Şenol Hoca ile hasbihal!..

A -
A +

''Futbolu-muzun ‘bilge adamlarından biri’ olan sevgili hocamıza bir şeyler oldu. Yatıştırıcı olacağı yerde yangına körükle giden ilk o oluyor…''

Sadece futbolumuzun değil, sporumuzun “bilge adamlarından biri olan” Şenol Hoca’ya “bir şeyler” oldu. Bazı günler, bazı olaylarda takındığı tavırları, yaptığı açıklamaları gazete sayfalarında okuyor, TV ekranlarında görüyorum ve de üzülerek söylüyorum ki; neredeyse “onu tanıyamayacağım!..”
UEFA’nın, Lyon ve Beşiktaş için aldığı “ertelemeli ceza” kararından sonra yaptığı açıklama da bunlardan biri!..
“Kritik bir maç oynayacaksın”, sana “1-0’lık bir galibiyet yetiyor”, neden “işine bakmıyor” da, Beşiktaş Başkanı ve yönetiminin yapması gereken ve de “zaten yaptıkları” işe soyunuyor, onlarla “tepki ve cevap” giriyorsun?..
Ne demek “Cezanın veriliş zamanı manidardır”, ne demek “Ben bunu senaryonun bir parçası olarak görüyorum”, ne demek “UEFA, maç öncesi bize gol attı”, ne demek “Bizi boynumuzdan assalar bile teslim olmayacağız, sahada savaşacağız” lafları?.. 
Diyelim ki, “UEFA gerçekten tuzak kurdu, Beşiktaş’a; çok açık ki, bu tuzaktan tribünlerdeki seyirci etkilenecek, gerilecek, senin “takımın hocası olarak” havayı yumuşatman, “yangına körükle gitmemen” gerekmiyor mu? Sen, “Bizi boynumuzdan assalar bile teslim olmayacağız, sahada savaşacağız” dersen, “hatalı bir-iki hakem kararından sonra” tribündeki seyirci ne yapmaz?..
“Ertelemeli” bu karardan futbolcuların etkilenmişse, “onları motive etmek, kararın etkisinden kurtarmak” mıdır bir hocanın görevi, yoksa “onları germek” ve de “UEFA bizi yakacak” moduna getirmek midir?..
Bak hocam, evet, sana bir şeyler oldu, son aylarda; hakemlerle itişip kakışıyorsun, “rakip hocalar” ve hatta “rakip futbolcular” ile itişip kakışıyorsun, “hiç üzerine vazife olmayan” konularda “yersiz ve zamansız açıklamalar” yapıyorsun; “nedenini sormayı” bir yana bırakıyorum, ama herkes görüyor ki, “sana yakışmıyor!..”
Bizler yürekten inanıyoruz ki, “Beşiktaş, Lyon’u eleyecektir”, zira rakibinden çok daha güçlü bir takımdır. Yeter ki, “saha içinde” futbolcuları “saha kenarında” hocaları görevlerini yapsın. Eee, ne oluyor maçtan 36 saat önce “gol yemekten bahsetmek, savaş çığlıkları atmak, asılmaktan söz etmek?..”
Nasıl olsa, bu yazı, “maç oynanıp bittikten çok saatler sonra basılacak bir gazetenin sayfasında çıkacağı için”, açık açık yazıyorum, hem de “Dost acı söyler” diyerek; yoksa bilinçaltında “elenmek korkusu mu vardı” ve de bu açıklaman “elenişin bahanesi” mi olacaktı, sevgili hocam?..
Eğer bu açıklamalar ile muradın “futbolcularını ve seyircini maç öncesi savaş moduna motive etmek” idiyse, bu düşünce, bunca yıldır “bilge hoca” diye tanıdığımız ve alkışladığımız Şenol Güneş’in, bizzat “Şenol Güneş tarafından yerle bir edilmesi” demektir ki, işte “buna” gönlümüz de, aklımız da, kalemimiz de razı olmaz!..
Düşün hocam, “bizim taraftarımızın saha dışı, bizim seyircimizin tribün olayları bakımından kulüplerine ne kadar zarar verdikleri”, sadece “UEFA / FIFA gibi uluslararası kuruluşların “disiplin arşivlerinde değil”, bizim Disiplin Kurullarımızın arşivlerinde de “ceza dosyaları” olarak rafları, hatta odaları dolduruyor. Düşün biraz, “böyle” bir tabloda “UEFA kararı”, hiç olmazsa “maça gelen seyircinin daha dikkatli ve hassas davranmasını, sahaya meşale başta ceza getirecek şeyler atmamasını” sağlamaz mı?..
Kararı “Hayatımın haksızlığı” diye yorumluyorsun, yok hocam, aslında “hayatının haksızlığını kendi kendine sen yapıyorsun”; bu ve benzeri açıklamalarınla, Gençlerbirliği maçında altına imza attığın “Ümit Özat tablosu” ve benzerleri ile. 
Dikkat hocam, “egonu ve bilinçaltını bastır” ve bunca yıldır “yerden göğe dizdiğin küplerin en altındakileri” çekme; sana yakışan “başarı yolu” budur; başka yol arama, lütfen!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.