Dursun gitsin, İgor kalsın!..

A -
A +

Günlerdir spor sayfalarını okuyor musunuz? Fener medyası nasıl bayramda… Zil çalıp oynadıkları yetmiyor. Dursun ve İgor kalsın da, Galatasaray iyice iflas etsin, temelli batsın diye neler yazıp söylüyorlar...
Galatasaray’a gelecekte giderse büyük para, kalırsa yığınla puan kazandıracak adamları atacak ya bu ikili... Hemen arkalarına dizildi, bizim Fenerliler...
‘Yaşa Dursun!.. Aslan İgor!.. Defol Bruma!..’ diye yorum üstüne yorum...
Bunların hepsinin Fenerli olduğuna bakarsanız, çok daha iyi anlarsınız, bu Dursun’un kulüpte daha da onulmaz yaralar açmadan gitmesi gerektiğini...
Biz Galatasaraylılar, dördüncü yıldızı armağan eden Aziz’i nasıl seviyorsak, onlar da aynen Dursun’a duacılar...
Her Fener-Galatasaray maçını, her dal ve her kategoride kaybeden bir Galatasaray Başkan’ını hangi Fenerli sevmez?”
Bu satırlar dün sabah, Sabah gazetesinde sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un köşesinde “Fener Medyasında Bayram” başlığı ile çıktı.
Ve de dün sabah Türkiye gazetesinde de “Bruma-Tudor” başlıklı bir yazıda şu satırlar vardı:
“… Galatasaray da, takımı da, arkadaşları da “belki sadece biri, Sneijder hariç” umurunda değil; kafayı ‘İngilterelere, İspanyalara takmış, oralarda bir takıma gitmek istiyor’; onun için de tek amacı ve hedefi var; ‘kendini parlatmak!..’
İşte karşınızda, ‘Ayağımdaki top benim, istediğimi yaparım, ötekiler başka bir top bulup oynasın’ zihniyetiyle sahaya çıkan ve bu zihniyetin bütün gereklerini 90 dakika göstermek isteyen, ‘egoist, şımarık’ bir futbolcu; Bruma!..
… İstemediği maça çıkmıyor, antrenman reddediyor, saha içinde hocasını dinlemiyor, kimse umurunda değil. Ne yazık ki, benim futbol ulemamın çoğunluğu da, ‘Onu adam etmek, onu futbolcu yapmak için uğraşan’ bir hocayı, hem de ‘Şöhretli futbolcu kompleksi var’ gibi ‘nankör’ bir iddia ile karalayarak harcamak için elinden geleni yapıyor ve bu ‘şımarık’ çocuğa, bol bol ‘pohpohlayarak’ arka çıkıyor; spora ve futbola ihanet değil de nedir bu?..
22 yaşındaki adam, ‘Avrupa saplantısını, futboluna, kafasına ve ayaklarına takarak’, koca Galatasaray ile oynuyor; bu tablo ortada iken, ‘O kalsın, hoca gitsin’ diyenler, yazanlar, çizenler çoğunlukta!..”
Bu satırlar, “bir Galatasaraylınındı” ve de üzerinde “Öcal Uluç” imzası vardı!..
Ne yazık ki, taa zamanın başkanı Ünal Aysal’ın “Drogba’ya dayanarak” Fatih Terim gibi bir hocayı kapının önüne koyduğundan beri, Galatasaray Futbol Takımı’nı esir alan “Futbolcuya dayalı sistem”, bugün “Sneijder’e dayalı” olarak devam ediyor ve de “takım kaptanlığının ne olduğunu hâlâ öğrenemeyen” Selçuk’un da “hizip başı gibi davranması” ile ortaya çıkan “acılı ve ayıplı tablo”, bütün Galatasaray camiasını taraftarıyla, seyircisiyle, tribünleri ile yakıyor!..
Evet, Dursun Özbek yönetiminin “bir gün daha başta kalması”, Galatasaray’ın sorunlarını “geometrik dizi gibi” arttıracak hâle gelmiştir, gitmelidirler, ama İgor Tudor için “başka” türlü düşünüyor ve diyorum ki; “Yerine gelecek adayların başında Lucescular, Abdullah Avcılar geliyorsa”, İgor Tudor’u bin defa tercih ederim!..”

Doğru olan nedir?..

Bakınız “Fener medyası, Beşiktaş medyası” ne yapıyor; “UEFA nezdinde, bu transfer ayında “en güvenli olan kulübün Galatasaray olmasına rağmen”, sanki tam tersiymiş gibi yayınlar yapıyor; “Zor ve eli kolu bağlı kulübün Galatasaray olduğu” algısını yaymak için ellerinden geleni kalemlerinden ve dillerinden eksik etmiyorlar!..
Aldatmaca şurada; “UEFA’yı kulüp borçları değil, futbol bütçesi ilgilendiriyor”; eğer “Futbol bütçesi, UEFA’nın çizdiği sınırlar içinde kalıyor ve kriterlerine uyuyorsa, kulübün trilyon dolar borcu olsa bile”, o UEFA’yı ilgilendirmiyor!.. 
Onun için Galatasaray, transfer sezonuna UEFA bakımından Fenerbahçe’den de, Beşiktaş’tan da, Trabzonspor’dan da daha rahat, hatta çok rahat giriyor!..
Ama “TV’lerde konuşulanlara, gazetelerde yazılanlara bakın; sanki “gerçek” tam tersiymiş gibi sunuluyor ve buna da “gazetecilik” deniyor!..
Hadi canım siz de; işte haziran - temmuz kapıda, “kim transferde ne yapabilecek” göreceğiz!..

Ergin Ataman kalacaksa!..

Öyle görünüyor ki, “Sallabolcu” hoca, bu yıl da Galatasaray Basketbol Takımı’nın başında kalacak; kalsın!..
Kalsın ama, hiç olmazsa bu sezonda, takımına “boyalı alana layık” iki tane “gerçek 5 numara, kapı gibi uzun adam, savunmada da, hücumda da tam katkı yapacak pivot” alsın!..
Ve de “sallabolcuların savurduğu 3 sayılıklar potadan geçmezse”, dönen topların bir bölümü, bu uzunlar tarafından “ikinci defa kullanılmak üzere” kapılabilsin!..
Bu hem “sallabolcuların daha güvenli ve rahat olarak sallamalarını sağlar”, hem de pota altlarını tamamen rakibe teslim edilmesini önler; bilmem anlayabiliyor musun, Ergin Hoca?..

Çakır buysa…

“Ağır bir şiddet gösterisi yapan” Atletico Madridli bir oyuncu ile beraber, “o futbolcuya, hem de saygılı bir şekilde kart isteyen” Real Madrid kaptanı Ramos’a “şak” diye sarı kartı çıkaran Cüneyt Çakır’ın, Real Madrid’in “oyundaki gerilimi yok eden” golüne kadar, ev sahibi Atletico Madridli oyuncuların “ağır itiraz ve azarlamalarından ikinci sarıdan kırmızı kartı göstermemek için” saha içi kaçışını, TV ekranlarında seyrederken, “Türk hakemliği adına” utandım!..
Ve kendi kendime, “bu kaçışları büyük takımlarımızın maçlarında yapan” hakemlerimiz için de, “Çakır buysa, onlar mazur” dedim.

Beşiktaş şampiyon olacak…

Hakemler dahil, “Heyecan sürsün” diye ekranlarda ellerinden geleni yapan naklen yayıncı şirketin adamları dahil, şu ve de bu kulübün, hatta kendi kulüplerinin yöneticileri ve yazarları dahil, “kim ne yaparsa yapsın” bu sene de Beşiktaş şampiyon olacaktır; zira “şampiyonluğu hak eden” tek takımın forması siyah-beyazdır!..
Ve de “taraftarı” da, bu şampiyonluğu hak eden bir sezonu daha geçiriyor; daha ne olsun?..

Ribery geliyor, galiba!..

“Birdenbire nereden çıktı” dersiniz, bu, Galatasaray ve taraftar hayranlığı?..
Eeee, 34 yaşında artık, “kaymaklı bir emeklilik” ile faal futbol hayatına son verme zamanı geldi; Türkiye’den daha iyi bir ülke, Galatasaray’dan daha iyi bir kulüp bulunur mu?..
Tivitindeki Türkçe yanlışlarına rağmen, sen çok yaşa Ribery, emi!..

Dursun gitsin, İgor kalsın!..

Şaka!..

Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu “Tokat atan başkana 6 ay, atmayan başkana 1 ay ceza vermiş!..” 
Bu “ikili” karar, “sporda şiddeti önlemek için” çıkarılan 6222 sayılı özel kanundan yargılanacak başkan için hazırlanmış “hafifletici sebep” olacak!.. 
Bence, “Tokat atan başkana 1 ay, tokat yiyen başkana 6 ay ceza verselerdi”, daha iyi yaparlardı; tokat atan başkanın “beraat ettirilmesinin hukuki zeminini” hazırlamış olurlardı!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.