Galatasaray yarınını yiyor!..

A -
A +

“Hayata yeniden başlasam bu Galatasaray’ı tutar mıydım?”; işte bugün G.Saraylıların cevap arayıp bulmaları gereken soru bu!..

Yooo, sakın ola ki, “bu soruyu”, bugünün Galatasaray’ını maliyeten de, idareten de, sportifen de “içleri kan ağlayarak izleyen” Galatasaraylılar için sorduğumu sanmayın; zira onların, “eğer gerçekten Galatasaraylılarsa” bu soruya “Bin defa yeniden hayata başlasam, gene de Galatasaray’ı tutardım” diyeceklerini biliyorum, amma…
Ya 5 yaşında, 6 yaşında “sporun, futbolun, basketbolun, voleybolun ne olduğunu, takım tutmanın ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladıklarında, mahallede futbol, basketbol oynamaya heves ederek sarı - kırmızılı, sarı - lacivertli, siyah beyazlı, bordo mavili formaları giymek için can atacak yaşa gelen” çocuklara bu soruyu “birazcık değiştirerek” sorsak ve desek ki; “Galatasaray’ı tutar mısın?”; alacağımız cevap ne olur acaba¸ işte bütün mesele!..
Galatasaray Genel Kurullarında, Divan Kurullarında, yönetim kurullarında oturan ve “birbirini yiyen” beylerin, saha içinde, Galatasaray futbol tarihinin en kötü maçını oynayacak kadar, spora, futbola, kendi isim ve kariyerlerine, takımlarına ve kulüplerine ihanet içinde olanların ve “bu gidişe çanak tutan” saha kenarını işgal etmiş teknik adamların, “asıl düşünmeleri gereken” mesele burada; “sadece birbirlerini ve bugünün Galatasaray’ını değil, Galatasaray’ın geleceğini de yiyorlar!..”
Takımının, Antalyaspor’u son dakika golüyle 3 - 2 yendiği maçtan sonra Galatasaray Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin “Bizim takım da zaman zaman bazı puanları kaybetti. Bilerek kaybetti, birtakım yerlerden gelen telkinlerle kaybetti” demiş ve çok tepki çekmişti; bu sözleri hatırlayınız ve aklınızdan çıkarmayınız Galatasaraylılar; bir!..
İkincisi, “Muslera’yı bir tarafa koyuyorum”, bir takımın sahaya çıkan ve değişen, değiştirilen oyuncuları dahil bütünü, “bu kadar kötü oynar” mı?
Hoca, “takım tertibinde de, sistem ve taktikte de, oyuna müdahalede de, pazartesi gecesindeki kadar büyük hata ve yanlışlar yapsa” da, içlerinde “bir tane iyi oynayan” çıkmaz mı, iyi oynamayı bıraktım, “mücadele eden” çıkmaz mı?
“Oyuncuya dayalı” Rienkerink sisteminin tamamen bittiğini anlayan, dahası, “en büyüklerden başlanarak derin ve geniş bir tasfiye sürecine girileceğinin” bizzat İgor Tudor gibi tecrübesiz ve etiketinin altında ezilen bir hoca tarafından “zamansız ve yersiz biçimde açıklanmasının” altını çizen futbolcuların intikamı mıdır, “Muslera hariç” tümünün “kendilerini ve takımlarını bu kadar aciz ve zavallı duruma düşürmelerin” sebebi?..
Bu acı tablo, daha  çoook konuşulacak, yazılacak, tartışılacak, Tudor’a, bazı futbolculara hakaretler yağdırılacaktır, amma… 
Elbette, “asıl sorumlu”, göreve geldiğinden beri, Galatasaray futbolunun hem hocalarının, hem futbolcularının başına, hatta dahası “bir takım yerlerden gelen telkinlerin önünü kesecek” ve de “o sorumluluğun içini el hak dolduracak Galatasaraylı bir ağabeyi, yetkili ve sorumlu olarak getirmemesinden dolayı” başkan Dursun Özbek’tir ve bu aczi ve inadı yüzünden, “sadece kendi ayağına değil”, Galatasaray Kulübü’nün de, Galatasaray Futbolu’nun da ayağına kurşun sıkmıştır, sıkmaya da devam etmektedir!..
Bir Galatasaraylı genç arkadaşım maç bittiği sırada bana telefon etti, sesi titriyordu; “Öcal abi, nerede bu Galatasaray” diye sordu.
Ona dedim ki; “Galatasaray, maçtan önce bugünün kadrosundaki tek gerçek Galatasaraylı olan Sabri ile beraber evine yollanmıştı. Başakşehir önünde oynayan takım Galatasaray değildi!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.