Aynaya bakıp, utanmalıyız!..

A -
A +

Fransa Açık’ta, Formula 1’de, Fransa Turu’nun provası Criterium du Dauphine’de, NBA’de sporun gerçek ruhunu gördüm, bir de bize bakın… 

 

Geçen haftanın sonu ile bu haftanın başında, Türk ve Avrupa spor kanalları arasında zaping yapmaktan yoruldum, ama sporun heyecanına, güzelliğine, kalitesine doydum, dahası Türk Futbol Federasyonu ve Millî Futbol Takımı etrafında “döndürülen” çirkin çarkı ve tartışmalarını “bir nebze” unuttum!..
Fatih Hoca “nihayet” ve nihayet “susmak, saklamak yerine konuşması gerektiğini anladı” ve sanırım “Sezar’ın nasıl arkadan hançerlendiğini” de nihayet hatırladı ve “Brütüslerin havuza ittiği”, benim “O Adam” dediğim, kendisinin “Oyuncu” dediği futbolcu ile ilgili olarak spor muhabirlerinin ve yazarlarının sorduğu sorulara, “önce tutuk, sonra giderek açılan” bir üslupla cevap verdi ve “bir yıllık düğümü” çözdü; kutlarım. 
O Adam’ın, “Fatih Hoca’ya cevabı” ise “kendini ne duruma düşürdüğünü” gösteriyor, yalpalamanın, şaşkınlığın, çöküşün acısını yüreğinde hissettiğini de ortaya koyuyordu. Hocasının işaret ettiği “kişilerce” göz göre göre “oyuna getirilmiş” ve bitmişti!..
İşte bu “yılan hikâyesine dönen” olaylar zincirinin “tefessüh etmiş” havasından beri kurtaran, “güzelliklerle dolu” başka kanallardaki bambaşka heyecanlar ve sporlar oldu!..
Fransa Açık Tenis Turnuvası finalinde  Rafael Nadal, son ayların en formda oyuncusu “Dünya 3 numarası” Wawrinka’yı 6-2, 6-3 ve 6-1’lik setlerle 3-0 perişan edip “Roland Garros’taki 10’uncu şampiyonluğuna ulaşarak tarih yazmış” ve  “Dünya 2’nciliği ile kucaklaşmıştı; helal olsun” ve de “O Adam’a yarınları için örnek ve ders olsun!..”
Dahası, Formula 1’de, Vettel ile Hamilton arasındaki “nefes kesen” mücadelede İngiliz’in “puan farkını kapatan” birinciliğine karşı, daha yarışın hemen başında “talihsiz bir şekilde”  17’nciliğe kadar düşen Alman’ın “4’üncülüğe kadar yükselerek, liderliğini Hamilton’a bırakmama mücadelesini” seyretmek, doğrusu ya “spor-insan köprüsünün ne kadar keyifli olduğunu” ortaya koyacak cinstendi.
Ya Fransa Bisiklet Turu yaklaşırken, 8 etaplık Criterium du Dauphine’de olanlar… İki gün önce bir etap kazanmış Danimarkalı Jakop Fuglsang’ın, son etapta müthiş bir atakla ve sarı mayoyu giyen Richie Porte dahil, Chirist Froome (Fransa Turu’nun en büyük favorisi), Dan Martin, takım arkadaşı Fabio Aru’yu “toplam zaman olarak da arkada bırakıp”, yarışı kazanması… Contador, Valverde gibi favorilerin dağılıp, çok gerilerde kalmaları… Böylece Fransa Turu’nun hemen öncesinde “Acaba” sorusunu bisiklet severlerinin gündeminin başına yerleştirmesi… İnanılmazdı, ama Fuglsang “inanılır” hâle getirdi.
Ne var ki, son 3-4 günün asıl “büyük” spor olayı, NBA şampiyonluğuna uzanırken, play-off’ta oynadığı 7’şer maçlık 4 turun 3’ünü 4-0’la geçen ve nihai finalde de Cleveland Cavaliers’i sadece “bir oyun vererek” 4-1 ile bitiren Golden State Warriors’un “rekor” zaferi idi.
Warriorslular, böylece Clevand’tan geçen yıl finalde 3-1 önde iken 3-4 kaybettikleri şampiyonluğun rövanşını alır, NBA’de tarih yazar ve son 3 yılda ikinci şampiyonluklarını elde ederlerken, “Bundan güçlü bir takım geldi mi” tartışmalarının da kahramanı oldular. Dahası, Kevin Durant, “finallerin en iyi oyuncusu” seçilirken, başta Stephen Curry, olmak üzere Klay Thompson, Draymont Green, Andre Iguodala, Matt Barnes “Bu takımı, hangi takım ve nasıl eleyebilir” sorusunu sorduran kadronun da yıldızları oldular!..
Çok yazık, soru açık; “Onlar neden gidiyor Mersin’e, biz neden gidiyoruz tersine”; işte bütün mesele!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.