Galatasaray’da durum!..

A -
A +

Galatasaray, “bir maçın sonucuna göre, genel kurul toplayıp, yönetim değiştiren kulüplerden” değildir. Spor tarihimizde örnekleri çoktur da, bir tanesi vardır ki, sevgili Kemal Belgin’e sorun, “sokakta yapılan o genel kurulu”, sizlere anlatsın!..
Galatasaray gelenekleri, “buna müsaade etmez”; onun da örnekleri çoktur; işte birkaçı:
Galatasaray tarihine bir bakın, Galatasaray-Güneş bölünmesinden sonra Galatasaray futbol takımının ne hallere düştüğünü görün!..
Hatırlayın, Galatasaray’ın “üst üste 14 futbol sezonunda” şampiyon olamadığını!..
Rahmetli Coşkun Özarı ile başlanan (5 maç), sonra rahmetli Turgay Şeren ile devam eden (22 maç), küme düşme potasına girilince de, son 3 maç için hocalığa rahmetli Tamer Kaptan’ın getirildiği ve de “27 puanla düşen Göztepe’yi ancak 2 puan geride bırakarak” kümede kalınan 1979-80 sezonunu da hatırlayın!..
Ya, takımı Fenerbahçe’ye 6-0 yenilirken, tribünde “rakip takımın başkanını tebrik yağmuruna tuttuğu için” o sezonun “fair play ödülüne layık görülen” rahmetli Özhan Canaydın Başkan unutulur mu?..
Dursun Özbek yönetimi “değiştirilmeyi hak edecek” büyük hatalar yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Ama, daha geçen ay yapılan “mali genel kuruldan ibra alarak güven tazeleyen” bir yönetim, “Başakşehir maçına bakılarak” değiştirilemez, 23 Nisan’daki Fenerbahçe maçında da “6 yese” gene değişmez.
Kulübün içinde olduğu “karanlık mali tablo ortada iken”, bir başkan ve yönetim değişikliğinin yapılamayacağını da “o mali genel kurul” gösterdi.
Zaten ortada “bu karanlık tabloyu değiştirecek bir “aday” da görünmüyor, adı ortalıkta dolaşanlara bakın; “Galatasaray’ın borç batağına saplanmasına sebep olan” eski başkanlar; Faruk Sürenler, Ünal Aysallar; olacak şey mi? Yoksa, onlara ödül (!) olarak “yeniden” başkanlık mı verilecek?..

Ada’da durum!..

Oyun devam ediyor. Danıştay’ın, “mahkemenin verdiği ve Danıştay ilgili dairesinin onayladığı” Galatasaray Adası’nda “imara aykırı olarak yapılan ilaveler konusunda verdiği yıkım kararı için” Galatasaray yönetiminin “tashihi karar” talebini de reddetmesi üzerine, “yıkımın gerçekleşmesi” kesinleşti ve de bugüne kadar gereğinin yapılması gerekiyordu, amma…
Galatasaray yönetimi, “Danıştay kararını”, gülünç bir şekilde “gizli belge gibi” saklamaya kalkıştı, 1 ay kimselere duyurmadı, sevgili kardeşim Hıncal Uluç “gerçekleri” yazınca da kıyamet koptu. Eski başkan, “hukuk hocası” Prof, Dr. Duygun Yarsuvat’ın da “Ne gizli belgesi, mahkeme kararı gizli belge olur mu” diyerek gerçekleri anlatıp “Gizli belge gazeteciye verildi” iftirasını atmaya kalkışanları utandırdığı olayda şu anda gelinen durak, “İşletmeciye gene zaman kazandırılmaya çalışılıyor” gibi!..
“Yıkım” davasını, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı açmış. Mahkeme “yıkım kararı” vermiş, Danıştay onaylamış, “tashihi karar” itirazını da reddetmiş. Ne olacak; “imara aykırı olan yerler” yıkılacak, neden geciktiriliyor, öyleyse? 
Galatasaray da “Adanın tahliyesini” istemiyor mu? “Tahliye konusunda” halen devam eden 4 dava yok mu; bir tanesinde ki, sanırım önümüzdeki hafta, “önemli bir ara karar” çıkması beklenmiyor mu?.. 
Bu davayı ve ara kararı etkileyecek olan adım neden hâlâ atılmıyor; o adım, “yıkım davasının ‘davacısı’ olan” Büyükşehir Belediye Başkanlığı Boğaziçi İmar Müdürlüğünün “yıkım için harekete geçmesi ve yıkması” değil mi?..
Peki, Galatasaray yönetimi ve hukukçuları neden Boğaziçi İmar Müdürlüğüne, “Hukuk süreci tamamlandı. Yargı karar verdi. Biz yargıya saygılıyız. Adamızda imara aykırı yerler yıkılmalı. Bunu gerçekleştirin” anlamına gelen bir resmi yazıyı “kararın tebliğinden beri geçen bir aydan fazla bir süreç içinde göndermiyor” da, ona, buna ve de “yıkım davasıyla doğrudan ilişkili olmayan, dahası muhtemelen yıkımı bu yüzden gerçekleştirmeyecek olan” 3 ayrı yere “yıkım için” yazılar yazılıyor?.. 
“Bu yazı” Büyükşehir’in ilgili dairesine “karar alınır alınmaz yazılsa idi”, şimdiye kadar “yıkım yapılacak” ve de “yıkım yapıldığı için” belki de, işletmeci “Suada” adını taktığı “büyük kâr yerinden, artık o kârları elde edemeyeceği için” kendisi çıkıp gitmek için masaya oturacak, “Yaptığım masrafı verin, gideyim” diyecekti!..
Söyleyin Allah aşkına, insanların aklına, “Galiba, birileri, kulüp üyeliğinden de ihraç edilen Mehmet Koçarslan’ın ‘yaz aylarını’ da orada geçirmesini mi istiyor” sorusu gelmiyor mu?..
Karar kesin, “yıkım hemen yapılmalı”; tahliye için de “verilecek kararın eli kulağında”, devam eden “dört davadan birinden mutlaka çıkacak”; ama Galatasaray yönetimi ve hukukçuları “yıkım işini ve tahliye davalarını ciddi olarak” takip ederlerse, elbette!..
Bugüne kadar “bunların yapılmadığına inanan” o kadar çok Galatasaraylı ile konuştum ki, yazmak gene şart oldu; kırılmaca, darılmaca yok!..

“Gitmeliler” ama ne zaman?..

“Yönetim gitmeli” diyenlere saygı duyuyorum, zira “çok ama çok” haklılar!..
“İgor Tudor gitmeli” diyenlere de saygı duyuyorum, “haklı oldukları” çok taraf var!..
Ama, “önce” bu âdeta “kokuşmuş hâle gelmiş” kadroda “büyük bir temizlik yaptıktan” sonra!..
Şaşıyorum; daha düne kadar, “Göbekli, koşamıyor” diye yerden yere vurduğumuz Sneijder, üzerinden bir hafta geçmeden nasıl birdenbire “gözde” oluverdi? 
Ünal Aysal’ın “Drogba ile kol kola girerek” Fatih Terim’i harcadığı gelişmelerden ve Drogba’nın gidişinden sonra, “aynı görevi üstlenmeye başlayan” Sneijder değil miydi? 
Galatasaray’da “futbolcuya dayanan” sistemin, Riekerink’in hocalığa getirmesiyle “Sneijder liderliğinde zirve yaptığını” yazanlar ve yerden yere vuranlar bizler değil miydik; “ünlü / ünsüz” kaç hocayı harcadı, bu futbolcular, liste ortada!..
Galatasaray kadrosu, “Sneijder hizbi, Selçuk hizbi, şaşkınlar grubu, gençler grubu ve tek kişilik ordu Sabri bölünmesinin” içinde kıvranmıyor muydu?..
“Sneijder’i kenarda oturtmakta” çok haklı değil miydi, İgor Tudor; ben olsam sezon sonuna kadar U-21 takımına gönderirdim, Emmanuel Eboue gibi…
Gülüyorum artık; mevsimin başından beri, “Galatasaray yaşlı, kondisyonu düşük” diye yazıp çiziyoruz, şimdi de, “İgor Tudor, Galatasaray takımını, çekiştiği takımların koşu rakamlarına ulaştırdığı ve de kondisyon yüklemesi yaptığı için” eleştiriyor; hocayı “Oyuncuları sakatlıyor” diye suçluyoruz. Sormak gerek, bizlere; o kadro, sezonun başından beri “sakatlıklara abone olmuşken” ortada İgor Tudor mu vardı, geldi, 7 hafta geçti, ortada sakat var mı?..

Şaka!..
Beşiktaş, Lyon önünde “ilk yarıda Beşiktaş gibi” oynadı, ama ya “ikinci yarıda?..”
Maçı beraber seyrettiğimiz gruptaki bir Beşiktaşlı, “ikinci yarı oynanırken”, Galatasaraylılara takıldı; “Sizin takımın Başakşehir’e karşı oynadığı gibi oynamaya başladık, gol yiyeceğiz!..”

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.