Zirve mi, zırva mı?..

A -
A +

Neymiş; "Galatasaray'da zirve toplantısı yapılmış ve önemli görüşler ortaya atılmış, önemli sonuçlar da ortaya çıkmışmış!.."
Hoş hangi gazeteyi açsam "başka başka şeyler yazıyordu" ve hatta "aralarında uçurumlar olan" çelişki dolu haberler okudum ama hiçbiri buluşma hakkındaki görüşümü değiştiremedi; "Zirve değil, zırva toplantısı!.."
"Galatasaray'ı taaa  2000'li yıllardan başlayarak, bugüne getirenler, getirenler için, bol bol lâf atmalarına rağmen en ufak bir sorgulama yapmaya bile korkanlar ya da yapmak isteyenlerin önünü kesmek için çırpınanlar" bir araya gelecek ve de "Galatasaray'ı kurtaracaklar"; olacak şey mi; gelin de kahkahalarla gülmeyin!..
Hemen üstteki paragrafta "tırnak içinde yazdığım nitelikteki gelişmelerin sorumlusu olan değerli zatların içinde" Alp Yalman'ın ve de Adnan Öztürk'ün "ne aradığını" da anlamadığımı, yazmak durumundayım!..
Gerisi, "Dursun Özbek" hariç "ne yaptılar" ki, bugün "onlardan, Galatasaray'ı bu hâle düşürenlerden" akıl danışılıyor?.. 
Özbek "hiç olmazsa" başkanlığa geldiğinden beri "mali durumla ve UEFA problemiyle didişip duruyor, eskinin mirasından kalan rezaletleri ortadan kaldırmaya uğraşıyor"; Allah kolaylık versin!..
"Bu uğraş, kolay uğraş değil"; onun için "Son 20 yılın hesabının sorulması, Suada (Galatasaray Adası) olayının sonuçlandırılması" gibi, Galatasaray adına "zorunlu ama çetin" iki başka savaşın içine girilmesi, "UEFA ile uğraşı sonuçlandırılması ve mali durum  probleminin rayına oturtulması" mümkün olmadan, "savaş edilen cepheyi büyütmek" ve de "fillerin zücaciye mağazasına girmelerine yol açmak" olacak; ki, işte bu "stratejik olarak" doğru değil!..
Zaten hem Özbek, Genel Sekreteri İşbecer "bu konularda birkaç cümle ettiler" diye, "Haçlı seferlerine benzeyen" bir tablo ile karşılaşmadılar mı? Bu "zirve değil, zırva buluşması" da o günlerde "birileri" tarafından  "uydurulmadı" mı?..
Bilmem, Özbek ve İşbecer, Cengiz Han, Attila gibi "savaş uzmanı" hükümdarların "stratejik önerilerin" ya da "Savaş Sanatı" kitabını yazan Çinli Sun Tzsu'nun stratejik ve taktik önerilerini okudular mı; "şimdilik" doğruyu yapıyorlar.
"UEFA Savaşı" sonrası elbette sıra "Suada (Galatasaray Adası) ve 20 yılın hesaplaşmasına" gelecek.
Merak edilen, "acaba" gelecek mi?.. 

Öneri tam bir fiyasko!..

Büyük ümitlerle ortaya atılan "Futbolcudan hakem yapalım" önerisinin, bana göre, Ömer Faruk Ünal'ın dün gazetemizde yazdığı "Futbolcudan hakem olur mu" başlıklı yazısıyla suyu çıktı, işi bitti.
"Futbolcudan hakem olmaz" karşı çıkışının sebeplerini öyle bir sıralamış ki sevgili Ömer Faruk, "ancak lise/ üniversite takımlarında oynayıp, futbolu bırakmışlardan başka, hele Süper Lig'de oynamış, hele hele mesela Erman Hoca gibi ünlenmiş hiçbir futbolcunun hakem olmayacağını" hem de "şıp" diye anlayabiliyorsunuz, yazısını okuyunca.
İşte yazısının bitişi; "Son cümle; 2016 dünyasında futbolcudan hakem çıkmaz"; hadi gelin de edebilirseniz sevgili Ömer Faruk'u mahcup edin bakalım; hodri meydan!.. 
"Hakemleri, hatta futbolcuları eleştirebilmek, pozisyonlar hakkında görüş yazabilmek için mutlaka futbol oynamış olmanın gerektiğini" söyleyen eski hakem ve futbolculara da "Hadi ordan" diyen "sağlam bir yazı"; kutlarım!..
Bu arada, "hakemlik ve de daha sonra hakem eleştirmenliği, nihayet Merkez Hakem Komitesi üyeliği yapan", dahası "hakem atama görevini üstlenenlere" de, MHK Başkan Vekili Bünyamin Gezer'in kalesine attığın müthiş golle, ders verdiğini de yazmak bana epey keyif verdi, bilesin, sevgili Ömer Faruk!..

Havaalanı skandalında son durum!..

İstanbul'daki "Aziz Yıldırım'ın ve korumasının adlarının karıştığı "havaalanı kontrol skandalı" konusunda yazdığım yazı için, Vali Yardımcısı Bahattin Atçı aradı. 
"Olayın kendisinin bulunduğu" Atatürk Havaalanı'nda değil, Sabiha Gökçen Havaalanı'nda olduğunu belirterek, "özetle" şunları söyledi:
"Gereken soruşturmayı yaptırdım. Orada görevli komiser arkadaştan rapor aldım. Görüntülerde ses yok. Ama görgü tanıkları var. Anlaşılıyor ki, Aziz Yıldırım bazı tavırlar ortaya koymuş ve bir şeyler söylemiş. Af dileme yok. Bizim havaalanlarımızda iki kontrol yeri var. Bu olay ilkinde olmuş. İkinci kontrolde ceketler çıkarılmış, kemerler, cep telefonları çıkarılmış ve uluslararası standartlarda arama yapılmış. İkinci kontrolde Aziz Yıldırım da, koruması olan eski polis de, her isteneni yerine getirmişler. Kontrol eksikliği söz konusu değil."
"Havaalanı sorumlusu"  Vali Yardımcısı Bahattin Atçı'ya teşekkür ederim, şimdi Aziz Yıldırım'a bir sorum var:
Bu olayın haberleri, bizler yazmadan birkaç gün önce gazetelerde çıktı; "Havaalanı yetkilileri tarafından özür dilendiği" de haberlerde yer alıyordu. 
Vali Yardımcımız "Özür dileme yok" diyor, "Yoksa", her konuda "şıp" diye açıklamalar yapan bir kişi olarak, neden "Özür dileme olmadı" demediniz?..
Hoşunuza mı gitti, "devletin sizden özür dilediği" ifadesinin haberde yer alması?
"Bu" bir cümle ile, "göstermekten haz duyduğunuz havanızın gündemde tutulması", zatı âlinize çok mu keyif verdi?..

Gerçek acıdır!..

Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu'nun Amedsporlu futbolcu Deniz Naki'ye verdiği 12 maçlık ceza; yerinde!..
Aynı kurulun Amedspor'a "seyircisinin tezahüratı yüzünden verdiği" ve günlerdir tartışılan "1 maç seyircisiz oynama" cezası; az!..
Bu olayların benzeri  bir "Avrupa maçında olsaydı" ; acaba  "o takıma UEFA ne cezalar verirdi"; örnekleriyle ortada değil mi?..
Sporda "ayrımcılık" ve dahası, yani "ondan da çok ötesi", spor suçlarının en tehlikelisi en çirkini, en ağırıdır!..
Zira "kişisel" değil, "kitleseldir" hatta "ülkeseldir"; hoş karşılanamaz, izin verilemez ve de cezası "caydırıcı olmalıdır!.." 

Şaka!..

Hagi'nin 50'nci yaş günü için atılan tivitlerden biri de sevgili Ercan Taner'in; "Şair, yaş 35 yolun yarısı demiş ama Hagi'nin ne şairden, ne şiirden haberi var." Aman sevgili Ercan, "iyi ki haberi yok", olmasın da. 
Zira Şair (Cahit Sıtkı Tarancı)  hemen sonraki mısraında "Dante gibi ortasındayız, ömrün" diyor!..
Ünlü "İlahi Komedya" adlı kitabını yazmaya "35 yaşında başlayan" Dante eserine, "Hayat yolumuzun yarısında kendimi karanlık bir ormanda buldum" mısraı ile başlar ve sonra da "Cehennemi, Âraf'ı ve Cennet'i gezdiğini ve gördüklerini" anlatır!..
Asıl sorun şurada; Dante "35 yaşı" için, Zebur'un  Mezmurlarından birinden esinlenerek "Yolun yarısı" demiş ama, 56 yaşında, "ondan esinlenen" Cahit Sıtkı Tarancı da "46 yaşında" ölmüştür!..

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.