Artık 'sıkıyönetim' dönemi!..

A -
A +
Sevgili Ömer Faruk'tan, sevgili Ali Aydın'a kadar, "Futbol Federasyonu'nun son aldığı sert kararlar" konusunda  gösterdikleri "gerekçeleri haklı" tepkilere saygı duyuyorum; evet haklılar; "Hakemlerin kucağına Federasyon tam bir bomba koydu!.."
Amma, "bana göre", haklılıkları "normal bir süreç için geçerlidir!.."
Bugün ortada "sporumuz ve futbolumuz bakımından" çok açıktır ki, "değil normal", hatta "normalin n'si kadar" bile bir durum kalmamıştır!..
Federasyon en başta "kendi tutum, karar , hata ve yanlışları yüzünden" futbolumuzun geldiği "uçurumun kenarı" ile ilgili olarak "çaresizlik içinde" böyle kararlar almak zorunda kalmış, kim bilir belki de "böyle kararlar almak zorunda bırakılmıştır!.."
Yani, ortaya "sıkıyönetimlik bir durum" çıkınca, alınan kararlar da "sıkıyönetimlik" olmuştur!..
Futbolumuzun "sıkıyönetimlik bir duruma gelmesinde", elbette "Federasyon kadar, hakemlerin de, kulüp başkan ve yöneticilerinin de çok büyük payı" vardır; öyleyse, durumun düzelmesi için "ilan edilen sıkıyönetimin sorumluluğunu" da, işte "bu kararlar ile, Federasyon, hakemler ve kulüp yöneticileri ortaklaşa yükleneceklerdir"; bence "doğrusu da budur" ve "doğru yapılmıştır!.."
"Eğer kucağa konulan bomba patlarsa", bedelini de, "bu üç kesim" ortaklaşa ödeyeceklerdir!..
Hakem arkadaş, bilmelisin ki sen, "çaldığın yanlış düdüklerle, çalmadığın hatalı düdüklerle, bir maçın, hatta bir ligin şampiyonunu, düşenini, çıkanını, Avrupa kupalarına katılanını, katılamayanını tayin edeceksin", taraftarları, kulüpler karşı karşıya getireceksin, "futbolumuzun ve futbolun peşine takılan sporumuzun bu hâle düşmesinde en büyük rolü üstlenen" üçlüden (diğer ikisi federasyon ve kulüp yönetimleri) olacaksın; sonra da "çok tehlikeli, hatta toplum düzenini bile bozacak hâle gelen kaosun düzeltilmesi için alınması gereken acil ve sert tedbirlerden biri" konusunda "Bana bu sorumluluğu yıkamazsınız, ben bunun altından nasıl kalkarım" diye ağlayacaksın; olmaz!..
Kalkacaksın arkadaş; kalkmazsan, küfür de ederler, yumruk da atarlar, tükürürler de, odanı da basarlar!..
Sevgili Ömer Faruk da, Ali Aydın da çok haklılar; "Dünya'nın neresinde var, böyle bir karar ve uygulama?.."
"Elbette yok" ama, Patagonya'dan, Uganda'ya kadar, "Nerede var, bizim futbolumuzdaki ve sporumuzdaki durum?.."
Yıllardan beri, "eyyamcılık yapan, mavi boncuk dağıtan, yönetmelikleri değiştire değiştire, yumuşata yumuşata bozuk pelteye çeviren, 6222 sayılısı gibi, özel çıkarılan kanunları bile hatırlamak istemeyen" federasyonların başında gelen Yıldırım Demirören Federasyonu'nu, "eğer bu kararlarının arkasında mertçe, erkekçe ve de sıkıyönetime ihtiyaç kalmayana kadar duracaklarsa", alkışlıyor ve kutluyorum!..
Helal olsun!..

Haftanın iki sözü!..

"Bu ülkede karda kışta Türk bayrağını koruyan, Türk polisi ve askerine taş da atılıyor, küfür de ediliyor, kurşun da sıkılıyor. Sayın Volkan Demirel, sen bunların hangisinden daha büyük baskı altındasın? Onlar silahlarını, bayraklarını bırakıp eve gidiyorlar mı? Üstelik maaşlarını biliyor musun? - Engin Verel"
"Bu olayın da elbet hukuk ve yargı önünde sonlanmasını bekliyoruz. Vicdanımızda böyle bir talep var. Ama şu algıyı da atlamayalım lütfen... Gerektiğinde hakem odasını da basacağını ilan etmemiş miydi Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım? İşte gördünüz, Arena'yı da bastı ve sporcusunu aldı! Herkes yemez ama algı budur. - Atilla Gökçe"

TSYD'yi kutluyorum!.. 

Bugünkü TSYD Genel Merkez ve İstanbul Şube yönetimleri için yazıyorum bu satırları... Türk ve Dünya Turizmi'ne büyük destek veren "seyrü sefa" dönemli bir yönetimin "gırtlağa kadar borç ve hatta hukukileri başta bin türlü dert ve problemler, dahası nerede ise enkaz hâline gelmiş tesislerle kucağınıza bıraktığı" Türkiye Spor Yazarları Derneği'ni, kısa zamanda "bugünlere kavuşturduğunuz" için sizleri kutluyorum!..
Borçlar ödendi, çalışanların ücretleri muntazaman ödeniyor, tesisler "yeniden" çağdaş ve örnek bir hâle getirildi; tüzüğün sizlere yüklediği maddi, manevi, kişisel ve kurumsal görevler aksatılmadan yapılmaya başlandı; daha ne olsun?..
Şimdi sıra, bizlerde, yani "dernek üyelerinde"; şefleriyle, müdürleriyle, yazarlarıyla, çizerleriyle, hatta genel müdürleri, genel yayın müdürleri ile bizlerde; "Derneğimize sahip çıkacağız" çıkmalıyız!..
Onun yönetimlerinin , meslek için, bizler için, dernek için yaptığı mücadeleye destek olmalı, arkasında durmalıyız!..
"Bildirilerini, eylem ve uygulamalarını" haberlerimizle, yorumlarımızla kamuoyuna, spor camiasına aktararak, onların "güçlerine güç katmalıyız!.."
Bunu, "Kazakistan milli maçı gecesinde saha içinde ve saha dışında yaşanan olaylar sırasında" gösterdik, hep göstermeliyiz!..
Mesleğimiz kutsaldır, onu korumak için, "meslek kuruluşumuzu da korumak ve güçlendirmek" görevimizdir, öyle de olmalı!..
İtibar, güç, onur, gurur, "birlik ve beraberliktedir"; bu beraberliğin, birliği de "meslek kuruluşlarımızdır"; unutmayalım!..

Bunlara ne denilecek?..

Volkan dedi ki; "Bu hareketi, milat olsun ve artık küfür edilmesin diye yaptım!.."
"Milat" acaba kaç gün sürdü; daha ertesi gün Fenerbahçeli taraftarlar, Galatasaray ile oynanan basketbol maçında "Volkan'ın miladına son vermediler mi?."
Volkan dedi ki; "Toplu küfür edilince, dayanamadım!.."
Düne kadar "tekzip edilmeyen" gazete haberlerine bakarsak, "aradan kaç gün geçti", Türk Polisi, kamera kayıtlarından "koskoca kale arkası tribününde sadece iki" ve de Volkan'ın kendisi "sadece bir" kişiyi tespit edebilmiş, o küfürlerin "iki tanesi" de "tribünle diyaloga girdiğinde" edilmiş; nerede "toplu küfür?.."
İnsan "acaba" diyor; Mahmut Uslu'nun "Bunların hepsi organize" sözüne hak vermek mi gerekiyor?..

Tevfik Sarpkaya!..

Kısa bir zaman aralığında "iki Nazillili ve değerli dostu kaybettim"; önceki, "1980'li yılların o terör karanlığının, gözünü budaktan, canını kurşundan sakınmayan emniyet müdürü ve valilerinden biri olan" Kamil Acun'du, şimdi de "Gençlik ve Spor eski Genel Müdürlerinden" Tevfik Sarpkaya!..
Sarpkaya, "Spor'un efsane genel müdürlerinden biri değildi", ama "Türk Sporu için elinden geleni yapan, ilkeli, dürüst, açık sözlü, güvenilen, diyaloga açık, paylaşan, dinleyen, çok çalışkan, dahası, Genel Müdürlüğün her kademesinde ve sonunda da en tepesinde görev yapmış "örnek" bir bürokrattı. Bizlere, yani gazetecilere "candan bir dost gibi" yaklaştı, emekliliğinden sonra da "sımsıcak bir arkadaş olarak hep bizlerle oldu, aramızda oldu!..
Nur içinde yatsın; ailesine, dost ve yakınlarına, spor camiasına sabır ve başsağlığı dilerim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.