Utandım!..

A -
A +

Ülkenin en büyük TV kanallarından birinde, hem de en büyük basın kuruluşlarının birinin kanalında içlerinde sevdiğim arkadaşlarımın ve meslektaşlarımın olduğu bir futbol programına “zapping yaparken” yakalandım, 2-3 dakika için.
Artık “böyle programları” seyretmeyi çoktan bırakmıştım, zira iş “+18’lik” uyarıları hak edecek duruma kadar gelmişti. Ve ne yazık ki “RTÜK uyumaya” devam etmiş ve de “çok sevdikleri ifade ile ‘gençlerimizi, çocuklarımızı ahlaki bakımdan olumsuz etkileyecek’ tartışmalar”, bu programların reytingini arttırmak için, neredeyse, “Recep İvedik” filmleriyle yarışmaya başlamışlardı.
Birbirlerine, en hafifinden  “ulanlı” hitapların uçuştuğu programlar ve de “mahalle kahvesinde bile hoş görülmeyecek ‘kulüpçülük atışmaları’ vardı”, artık ekranlarda…
Ve bizler hâlâ “tribünlerde küfürler, hakaretler, kavgalar, şiddet neden bitmiyor” diye yazmadık yazı, atmadık nutuk bırakmıyor, özel kanunlar çıkararak” bu çirkinliği, ayıbı önlemeye çalışıyorduk!..
Asıl hayret ettiğim, “o programı yöneten” Masa Reisi (!)’nin kafasını önündeki kâğıda eğip, “notlar alıyormuş” mazeretinin arkasına sığınarak, “ekranını, köprü altı üslubuna düşürenleri” ikaz etmemesi oldu. 
“Ayıplı” reyting yarışı için bu mesleği, o ekranları bu duruma düşürenlere de, düşürtenlere de yazıklar olsun!..

Biraz gazetecilik, o kadar!..

Spor basını ile başladım, devam edeyim!..
Geçen sabah, gene “en büyük ve spora çok önem veren” gazetelerimizden birinde bir habere takıldım; “Başkan talimat vermiş, Fenerbahçe Stadı’nın çimleri değiştirilecek ve ‘hibrit çim’ yapılacakmış.”
“İmzalı” haber, stadın çimi “hibrit olunca”, antrenman sahalarından birinin de “hibrit çim olması” gerektiğini, bunun için de Samandra tesislerindeki sahalarından birinin de “hibritleştirileceğini” müjdeliyordu!..
İyi de, haber burada bitiyordu; sanki o yüz binler satan gazetenin yüz binlerce spor okuyucusu “hibrit çimin ne olduğunu biliyormuşçasına”; bu konuda iki satırlık bir bilgi verilmesi bile düşünülmemişti.
Hâlbuki, internette iki tıklama ile bizde Vodafone Arena Stadı’nda, dünyada başta Wembley Stadı olmak üzere Emirates (Arsenal), Etihad (Manchester City), Old Trafford (Manchester United), White Hart Lane (Tottenham), St James Park (Newcastle United), Goodison Park (Everton), San Siro (Milan / Inter), Amsterdam Arena (Ajax), Santiago Bernabeu (Real Madrid), Donbass Arena (Shakhtar Donetsk) gibi 45 statta da “hibrit çim” saha bulunduğu öğreniliveriyordu.
Hibrit çim, doğa ve teknolojinin ortak çocuğu ve doğal çimin sentetik liflerle birleşiminden meydana gelen bir çim çeşidiydi. “Sentetik çime karşı avantajı”, hem de 4 mevsim tamamen “doğal çimde oynanma kalitesinde hizmet vermesi” idi.
Çimin kökleri korunuyor, kendini çabuk yeniliyordu; “yeniden ve yeniden çimlenme ihtiyacını ortadan kaldırması, spor dışı etkinliklerde yıpranmaması, kendini çabuk yenilemesi ve konser gibi etkinliklerde hasarı asgariye indirmesi” de, en büyük avantajları arasındaydı!..
İşte bu kadarlık bir katkı yapılsaydı habere, artık kim okursa okusun, “Bu hibrit çim de neymiş” sorusuna cevap aramasına gerek kalır mıydı?..

Go home!..

Tam bir “acizlik, zavallılık ve de rezalet” tablosu var, ortada!..
Galatasaraylılar, “birçok spor branşı gibi basketbolu da, voleybolu da Türkiye’ye ilk getiren ve de yabancı takımları ilk yenen kulüp Galatasaray’dır” diye övünürler ve “Yenilmez Armada” sloganını ağızlarından düşürmezler!..
İşte onun için “yukardaki kelimler”, bugün Galatasaray basketbol ve voleybolunun düşürüldüğü durumu ifade için “çok hafif” kalmıyor mu?..
Sadece “hiçbir işe yaramayan Serdar Aziz’e ve bonservisine, menajerine ödenen para”, Galatasaray’ın basketbol ve voleybol şubelerine aktarılsa idi”; sarı-kırmızılılar taraftarları, başkanları, yöneticileri, sporcuları, hocaları ile o salonlardan, o Fenerbahçe hezimetlerinden sonra, “yürekleri kan ağlayarak” başları öne eğik ve çoğunun gözleri yaşlı olarak ayrılırlar mıydı?..
“Otel yönetmek ile büyük bir spor kulübünü yönetme arasındaki farkın”, hâlâ farkına varamayanlar, kardeşlerini, “bunca uyarıya, iddiaya, dedikoduya rağmen” görevde tutmanın garabetini kavrayamayanlar, kulüp ve kendileri için “hayati önem taşıyan” raporları, mahkeme kararlarını “saklayıp”, haklı eleştiriler yapanları Disiplin Kuruluna sevk ederek koltuklarını koruyacaklarını sananlar ve asıl acısı, “Galatasaray Çinlilere satılıyor” iddialarına ve haberlerine “gür bir sesle cevap veremeyenler”; söyleyin bizlere, “O koltuklarda oturmaya hakkınız kaldı” mı; yazıklar olsun hepinize!..
Beceremediniz, beceremeyeceğinizi sokaktaki çocuklar bile anladı; yeter artık, yeter; onurlu her insanın yapacağını yapın” ve de Galatasaray’ın önünü açın, lütfen!..

Öztürk-Özbek!..

Güvendiğim, inandığım insandır; hem sayarım, hem severim; hem de, onun için “İşte Galatasaray’ı içine düşürüldüğü bataktan kurtaracak adam” derim!..
Bir zamanlar ne yazık ki, “anlattığı halde anlayamadığım ve beni tatmin etmeyecek bir sebep” ve bana “Sebebi meçhul bir bahane” dedirten mazeretle, meydanı Dursun Özbek’e bırakıp, adaylıktan sürpriz şekilde çekilen Adnan Öztürk, bu defa ve gene “Adayım” dedi!..
Aradan geçen Dursun Özbekli süreç, Galatasaray’a çok değerli bir zamanı kaybettirdi ve “çok acılı” bugünlere gelindi!..
Evet, “Düne göre geç ama hiç olmazsa, yarınlara göre erken” ve artık Öztürk “normal süreyi beklemeden” hemen harekete geçmeli ve Özbek’i “olağanüstü seçimli bir genel kurula” zorlamalı, razı etmeli!..
Ortada bir “Öz” var; “Türk” ve bir de başka bir “Öz” var; “Özbek” ve “Bek”; Özbekliği bir tarafa bıraktım, “bekliği bile bir türlü beceremeyen” ve Galatasaray savunmasını delik deşik eden bir bek!..
Galatasaray’da “ne yapılması gerektiği” ortada değil mi?..,

Şaka!..

Bir; Selçuk ve Sneijder’in “el ele ve kaptanlar olarak Galatasaray futbol takımına hayırlar getireceğini” hâlâ umanlar, “futbolun f’sini bile bilmiyorlar” demektir!..
İki; “Sabri Reyis ve Hakan Balta el ele artık Galatasaray’dan gitsinler” diyenler, sadece “Futbolun f’sini değil, Galatasaraylılığı da zerre kadar bilmiyorlar” demektir!..
Peki, “böyle” düşünenleri ve yapacak olanları, Galatasaray’ın başına getirenler ve tutanlar ile “onları alkışlayanlar” için ne demek gerekir; “Bunlar, galiba Fenerbahçeli!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.