G.Saray’da Yıldırım üslubu!..

A -
A +

Yönetimlerin dahi uyutmaya çalıştığı, “uzatmak için ellerinden geleni artlarına koymadıkları” ve hatta “mahkeme kararlarını bile sakladıkları” bir “uzun” süreçte, “Galatasaray Adası - Mehmet Koçarslan - Suada mücadelesini” bunca zamandır “adeta tek kişilik ordu olarak yapan” ve “gönüllü olarak” mahkemelere koşan, Danıştaylara kadar giden, bir Galatasaray Divan Kurulu üyesi vardır; Avukat Tayfun Akçay!..
Yıllardan beri, Divan ve Genel Kurul toplantılarında “eleştiri ve öğüt verme duayeni olarak” ünlenen, ama “nedense” Galatasaray Adası mücadelesinde “Suada ve işletmecisinin karşısında olmağı gerektiğine inananları hayal kırıklığına uğratan” bir başka divan üyesi de vardır; Hayri Kozak!..
Tayfun Akçay’ın yaptığı mücadeleyi “dürbünün tek ters tarafından bakarak” değerlendiren ve “Galatasaraylı grupların sosyal medya yazışmaları içinde yaptığı” bir açıklama ile “ona Disiplin Kurulu’na sevk kapılarını açan” kişi de Hayri Kozak’tır!..
Attığı ve “fitili ateşleyen” tivit şöyledir: “Arkadaşlar, Hıncal Uluç isimli genellikle Galatasaray’la ilgili olumsuz haberlere dört elle sarılarak köşesinde yer vermekten büyük haz duyan yazarın gazetesinde çıkan bir köşe yazısını okuyarak, konunun direkt ilgilileri ve hukuki sorumluları olan Avukatımız Eşref Alaçayır ve ekibinden hiçbir görüş almadan çeşitli yorumlar yapmayı son derece yanlış bulduğumu ifade etmek isterim.
… Ayrıca bu vesile ile Divan Üyelerimizden olan Av.Tayfun Bey’in de geçtiğimiz cumartesi günü yapılan Olağan Genel Kurulumuzda bu konuyu yazılı veya sözlü dile getirmek yerine Hıncal Uluç’a başvurmasını da iyi niyetle bağdaştıramadığımı belirtmek isterim.”
Yukarıdan beri “bütün bunları” neden yazdım; Galatasaray’ın başında olan başkan ve yönetimlerin, Divan Kurullarının “nasıl yönetildiğini” zaten spor kamuoyu da, Galatasaray camiası da görüyor, biliyor. İş gelip, “Disiplin Kurulu’na dayandığı için”, bu kurulun “nasıl bir kurul olduğunu” anlatmaya dayanıyor.
Mesela, bir Disiplin Kurulu Başkanı, “Kozak’ın sütunuma aldığım tiviti” ile başlattığı sosyal medya tartışmalarına “büyük” harflerle yazdığı “şöyle” bir tivitle katılabilir mi; “SEVGİLİ HAYRİNİN (“HAYRİ’NİN” OLACAK) SÖYLEDİKLERİNE KATILIYORUM. TAYFUN GÖREVLİ OLDUĞU ADA ÇLIŞMA (“ÇALIŞMA” OLACAK) GRUBUNDA EDİNDİĞİ BİLGİLERİ GAZETECİLERE SERVİS EDEREK BÜYÜK KABAHAT İŞLEMİŞTİR.
KENDİ REKLAMINI YAPMAK İÇİN 2 SENEDİR ÇIRPINAN DİVAN YEMİZ (“ÜYEMİZ” OLACAK)  MUTLUMU (“MUTLU MU” OLACAK) YAPTIKLARINDAN (“?” İŞARETİ OLACAK) - CELAL EMON 93”
Aslında, “bu tartışma fırtınasına katılmaması ve tarafsız kalması gereken” bir Disiplin Kurulu Başkanı’nın, “katılacaksa bile” Hayri Kozak’a “şöyle” bir soru sorarak katılması gerekmez miydi; “Sevgili Kozak, tivitinde Tayfun Akçay’a ‘Hıncal Uluç’a başvurmak yerine Genel Kurulumuzda yazılı veya sözlü dile getirmeyi’ tavsiye ediyorsun. Sen neden öyle yapmadın? Konuyu sosyal medyaya yaymak yerine neden Divan Kurulu toplantısına getirmedin?..” 
Bakınız, “tarafsız ve sessiz olması gereken” Disiplin Kurulu Başkanı, tabii “eğer doğru” ise ya da başkası bu tiviti onun adını kullanarak atmadı” ise “bu tiviti” ile “ihsası rey” etmiş olmuyor mu?..
Galatasaray camiasının, başkanı “ihsası rey eden” bir Disiplin Kurulu’ndan bu olayda ne bekleyebilir? 
Sadece Tayfun Akçay için değil, onunla beraber “sosyal medyada ve genel kurulda sert eleştirilerde bulunan” 6 üyeyi “Disiplin Kurulu’na sevk ederek”, Galatasaray’da da “Aziz Yıldırım’ın ‘dikensiz gül bahçesi’  üslubunun geçerli olmaya başladığını gösteren” Dursun Özbek ve yönetiminin yaptığı bu büyük hatayı “peşin peşin onayladığını” ve “gereğini yapacağını” beklemekten başka?.. 
Sayın Celal Emon, “böyle bir tivit atmamış” ise, açıklamalıdır; düzeltmek ve özür dilemek bizden!.. 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.