Püfff!..

A -
A +
Aylardır ve aylardır söylenen şu; "Avrupa'ya gidemeyebiliriz!.." Galatasaray Futbol Direktörü Cenk Ergün'ün "tekrarladığı" bu söze karşı, yine aylardır söylenen bir başka sözleri daha var, Galatasaraylı yöneticilerin; "UEFA'yı ikna edeceğiz ve mali fair play için 2 yıllık yeni bir süre alacağız. Ocak transferinde de, gerekeni yapacağız!.."
Doğrusu, bu "oyalama taktiği" bir yönü ile başarılı da oldu. Spor basınımızın özellikle "gönlü Galatasaray'a yakın" birçok meslektaşımızı "aslında düşünmeleri ve yazmaları gereken eleştirileri" yazmaktan vazgeçirdikleri gibi, dahası, "bu oyalamadan etkilenmeyenleri" de hatta "ağır şekilde eleştirmelerini" sağladı. Dahası da var; "ellerinde olan" GS TV'nin ekranlarının büyüsü de, "yapmaları gereken eleştirileri yapmayan, dahası yapanları da hedef alan" bu arkadaşlarımızın hevesini ve meslektaşlarını suçlamalarının dozunu arttırdıkça arttırdı.
Öyle ki, "basın hürriyeti, düşüncüleri söylemek ve yazmak hakkı, yorum hürriyeti gibi" gazeteciliğin temelini teşkil eden ilkeleri "çöpe atarak", kendilerine "görev yazdıkları" işi yapmakta yarışıyorlar; "Koru ve kolla!.."
Ne yazık ki, yıllardan beri "bu çark böyle dönüyor; "kişiler kollanır ve korunurken", asıl olanın "kulüp olduğu" unutuluyor!..
İşte "o yüzden", Galatasaray bu hâle geldi; getirildi!..
Ünal Aysal dönemiyle başlayan 4 sezonda Galatasaray Kulübü, Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da değil, dünyanın, evet dünyanın "2 yıl en büyük gelirini sağlayan 30 kulübü, 2 yıl da 20 kulübü arasına girmişken", neredeyse "UEFA'dan mali durumu sebebiyle ceza alacak" duruma düşürüldü; kulüp kasası tam bir "Yağma Hasan'ın böreği" misali!..
Tablo buyken, ninniciler korosu, koca camiayı uyutuyordu; "Efendim, Galatasaray Kulübü'nde yönetimin, başkanın ibra edilmemesi olur muymuş... Efendim, Başkan'ın kellesi isteniyormuş, Galatasaray kelle veremezmiş... Efendim, bu başkan ve yönetimi Galatasaray'ı kurumsallaştırıyormuş, kelle avcıları bunu göremiyormuş... muş muş da muşmuş!.."
Evet, "kelle avcılarının, kendilerinden 'çok daha başka gerçekleri' gördükleri" çok geçmeden ortaya çıktı ve "kurumsallaşma morfini ile" Galatasaray'ın ne hâle düşürüldüğü, bizzat o Başkan'ın "kulübü bırakıp kaçması" ile ortaya çıktı!..
"Batıya pencere açan" büyük bir kulüpte, ne yazık ki, "bu kafayla uygun adım yürüyen" üyeler çoğunlukta olduğu için, bu üyelerin içinde hatta maliyeciler, ekonomistler, başarılı iş adamları, Prof'lar da olduğu için, Genel ve Divan Kurulları "gerekeni yapamadı" ve işte Galatasaray bu hâle geldi!..
"Bu oyalama ve uyutma" stratejisine "artık" inanmayın, ey Galatasaraylılar; "becerikli yönetimler" masal anlatmaz, sorunları çözer!..
İşte "UEFA cezalısı" Barcelona, "41 milyon avro bonservis bedeli ödeyerek" Arda Turan'ı alıyor, buna karşılık "8 transfer yapan" Galatasaray, "birkaç milyon avroya" doğru dürüst bir "stoper" alamıyor; "bu beceriksizliğin bahanesi" hazır; "Avrupa'ya gidemeyiz!.."
Peki, bu takım "sahada aldığı kötü sonuçlarla Avrupa'ya gidemezse"  ne olacak?..
Gitse bile, "Astana'yı bile yenemeyecek, biraz dişlilerden 4'er 4'er yiyecek" bir takım olursa ki, oldu; ne olacak?..
Tribünlere bir bakın; "küçülerek mi, ağlanıp sızlanarak mı, hakem yardımlarıyla kazanarak mı" bu tribünler dolacak?..
Hadi canım siz de; "markasına rağmen", o markaya "doğru dürüst değerini verecek"  sponsor bile bulamayan, dahası  "otel yönetimi kafası ile" kurtuluş reçeteleri yazmaya çalışan başkanlar, yönetimler ve onlara "şartsız" tâbi hocalarla Galatasaray kurtulmaz; anlayın artık!..
4 Puan için!.. 
"Çekleri, ülkelerinde, İzlanda'yı ülkemizde yenebilecek miyiz", daha doğrusu "birini yenip, öteki ile berabere kalacak mıyız"; işte bu soruları günlerdir sorup duruyoruz!..
Çekler de, İzlandalılar da "gruptan çıkmayı garantilemişler"; futbolcuları "bu rahatlık içinde oynayacak!.."
Bu durum, "onlar için" avantaj mı, dezavantaj mı; sahada göreceğiz!..
"Bizim için" ise "avantaja çevirmek de, dezavantaja dönüştürmek de", hocamızın ve hocamızın motive edeceği oyuncularımızın elinde!..
Fatih Hoca yapabilir mi; "yaptığını çok defa gördük"; örnekleri spor tarihimizde yazılı!..
Oyuncularımız yapabilir mi; "Eğer Hollanda'yı grupta bırakarak tarihe geçeceklerinin gerçekten farkında iseler", neden olmasın?..
Elbette "şans" ve "hakem" faktörlerini de hesaba katmamız gerek; sorarsanız, "Benim ümidim çok" ve "ay-yıldızlılara güveniyorum!.."
Blatter ve Platini!.. 
Dünya sporunda "hiç kimsenin şüphesi olmamalı" ki, Blatter ile Platini temizlenirse, "futbolun uluslararası yönetiminde" her şey düzelecek!..
60 yılı aşkın "gazeteci olarak" sporun içindeyim; o günden bugüne, öğrendiğim çok şey var, biri de "Uluslararası spor federasyonlarında çetelerin her zaman olduğu ve işin başında olduğu, güreşten boksa, futboldan basketbola, halterden bisiklete kadar, hepsinde, ama hepsinde!.."
Blatter gider, Milatter gelir, "yeni" çetesini kurar, Platini gider, Milatini gelir, "kendi" çetesini kurar!..
Ve de "böyle gelmiş, böyle gider!.."
İhtiras var, şöhret var, para var, var da var; çete olmaz mı?..
Aziz Yıldırım!..
Ben bu satırları yazarken, "Mahkeme kararının ne olduğu" henüz açıklanmamıştı. 
"Ne karar verilirse verilsin, bırakacağım" dediğine göre, "bundan sonrasına bakacağız!.."
Ne var ki, Aziz Yıldırım, "bu sezondaki performansı ile", adeta Fenerbahçelilere "Beni bıraktırmayın" diye bağırıyor!..
Yıllarca "bu senaryoyu yaşadığımız için", "bırakmak sözüne inanmak" çok zor!..
Bırakırsa, "Fenerbahçe de, Türk sporu da rahatlayacak!.."
Bırakmazsa, onu "Fenerbahçeliler düşünsün", ama Türk sporu için "gerilim süreci devam edecek" demektir; herkese kolay gelsin!.. 
Şota!.. 
Trabzonspor'a da yazık oluyor, Şota'ya da!..
Şota, "iddialı bir hoca değil"; heyecanı yok, coşkusu yok, "varsa da gizlemeyi çok iyi biliyor" ve futbolcusuna "o sinerjiyi veremiyor!.."
"Düşme korkusu olmayan" ve de "Avrupa Kupaları iddiası bulunmayan", açıkçası "şampiyonluk hayali kurmayan" takımlar için "ideal" bir hoca!..
Trabzonspor böyle mi?..
Şota'nın kariyerine bakmak, "ne demek istediğimi çok iyi anlatacaktır", anlamak isteyene!..
Dahası, Trabzonspor'u yönetenlere kalmış!..
Şaka!..
Van Persie de, Podolski de, "görüyor ve yaşıyoruz" ki, kendilerini "dev aynasında görüyor ve Türk futbolunu, Türk futbolcusunu, dahası Türk takımlarını çalıştıran hocaları küçük görüyorlar!.." 
Ben hocalarının yerinde olsam, hani o özellikle çocukların eğlendiği gösteri mekanlarında "aynalar bölümü vardır"; insanları "komik, zayıf, şişman gösteren" aynalarla dolu çadırlar; İstanbul'da da mutlaka vardır; onları, "arada bir oraya götürür", o aynalarda kendilerini görmelerini sağlardım!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.