Bade’l-harabü’l-Basra!..

A -
A +

Fatih Terim, “Alaçatı Olayı” sonrasında istifa etmeliydi. Bugüne kadar “hiçbir Türk teknik adama verilmeyen” ikili “Türkiye Futbol Direktörü” ve de “Türk Millî Takımı Teknik Direktörü” unvanlarını beraberce taşıyan bir insanın, “sebebi, cereyan tarzı ve haklılık oranı ne olursa olsun” o olaydan sonra bu kararı alması ve köşesine çekilmesi gerekirdi.
Neden yapmadı, bilmiyorum, anlayamıyorum da. O olayın “kendisini hayatının en zayıf halkası ile çevreleyeceğini” tahmin etmeliydi; onca tecrübesi, onca bilgisi, onca karizması ve onca kariyeri ona “istifa kararının en doğru karar olduğunu” anlatmalıydı!..
Yapmadı. Peki ama, “Rüştü ile gazete sayfalarına düşen o anlamsız polemiğe girmek” neyin nesi oluyordu?..
Alaçatı Olayı’nın zayıflattığı duvardaki deliklerin, “böylesine bir polemiğe girince” daha da büyüyeceğini tahmin edemedi mi, düşünemedi mi?..
Yazıya, cevap verince, cevaba cevabın da geleceğini, dahası “başlayan bu polemiğe birçok kişinin, TV ekranlarında, spor sayfalarında balıklama atlayarak katılacağını” düşünememek?..
Terim, benzer hataları, Gökhan Töre, Prim, Arda olaylarında da yaptı; aslında “her olayın kendisini daha da yalnızlaştırdığını” anlamak istememişti, ta ki Alaçatı Olayı sonrasındaki açık - gizli gelişmelere kadar!..
Sonunda “anlamıştı” ve de “bitirme” senaryosunu yazdı; evet, bana kalırsa, “Rüştü polemiğine” girmek, “sonunu bildiği” bir “bile bile lades” olayı idi; “Türk futbolundaki görevlerini Federasyonu da ortak ederek sonlandıracaktı”; Perdeee!...
Şimdi her kafadan bir ses çıkacak, herkes başka şeyler söyleyecek; “ona olan antipatileri ile kalemlerini, dillerini besleyenler”, çok doğaldır ki, “fırsat bu fırsat” diyecekler!..
“Üst üste gelen” hatalarının bedelini ödemek, Terim için zor günleri getiriyor; sabredecek!..
Perdenin arkasında, altı çizilecek iki gelişme var; bir, Mehmet Özdilek’in yardımcılığına getirilmesi, iki, Rüştü’ye mektubunda “Sana bu yazıyı yazıp verenler” iması!..
“Bitirme senaryosunun sahneye böyle konulmasında” işte bu iki “satır arasının büyük oranda katkısı olduğunu” sanıyorum ve yanılmadığıma da inanıyorum!.. Bir de “Bir yıllık maaşı ödenecek” haberleri var; “bu haberler doğru ise”, ortaya “Terim’den görevi bırakması istendi” iddiasının “doğru olduğu” çıkmıyor mu?..
Terim, sporcu olarak da, hoca olarak da Türk sporuna ve Türk futboluna büyük hizmetler yapmış, büyük başarılara imza atmış bir kişi. Daha da yapacaktır. Gün geldi, eleştirdik, gün geldi alkışladık; Sezar’ın hakkı Sezar’a; elbette hak ettiği alkışlar, aldığı içinde ağırları da olan eleştirilerden “mukayese edilemeyecek kadar” fazlaydı. Bundan sonra da fazla olacak!..
Bunu neden söylüyoruz; işte “görevi bırakma haberi” duyulur duyulmaz, Galatasaray camiasında ortaya çıkan ve giderek artan dalgalanma!..
Manşetlere çıkan ve “gazeteciliği gülünç hâle getiren” “Bir arkadaşına söylemiş, Lucescu ‘Galatasaray ile anlaştım’ demiş” palavralarına karşı, şimdi Galatasaray bir gerçekle karşı karşıya; Terim boşta!..
Ben görüşümü söyleyeyim; “Igor Tudor’a verilen ikinci fırsatın ve şansın arkasında durmalı” Galatasaray yönetimi!..
Ama ille de, “Igor’un üstüne bir sportif direktör” aranıp, bulunacaksa, elbette ki, “Lucescu değil, Terim!..”
Ne işi var, “Türkiye’yi Çavuçescu Romanya’sına benzeten” bir büyük kulübe ve camiasına karşı “Bir Romen atasözü vardır; ‘Köpekler istiyor diye atlar ölmez’ diyebilen” bir 72’lik ve “oğlunu kendine payanda yapan” pili bitmiş bir teknik adamın Galatasaray’ın başında?..
(Not: Bade’l-harabü’l-Basra; Basra harap olduktan sonra...)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.