecek sözler söylediğini" fark etmeyen Galatasaray'ın  hem de "hukukçu"  Başkanı'na!..

Yakışır!.. 
Ey Galatasaray taraftarı; "Eğer gerçekten Ersun Yanal'ın Galatasaray teknik direktörlüğüne getirilmesini istiyorsan", çok yanılıyorsun; onun bugüne kadar "Galatasaray'a karşı tutumu" gazete arşivlerinde duruyor; Hakan Şükür'e yaptıkları da!.. 
Aslında "Ben varım" diyen Yılmaz Vural çok haklı; "Türkiye için, her cebinden Mancini + Prandelli'yi çıkaracak" bir hocadır, O; dahası, "Galatasaray için" Ersun Yanal'dan çok daha faydalı olacak, çok daha işi işler yapacak bir hocadır; "renkliliği ile" tribünlerdeki sefaleti yok eder ve Passolig'i de yener. "Futbol bilgisi" ile de, "bugün sözü edilenlerden eksisi yoktur, fazlası vardır!.."
"Yakışır mı" diye dudak bükeceklere de cevabım; yıllarca "aynı soru" üstelik "olumsuz" cevabı da verilerek, Abdurrahim Albayrak için yapıldı; şimdi "Galatasaray futbolunun başında ve de Galatasaray Kulübü'nün Başkan Yardımcısı!.."
"Yakıştı mı"; cevabı "liseliler" versin; "Yılmaz Vural yakışır mı"; benim cevabım; "Yakışır, hem de Abdurrahim Albayrak'tan da çok!.."

Sabri / Engin / Aysal!..
Sabri affedildi. "Şu anda oynadıkları futbola bakılırsa, "Selçuk'tan da, Dzmaili'den de daha faydalı olacak" bir orta saha oyuncusu, "A2 takımında "dönüşümlü olarak" oynatılıyor ve "onca para ödeniyor"; bu futbolcunun adı "Engin!.."
Sabri gibi, "tek antrenmana çıkarılmadan", Prandelli tarafından "eline verilen listeye bakılarak" A2 takımına yollanan Engin; "futbolu öğrendiğini söyleyen" bir Başkan'ın kurbanı olan futbolculardan!..
"Keşke öğrenmeseydi"; ne Sabriler, Enginler, ne Galatasaray Futbol Takımı, ne Galatasaray Kulübü, ne de "bizzat" kendisi bu hâle düşerdi; acaba pişman mıdır, Ünal Aysal?..
Bu nasıl gazetecilik?
Aynı gün, gazetelerin spor sayfalarında, "Galatasaraylı futbolcuların, Galatasaraylı basketbolcuların aylardır paralarını alamadıklarına dair" haberler var; Prandelli'nin, Ergin Ataman'ın "bu konuda sızlanmalarına dair" haberler var, aynı sayfalarda "Giden Ünal Aysal'ın, yeni yönetime eski parayla 50 trilyon lira para dolu bir kasa bıraktığına dair" haberler de var!.. 
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; bu haberlerin "ikisinin de doğru olması" mümkün mü?..
Yoksa, evet yoksa; "Bakınız, para var ama size ödenmiyor" mesajı verilerek, "Galatasaraylı sporcuların isyan bayrağını çekmeleri mi" isteniyor?..
"Doğruyu bulmak" bir telefon uzaklığında iken, "bunun bile yapılmaması" spor basınımızın ne hâle düştüğünü göstermiyor mu; yazıklar olsun!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.