Galatasaray Başkanı!..

A -
A +

Şeffaf olacağım diye işbaşına geldi, bağımsız denetim şirketinin raporunu kasada sakladı, üstüne kapalı kapılar ardında ‘sansürlü’ Divan Kurulu tertipledi… 

 

İnanamadım, hadi kendisi panik içinde, şaşkınlık içinde “ne yapması gerektiğini bilemiyor, bulamıyor”, hiç mi yanında “tecrübeli, böyle durumlarda ne yapılması gerektiğini ona söyleyecek, inandıracak ve yaptıracak” bir-iki dostu, “gönüllü danışmanı” yok?
“Şeffaf olacağım” diye işbaşına geldi, Genel Kurullarda, Divan Kurullarında devamlı olarak “şeffaflık nutukları” attı. Ve de Galatasaray’ın çarşamba günkü Divan Kurulunda, gene gazetelerin başlıklarda kullandığı gibi “sansürün, karanlığın gerisine saklandı!..”
Galatasaray Başkanı saklanmaz, Galatasaray Başkanı korkmaz, Galatasaray Başkanı “birilerinin kendisini kurtarmasını” beklemez!..
Eğer bir kişi, Galatasaray Başkanı ise ve de “Ben şeffafım, hiçbir şeyi Galatasaraylılardan saklamayacağım” sözünü vermişse, Divan Kurulunda “gizli oturum” teklifi verilince, çıkar kürsüye, “Ne gizli oturumu, bizim kimseden saklayacak bir şeyimiz yok. Üyelerimiz gelsinler bu kürsüye, görüşlerini anlatsınlar, eleştirilerini yapsınlar, sorularını sorsunlar, ben de cevaplarını vereyim, böylece sadece buradaki birkaç yüz üye değil, TV başındaki yüz binlerce Galatasaraylı da gerçekleri duysun” der ve “toplantıyı komik bir karanlığa gömmeye eşlik etmezdi!..”
Bir Galatasaray Başkanı, Divan Kurulu’nda o kadar üye varken, o üyeler arasında o kadar gazeteci ve muhalifi olduğunu bilirken, “Böyle bir sansürle neyi, kimden ve nasıl saklayacağının bilincine varır” ve bu teklifi reddettirirdi; ama nerde?..
O, daha verildiği zaman, “Eğer kendi bilgisi, kendi isteği, kendi kabulü dahilinde verilmedi” ise o teklifin varacağı amacı anlamalıydı. 
Nitekim “bu sansürün neye yaradığı” görüldü. Bu kurullarda yıllardan beri süren ve “görüş, bakış ve anlayış” bakımından “değişimin karşısına demir atmış” tam bir “taş bilince bağlanarak” ağırlıklarını hissettirme koltuklarına gömülmüş olanlar vardı, Galatasaray’da. Bu imkânın ellerinden gitmeye başladığını görünce “stres” tüneline girmişlerdi. O kürsüden “doğruları söyleyen, gerçekleri yazan kişilere ağız dolusu hakaretleri yağdırdılar” ve de böylece “içlerini boşaltarak”, rahatladılar. Koca Galatasaray’ı düşürdükleri hâle bakın!..
Zira, herkes iyi biliyordu ki, daha üyeler evlerine gitmeden, “öğrenmek isteyen” herkese, “o Divan Kurulunda nelerin konuşulduğu”  kurula katılan dostları, arkadaşları tarafından anlatılacaktı; “gizli kalması” mümkün müydü?..
Dursun Özbek, Galatasaray tarihinde “eline geçen fırsatları en kötü şekilde harcayan” bir başkan örneği oldu, olmaya da devam ediyor.
Eflatun’un, Mevlâna’nın, Şeyh Sadi’nin, Fatih Sultan Mehmet’in ve daha belki de nice benzerlerinin “İki kişinin bildiği şey sır değildir” anlamına gelen sözlerinden birini dahi bilmeyen, bilen ama hatırlamayan bir kişi, nasıl başkanlık eder, “ülkenin en büyük sivil toplum kuruluşu” dediği Galatasaray’a?..
İyi ki, basınımızda, “bir zamanların Babıalisinin gazeteciliği” yok, yoksa “o kasada sakladığı yabancı denetim şirketinin verdiği son 20 yılı inceleyen ve ortaya koyan” raporun içindekiler, gazete sayfalarına dökülür, TV ekranlarında “Arkası yarın” denilerek, pehlivan tefrikası gibi anlatılırdı.
Dahası, Galatasaray Adası ile ilgili “mahkeme kararını” çıkıp da “gizli belge” diye yutturmaya çalışan gülünç zihniyet, kişileriyle beraber “öyle bir sergilenirdi” ki, sokağa bile çıkmaya utanırlardı, elbette “ar damarları” varsa!..
Ve “şimdilik” noktalayayım; “asıl önemlisi” Galatasaray Başkanı, “eğer gerçek bir başkan ise”, aylardan beri “şeffaflığı çöpe atarak”, korumaya çalıştıklarının çoğunun, “kendisinin ve yönetiminin altını oymaya çalışanların arasında ve arkasında olduklarını” da bilmeli ve gereğini yapmalıydı, ama ne gezer?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.