73’lük bir hoca, yakışır!..

A -
A +

Lucescu sevdalıları, gene harekete geçtiler ve “nedendir bilinmez”, ille de yeniden Türkiye’ye getirmek istiyorlar!..
“Durmadan” gazetelerde haber çıkıp duruyor; “Galatasaray yönetimi, futbol takımının başına Lucescu’yu getirecekmiş!..”
Shakhtar Donetsk’ten ayrılıp Zenit’e giden 1945 doğumlu hoca, Rus basınındaki haberlere bakılırsa, “takımı, lider Spartak Moskova’nın 8 puan gerisinde lig üçüncülüğüne oturunca, kapının önüne konuyormuş”; yani kovuluyor!..
Eh, tam da “takımı gençleştirme kararı alan” Galatasaray yönetimine “uygun (!)” ve “kovulmak üzere olan” bir hoca, seneye (2018), “Allah uzun ömür versin”,  maşallah 73 yaşına basacak!..
Böyle bir düşünceleri varsa” ve “denize düşen yılana sarılır” misali bir seçimle “Lucescu’yu getirmeye niyetleniyor” iseler, Dursun Özbek ve arkadaşları, göreve geldiklerinden beri, “kaç hoca değiştirdiler”, hâlâ “nasıl bir hoca alınması gerektiğini” öğrenemediler, anlaşılan!.
Şimdi de “çoktan emekliliği gelmiş olan” Lucescu’ya, “Rusya’da verilmek istenmeyen emeklilik maaşını ve ikramiyesini”, hem de en yüksek dereceye çıkararak ödeyecekler, galiba!..
Çok açık söyleyeyim; “Böyle bir ulufe aptallığı, Çavuşesku Romanya’sında bile yapılamazdı”; kulakları çınlasın, bir zamanlar birisi çıkıp, “Türk futbolunda olanları, Çavuşesku Romanya’sı ile kıyaslamıştı”; kimdi acaba?..

Utanmıyorlar!..

Gazetelerde haberi okuyunca inanamadım; hatta bir süredir, Galatasaray kulislerinde konuşulmasına ve kulaklara fısıldanmasına rağmen.
Zira, “Galatasaray yönetimi, böyle altı da, içi de boş bir iddia ile, böyle zavallılık ifade edecek bir adımı atmaz” diye düşünüyordum; atmış!..
Galatasaray Divan Kurullarında, Galatasaray Genel Kurullarında ve de asıl davaların devam ettiği mahkemelerde, savcıların, hakimlerin peşinde, “Galatasaray Adası’nın, onu ‘Suada’ yapan Mehmet Koçarslan’a peşkeş çekilmesine son vermek için” adeta “tek kişilik ordu” gibi mücadele eden, koşturan “avukat” Tayfun Akçay’ı “ihraç talebi ile” Disiplin Kurulu’na vermişler, Disiplin Kurulu da “sözlü savunma için” davetiye çıkarmış!..
Eee, doğrusu ya, “Galatasaray Kulübü üyeliğinden atılmayı” çoktan hak etmişti, Tayfun Bey; “Sen, Koçarslan peşkeşinin devamına nasıl olur da engel olmak istersin”, Havuz başında “ikramlar içinde eğlenmek, güneşlenmek, keyfetmek” varken?..
“Böyle” bir nimetler sofrasını elinin tersi ile itip, yaz demeden, kış demeden, hem de “bedavaya ve gönüllü olarak”, yıllardır, “onca mahkeme, onca Büyükşehir Belediye, onca Galatasaray Divan ve Genel Kurulları kararlarına saltanatı devam eden Suada İmparatorluğu’nu yıkmak için koşturmanın arkasında mutlaka ‘gizli’ bir sebep vardır” Tayfun Bey!..
Onun için de “Senin, Galatasaray Kulübü üyesi olarak, bu çatının altında kalmana gerek ve imkân yoktur”, öyle değil mi? 
“Öyleyse” bu kulüpten atılmayı hak etmedin mi; “Hadi sana güle güle!..” 
İşte, “Tayfun Akçay’ın, ‘ihraç’ talebi ile Disiplin Kurulu’na verilmesi tablosu”, tam da budur, Galatasaraylılar!..
Bakalım, Galatasaray Disiplin Kurulu’nda “hâkimler var mı”, yoksa “o kurulun üyeleri de, bu yönetime biat etmiş kişiler olarak” mı Galatasaray tarihine geçecekler; göreceğiz!..
Ve de “Galatasaray’ın hukuk duayenleri”, başta “eski başkan ve hukukçuların hocası” Duygun Yarsuvat olmak üzere, “bu ayıplı adıma karşı” susup oturacaklar mı; onu da göreceğiz!..

Neden ve nasıl?..

Spor basınımızın Galatasaray’a “düşmanlık derecesine varan” karşıtlığı ve karıştırıcılığı, “Dursun Özbek yönetiminin de acizliği” ile arşa vardı!..
UEFA kriterlerinin, “kulüp borçları ile ilgili olmadığı, sadece futbol sınırlaması için konulduğu” ortada iken, “Galatasaray’ın borçları” kuruşuna kadar yazılıp, çizilerek “UEFA’dan yeniden ceza alacağı” palavraları haber ve yorum hâline getirilmeye hâlâ devam ediyor.
Ama, “borç bakımından ondan daha kötü durunda olan” ve de “bu borçları ödemek için satacak şeyleri olmayan kulüpler” ile tek haber bile yapılmıyor!..
Dahası, Galatasaray Başkanı’nın “UEFA ile hesabımız kapandı, artık ceza risk yok” diye defalarca açıklamasına rağmen, hâlâ bu yönde haberler var, ama UEFA açıkladı ki, “asıl takipte olanlar”; Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş!..
Büyük kulüplerden herhangi biri, futbolcularına, sporcuları “aylarca ödeme yapamazken”, spor basınımızda “tık” yoktur, Galatasaraylı futbolcuların alacakları konusu, nedense spor basınımızda “pehlivan tefrikası” yapılmaya devam eder!..
Daha açık bir örnek vereyim; “Aziz Yıldırım’ı eleştirmeye bile korkanlar, çıkar Galatasaray Başkanlarına hakaretler yağdırırlar”; bu nasıl iştir?..
Spor basınının “bu ayrımcılığının sebebi nedir, Galatasaray yönetimleri buna nasıl izin verirler, Galatasaray camiası nasıl suskun kalır, anlamak mümkün değil!..

Tencere / Kapak!..

Galatasaray’a “1 maç seyircisiz oynama ve de bir yığın tribünün kapatılması” cezaları verilmiş; az verilmiş!..
Galatasaray’ın “en büyük düşmanı” işte bu “tribünleri ve stadı kapattıran” seyircidir; üstelik sadece futbol salonlarında değil, basketbol salonlarında da varlar!..
Takımlarının “onlara ihtiyacı olduğu süreçte ve maçlarda” ortada yokturlar, tribünleri ve takımlarını “yapayalnız” bırakırlar, Liverpool’un dünyaca ünlü “Asla yalnız yürümeyeceksin” şarkısından zerre kadar nasiplerini almamışlardır, sadece “İyi gün dostudurlar”, ama her zaman “Galatasaray’a ceza yağmasının da bir numaralı sorumlusu olmaktan” vazgeçmezler, vazgeçmediler!..
Galatasaray yönetimleri de, üstelik bu “kamera / teknoloji ve yer / bilet kontrolü” sürecinde, “Galatasaray düşmanlarını tribünlerden tasfiye için” tek adım atmayarak, “onlara kendilerini de, tribünleri de, Galatasaray’ı da teslim etmeye” devam ederler!..
Başkanları, “Azizsilin’i taklit edip Dursunsilin imal etmeye” kalkışır da, Aziz Yıldırım’ın “Fenerbahçe tribünleri için aldığı tedbirleri” nedense görmezden gelir ve “bu azgın seyirciye yeşil ışık yakmaya”, hem de “Taraftar tepki göstermede haklıdır” diyerek, onların önüne “takımın hocasını, futbolcusunu koymaya” devam eder; yazıklar olsun!..

Şaka!.. 

Galatasaray’ın basketbol koçu Ergin Ataman “Fenerbahçe’yi kıskanıyorum. İdolüm Obradovictir” demiş.
Fransızca olan “idol” kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlüğünde iki karşılığı vardır; 1 - (İsim) Çok tanrılı dinlerde tapınılacak kimse. 2 - Örnek alınan, en çok hayranlık duyulan kimse.
Hatırlıyorum, bir süre önce de, “Obradovic, Obradovic olduysa benim sayemde” gibilerden bir söz etmişti, Ataman!..
Galatasaray Basketbol Takımının “neden” bu hâllere düştüğünü, bilmem ki “bu iki söz ve bunların etiketi” ortaya koymuyor mu; “Obradovic Sendromu!..” 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.