O günler ve bugün!..

A -
A +

'Aziz Yıldırım hani bırakıyordu, hani veliahdını bile hazırlamıştı? Şimdi ‘Seneye de varım’ diyor…'

“Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz!..”
Rahmetli İslam Çupi’nin, “o unutulmaz kaleminden dökülen” bu satırlara, pazartesi sabahının erken saatlerinde gazetelerin WEB sitelerinde ufuk turu yaparken, Haber Türk’ün “kel alaka” bir derlemesinde rastladım!..
Okudum, bir daha, bir daha okudum. Rahmetli Kemal Ilıcak’ın Tercüman’ında rahmetli Necmi Ağabey’in (Tanyolaç) başkanlığındaki “o dev kadronun süper starı” İslam Çupili günlerimizi hatırladım.
Ve de, elbette “o günlerin Fenerbahçe’si” gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geldi, geçti!..
O günlerde, “Türkiye’de iki tip kulüp vardı”, milyonlarca sporsever, taraftar, seyirci için; “Fenerbahçe ve diğerleri!..”
Evet, “Galatasaray ve Beşiktaş bile”, ülkenin dört bir yanını tutmuş ve “sayılar, istatistikler başta” her yerde, her şeyde “çok önde ve farkı fark edilen” Fenerbahçe’nin yanında “diğerleri sınıfına kalmışlardı!..”
Fenerbahçe takımları, futbol başta olmak üzere, ülkenin neresine giderlerse gitsinler bir “bayram havası içinde karşılanıyor, ağırlanıyor, uğurlanıyordu.” Tribünler, salonlar “sarı-lacivertli flama ve bayraklarla donanıyor, tıklım tıklım doluyor”, spor dergileri, spor sayfaları “Fenerbahçe” yazdıkça, “Fenerbahçe resmi” koydukça tirajlarını katlıyorlardı!..
Hey gidi hey, 1907’de N. Ziya Songülen ile başlayan, Hulusi Salih Paşalar, Dr. Nazım Beyler, Nasuhi Baydarlar, Muvaffak Menemencioğluları, Şükrü Saracoğluları, Zeki Rıza Sporeller, Agâh Erozanlar, Medeni Berkler, Hasan Kâmil Sporeller, Razi Traklar, İsmet Uluğlar, Faruk Ilgazlar, Emin Cankurtaranlar, Fikret Arıcanlar, Güven Sazaklar ve daha nicelerinin başkanlıklarıyla devam eden süreçte “böyle muhteşem bir tabloya imzasını atan” bir kulüp hâline gelmişti, Fenerbahçe; ya şimdi?..
Sözü uzatmayayım ve “şimdiyi” özetleyeyim; “1907’de ‘songülen’ ile başlayan” süreç, ne yazık ki, “110 yıl sonra 20017’de ‘songüldürmeyen’ ile” devam ediyor!..
“Songüldürmeyen”, ne yazık ki, “koyu Fenerbahçeli” Mehmet Ali Erbil’in mart / nisan aylarındaki TV programlarında “yeri ve zamanı gelince” söylediği ve seyircileri kahkahalarla güldüren bir sözünü “gene” tekrar ederek, camiayı avutmak ve uyutmak istiyor; “Bu defa olmadı, seneye şampiyonuz!..” 
Neyse ki, eskiden “3 yıl üst üste şampiyonuz” derdi, bu defa “tevazu gösterdi” ve “Seneye” dedi!..
Hani, “Yargıtay kararı açıklanır açıklanmaz, bırakacaktı? Hani veliahdını bile ilan etmişti; “Ali Koç”; ne oldu? Bu verilip de, “tutulmayacak” kaçıncı söz; Fenerbahçe, bu kadar mı, “avutulmaya, uyutulmaya, kandırılmaya layık görülen” bir camiaya sahip?..
Ama “Futboldaki başarısızlığın sorumlusu başta benim, sonra da bu yönetim” dediği hâlde, “Aziz Yıldırım’ın bu sözünü bile otosansüre tabi tutup”, alt haber yazılarında “… başta benim” kısmını vermeyen, vermek istemeyen, “veremeyen” anlı ve de şanlı “TV haber kanallarımız” oldukça, Aziz Yıldırım, anlaşılıyor ki, tribünleri “ömür boyu seyircisiz maç cezası verilmiş” hâle getirene kadar, koltuğunda oturmaya devam edecektir.
Onca “koca koca isimler var”, camiada; birisi, birkaçı çıkıp da diyemiyor ki; “Ey Fenerbahçe, yeter artık, titre ve kendine dön”; yazıklar olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.